TamSaha 184. Sayı / Mart 2020

bu iki kez geçiyor. Saklanarak ara- lardanmı kaçıyor?” demiş. Mehmet de “Yok hocam, adamkoşuyor” demiş. Ali Kemal’in şikâyeti hayatımı değiştirdi Koşu, kondisyon tamamda maçlar başladığında neyle karşılaştınız? O bölüm sıkıntılıydı işte. Kamp bitti, maçlar başladı. Ben ne yaptığımı bilmiyorum. Ali Kemal (Denizci) sağ açıkta görev yapıyor. Müthiş bir oyuncu. Arkasında ben varım. Ona milimetrik paslar atmak lâzım. Doğru zamanda doğru paslar atmak lâzım. Bende de o kalite yok henüz. Sonradan öğreniyorum, Ali Kemal beni hocaya şikâyet etmiş. “Bu çocuk oynayamıyor. Bunu al buradan hocam. Pas atamıyor, oyunun dilinden anlamıyor” filan demiş. Ahmet Suat Hoca da çok ko- şuyorum, mücadele ediyorumdiye beni kesmek istemiyor. O nedenle bölgemi değiştirdi. Sağ ortadan ön liberoya aldı. Mevki değişikliğinden sonra müthiş oynamaya başladım. Grafiğimher maç daha yukarı çıktı. Sizin için güzel günler başladı bir anlamda… Öyle de denilebilir. İlk 11’in değişmez parçası oldum. Ali Kemal’in şikâyeti hayatımı değiştirdi yani. Şikâye- tinde de yüzde 100 haklıydı. Takı- mın neredeyse hepsi Trabzonluydu. Dışarıdan bir ben vardım. Bir de Necdet (Ergün) ile Ahmet (Cey- han)… Ama artık biz de Trabzon’un evlâdı olmuştuk. En iyi özelliklerim- den biri uzaktan şutlarımdı. Şutlarımbile gelişti. Tribünlerin sizi kabul etmesi kolay oldumu? Öğretmendim zaten. Davranış anla- mında bir sıkıntımyoktu. O nedenle çok kısa sürede benimsediler beni. İnanılmaz yakınlık gösterdiler. Takım arkadaşlarımda öyle. Ali Ke- mal’inden Necati’sine (Özçağlayan), Turgay’ına (Semerci), Şenol Gü- neş’ine kadar… Anlatması zor bir sıcaklık gösterdiler. Hüseyin Tok, Serdar Bali, Tuncay Soyak... Hepsi hem çok iyi oyuncu hemde çok iyi insandı. Oynadığım süre boyunca Trabzon halkı da beni çok sevdi. Bir kez daha hepsine teşekkür ediyorum. Trabzon halkı demişken Avni Aker Stadı’nın atmosferinden de söz edelimbiraz… Avni Aker çok büyük bir stat değildi. Taraftar da inanılmaz ateşli olunca rakipler nereye geldiğini şaşırıyordu. Takımda çok güçlüydü. Dört-beş ekip bizimyarı sahaya ayak basmadan dönmüştü. 3-0, 4-0, 5-0 filan bizim için sıradan skordu. Avni Aker’in ambiyansı hâlâ hafızalarımızda. Öyle bir taraftar vardı ki; gittiğimiz yerlerde bizden para bile almıyorlardı. Halk bizi kendi çocuklarından daha çok seviyordu. Tanıdığım en iyi insan Şamil Ekinci Yöneticilerle ilişkileriniz nasıldı? Yöneticileri doğru dürüst tanımaz- dık. Bir başkanı tanıyorduk, bir de genel kaptanımız rahmetli Süha Akçay’ı. Bizle çok yakından ilgileni- yordu. Para işleri ya da organizas- yonlar nedeniyle onları tanıyorduk. Hiç sıkıntı yaşanmıyordu zaten. Efsane başkan Şamil Ekinci’yi kısaca anlatmanızı istesem… Tümkalbimle söylüyorum, gördü- ğüm en kaliteli insan ve başkandı. Sadece bana değil, bütün takıma, dahası herkese karşı çok iyiydi. Ya kaptan Cemil Usta? Cemil Usta bizim için sadece futbolcu gibi değil, bir ağabey, bir baba, bir başkan gibiydi. İnanılmaz babacan bir yapısı vardı. Onu bütün takım çok severdi. Millî Takımımızın teknik direktörü Şenol Güneş ile de takım arkada- şıydınız. Cemil Usta’dan sonra da kaptan oldu. Onu bir de sizden dinlesek… Dünyanın en istikrarlı adamı bir kere. Hâlâ o zamanki Şenol Güneş ile bugünkü Şenol Güneş arasında fark bulamazsınız. Müthiş bir insandı. Hiç kimseyle problem yaşamazdı. Çok iyi bir kaleciydi olmasının yanı sıra bilinçli bir insandı. Hiç mi sıkıntı yaşamadınız Trabzon’da? İlk sezonumun ilk döneminde per- formans açısından problem yaşadım. O süreçte de bir anlamda kardeşlerime sarıldım. Trabzon’a giderken iki kardeşimi de yanıma almıştım. Necdet ile Ahmet otelde kalıyordu ama ben gider gitmez ev tuttum. Kardeşlerimle birlikte aile hayatımız oldu. Onlar okula gidi- yordu. İkisi de lise seviyesindeydi. Erkek kardeşimHıdır aynı zamanda futbolcuydu. Okul takımının ardın- dan profesyonel liglerde de oynadı. Beşiktaş sürecine geçelimmi yavaş yavaş... Zirveyi de dibi de gördüğü- nüzü söyleyebilir miyiz? Trabzonspor’da geçirdiğim iki yılda harika bir kariyerimoldu. Sonra- sında Necdet’le birlikte Türkiye’nin en büyük transferine imza attık. Bir önceki sezon Ali Kemal, Fenerbah- çe’ye gitmişti. Belli ki sıra bize gelmişti. Biz de Beşiktaş’ın yolunu tuttuk. Bir yıl sonra da Ali Kemal ile Serdar Bali de geldi. Elbette bunlar öyle anlattığımkadar kolay olmadı. Beşiktaş’a ağlayarak gittim Nasıl zorluklar yaşadınız mesela? O dönemlerde imzalar iki yıllık atılı- yordu. Trabzon’daki son sezonumu- zun sonlarına doğru herkesi imza için çağırıyorlar ama Necdet ile iki- mizi çağırmıyorlar. Süha Akçay’ın yanına gittik. “Neden biz çağırılmı- yoruz?” diye sorduk. “Oğlum siz artık Trabzonspor’da değilsiniz. İs- tanbul takımları öyle paralar teklif ediyor ki hiç kimse sizi burada tuta- maz” dedi. “Yapmayın, etmeyin. Beşiktaş bize dört-beş veriyor ama Trabzon’da bire oynayacağız” diye direndik. Ağlıyoruz, “Göndermeyin bizi” diyoruz. Çünkü ayrılmak iste- miyoruz. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş… Üçü de bize talip ama Trabzonspor’dan ayrılmak istemi- yoruz. Süha ağabeye resmen yalvardık. “Oğlumben sizi kendi evlâdımdan daha çok seviyorum. En son düşüneceğim şey sizi g öndermek. Ama buna hiç kimse engel olamaz. Trabzonspor da büyük kazanç elde edecek” dedi. Oldukça dramatik… Öyleydi o dönem için. Ağlaya sızlaya uçağa bindik Necdet’le. Uçakta Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşik- taş’ın yöneticileri de var. Belli ki uçaktan inince bizi kaçıracaklar. Biletlerimiz bir hafta önceden ayarlanmıştı. Yöneticiler de hangi uçakla geleceğimizi öğrenmiş, ona göre hazırlanmışlar. Pazarlık dönü- yor uçakta. Açık arttırma gibi. Biz uçaktakilerden sadece rahmetli Serkan Acar’ı (Fenerbahçe) tanıyo- ruz. Beşiktaş ve Galatasaray’ın yö- neticilerinin hiçbirini tanımıyoruz. O nedenle Serkan Acar’a yakınlık gösterdik, muhabbet ettik. Doğal olarak önce Fenerbahçe Tesisleri’ne gittik. Rahmetli Semih Bayülken’in yanına… İş oraya kadar varmışken neden Fenerbahçe’ye imza atmadınız? Çünkü o zamanlar 1 Temmuz’dan önce atılan imzaların geçerliliği yok. Semih ağabey ile uzun uzun konuş- tuk. Ama imza atamadık. Para filan da almadık. Tesislerden çıkar çıkmaz daha önce hembeni hem Necdet’i çalıştıran rahmetli Refik Özvardar yakaladı kapıda. Sonra- dan federasyonda da güzel işler yapan Refik Hocayı çok severdim. Elazığ’dan tanıyordum onu. Beşik- taşlı yöneticilerle gelmişti rahmetli. “Beşiktaş’tan başka takıma gider- seniz hakkımı helal etmem ikinize de” deyince kafalarımız iyice ka- rıştı. Bizi arabaya bindirdiler. Res- men kaçırılıyoruz yani. Kimse nerede olduğumuzu bilmiyor. Silivri civarlarında bir yerlere götürdüler. Biz, “Bu ıssız yerde ne yapacağız” gibi serzenişlerde bulununca Büyükada’ya götürdüler. 1 Temmuz’a kadar hep kaçtık Macera filmi gibi… Gazetelerde sürekli haber oluyoruz, “Nerede bunlar?” diye. 1 Temmuz’a kadar oradan oraya dolaşıp durduk. Silahlı bir ekip nezaretinde… Nasıl yani? Gerçekten silahlı kişiler mi? (Gülümsüyor) Yok yok öyle değil. Silah bellerinde değil, dillerinde. 1 Temmuz gelince de imzayı attık, Beşiktaşlı olduk. Olaylı imzaların ardından işler yolunda gitti mi peki? İlk sene Serpil Hamdi Tüzün altyapı hocasıydı. O dönemde altyapıda çok 1978-1979 sezonunda şampiyon olan Trabzonspor, Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı damüzesine götürmüştü. Soldan sağa ayaktakiler: Necati Özçağlayan, Ahmet Ceyhan, Şenol Güneş, Hüseyin Tok, Güngör Şahinkaya, Mehmet Ekşi. Oturanlar: Serdar Bali, Turgay Semercioğlu, Necdet Ergün, Orhan Akyüz, Yaşar Alemdaroğlu. 110 111

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==