TamSaha 184. Sayı / Mart 2020
Öğretmen Okulu’nu kazandım. O zamanlar Elazığ’da erkekler için öğretmen okulu yoktu zaten. 10 parmakta 5 marifet Ortaokul seviyelerinde futbol da oynuyordunuz sanırım… Tabiî ki oynuyordum. Hatta ortaokul bittiğinde Elazığspor’dan davet al- mıştım. Şafakspor’da (amatör) oy- narken beni görmüş, beğenmişler. Elazığspor’un sezon başı çalışmala- rına da katıldım ama öğretmen okulunu bitirmemi isteyen babam izin vermedi futbol oynamama. Ben de Tunceli’ye gittim. Orada okul takımında da oynamaya başladım. Futbol dışında basketbol, hentbol ve voleybolda da okul takımınday- dım. Bunun yanında atletizmde yapıyordum. 3 binmetre birinciliğim bile var. 10 parmağınızda beş marifet yani (gülümsüyor)... Dönelimo günlere tekrar. Okul maçlarından birinde Devlet Su İşleri Müdürü de beni izliyor. Tunce- li’de o sıralar futbol takımı olmadığı için Elazığspor yöneticilerini arıyor. “Burada bir çocuk var. Çok iyi oynu- yor. Mutlaka Elazığspor’a alın” diyor. Adımı filan da söyleyince Elazığspor Başkanı, “O zaten bizim oyuncumuz. Tunceli’ye gitmeden önce lisans çıkartmıştık. Ama okul için oraya gelince oynatamadık” diyor. O dönemnormal liseler üç yıl ama öğretmen okulları dört yıl. Dördüncü sınıfa geldiğimde Elazığ- spor’da oynayabilmek için Elazığ’da okumam lâzım ama orada erkek öğretmen okulu yok. Bin kızın arasında tek erkek! Elazığ’a gidemediniz mi yani? Çok enteresan şeyler yaşadık. Ama gittimElazığ’a. Kız öğretmen okuluna değil herhalde. 70’li yılların başlarında üstelik… (Gülüyor) Kız öğretmen okuluna gittim. Ne yaptılar ne ettiler beni o okula aldılar. Bin tane kız öğrenci- nin arasında tek erkek öğrenci oldum. Haliyle Elazığspor’da da oynamaya başladım. Hem futbol oynayıp hem okudunuz yani… Evet. Okulu bitirdikten sonra da öğretmen oldum. Elazığmerkeze yakın bir köye atandım. Sabah çocukları okutup, öğleden sonra da antrenmanlara çıktım. Bu süreç iki-üç yıl devam etti. Son yılımda da Elazığspor şampiyon oldu. Her oyuncunun önünü açan, kendi- sini büyük takımlara taşıyan hikâ- yeleri vardır. Sizi Elazığ’dan ayıran süreç nasıl gelişti? Haluk Erdem’in jübilesi hayatımın önemli kilometre taşlarından biri- dir. Bursaspor ve İstanbulspor’un yanı sıra Millî Takım’da da görev yapmıştı. Futbolu bırakacağı sezon üst üste şampiyonlukları nedeniyle Elazığspor’da oynamak istedi. Onun jübile maçı için Beşiktaş, Elazığ’a geldi. Beşiktaş’ın kalesinde rahmetli Mete Bozkurt vardı. Omaçı 2-0 ka- zandık. İki golü de ben attım. İkisi de uzakmesafeden. Karşılaşmayı rahmetli Gündüz Kılıç da izliyormuş. İşte benimyükseliş hikâyemde böyle başladı. Sonra ne oldu? Sabah kalktık, gazeteleri aldık. Hürriyet gazetesininmanşetinde “Gündüz Kılıç transfer listesini belirledi” diye bir haber var. İşin ilginci listede benim adımda var. Sevindiniz haliyle… Tabiî ki sevindim, onur duydum ama aynı dönembaşka gelişmeler de yaşanmıştı. Elazığspor’dan hocamolan Fethi Demircan, Arsenal’den Galatasaray’a transfer olmuştu. Sezon sonunda beni Galatasaray’a alacaktı. Her şeyi konuşmuş, sözleşmiştik. Hatta İstanbul’a gitmek için uçak biletle- rini bile almıştım. Fethi Hoca ile buluşmaya gidecektim. Galatasaray’a niyet Trabzonspor’a kısmet Hatlar karıştı bir anlamda sizin adınıza… Tam anlamıyla öyle oldu. Akşam Trabzonsporlular geldi. Trabzon’da görev yapan Reşat ağabeyimiz vardı. Tanıyan herkesin çok sevdiği biriydi. O akşamTrabzonsporlu bir yönetici ile birlikte gelmişti. O dönemTrabzonspor üst üste şam- piyon oluyordu. Hocası da Ahmet Suat Özyazıcı. HemTrabzonspor’da hemde Elazığspor’da oynayan Ahmet ağabeyimiz de Ahmet Suat Hocayı aramış ve “Burada Mehmet Ekşi diye bir çocuk var. Çok yete- nekli. Gelin alın” demiş. Reşat ağa- bey ile Trabzonsporlu bir yönetici de Ahmet Suat Hocanın isteği üzerine apar topar Elazığ’a gelmiş. Ortalık epey bir karıştı yani. Bir ta- rafta verilmiş bir söz var, diğer yanda kırmak istemeyeceğiniz başka insanlar… Aynen öyle. Bana “Trabzonspor’a gelir misin?” diye sorduklarında, “Gelirim ama Fethi Hocaya söz ver- dim. Sabah İstanbul’a gidiyorum” dedim. Aslında üst üste şampiyon- luklar yaşayan Trabzonspor’a gitmek için can atıyorum ama Fethi Hocamın izni olmadan bir yere gidemezdim. Gittiniz ama… Gittim ama nasıl gittiğimönemli. Reşat ağabey beni ertesi gün Ankara’da oynanacak Trabzon- spor-Fenerbahçe karşılaşmasına davet etti. Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı... Oradan da İstanbul’a geçecektim. Konuştuğumuz buydu. Daha önce ne Trabzonspor’u izlemi- şimne de Fenerbahçe’yi. O yüzden Ankara’ya gitmek bana çok cazip göründü. Hemoradan da Fethi Hocamın yanına geçecektim. Sonrasında neler yaşandı peki? Maçtan sonra beni otele götürdüler. “Biletimi alın da İstanbul’a gideyim” dedim. Bana ne söyleseler iyi… “Artık bir yere gidemezsin” dediler. Alıkoydular sizi… Onun gibi bir şey. “Olur mu öyle şey” filan diyorum ama dinleyen kim… O dönemde cep telefonu filan yok ki. Fethi Hocaya bir türlü ulaşa- mıyoruz. Onunla bir konuşsam belki Trabzonspor’a gitmeme izin verecek, ben de rahatlayacağım. O arada ben gitmek için diretiyo- rum, onlar beni orada tutmak için. Sonra Trabzonspor’un başkanı Şamil Ekinci geldi. “Oğlum, ben şu anda Türkiye’de hangi futbolcuya bu teklifi yapsam can atarak gelir. Ama sen birine söz verdiğin için istemiyorsun. Aferin sana. Delikanlı adamsın, seni çok sevdim. Sen bizimle Trabzon’a gel. Sana söz ve- riyorum, Fethi Demircan’ı bulacağız. İyi ki Trabzonspor’a gitmişsin demezse seni Galatasaray’a kendim götüreceğim” dedi. Başkan öyle söyleyince biraz rahatladım. Kos- koca Trabzonspor’un başkanı söz verince Trabzon’a gittim. Ertesi gün Hürriyet’inmanşetindeyim. Başlık da “Trabzonspor Mehmet Ekşi’yi kaçırdı.” Kendi kendime şimdi yırttımdiye düşündüm. Kaçırıldım sonuçta… Nerede duracağımı bile bilmiyorum Fethi Hoca ile görüşebildiniz mi? Evet. O sırada otelde kalıyordum. Trabzonsporlular Fethi Hocaya ulaşmış. Beni aradı İngiltere’den. Hal hatır sorduktan sonra, “Aferin oğlum, iyi ki Trabzonspor’a gittin. At imzayı, korkma” dedi. Ben de kendisine teşekkür ettim. Ondan sonra da imzayı attım. Sonra her şey yoluna girdi mi? O kadar kolay değil ki... Trabzonspor üst üste şampiyon olmuş. Takımın neredeyse hepsi Trabzonlu. Herkes havalarda uçuyor. En kötü futbol- cusu kalite olarak beni üçe katlar. Elazığ’dan yeni çıkmışım, nerede duracağımı bile bilmiyorum. Sezon başlayınca beni aldı bir düşünce. Kara kara düşünüyorum “Bu ta- kımda nasıl oynayacağım, kadroya nasıl gireceğim” diye. Ne yaptınız peki, nasıl kabul ettirdiniz kendinizi? Uludağ’a kampa gittik. Kendi kendime tek şansımın çok koşarak hocanın gözüne girmek olduğunu düşündüm. Takımdaki herkes şam- piyon kadronun parçası. Muhteme- len çok koşmazlardı. Dağa çıktık, koşuyoruz. Ahmet Hoca bir taşın üstünde oturuyor. Biz üç-dört kilo- metre aşağılardan, derelerden tepelerden dolanıyoruz, onun önün- den geçiyoruz. Yarım saat, 40 da- kika devamlı koşuyoruz. O zaman antrenman sistemi öyle çünkü. Toplu çalışmalara 10 gün sonra baş- lanıyor. Fethi Hoca bize Elazığ’da neredeyse komando eğitimi yaptırı- yordu. O nedenle koşulara aşinay- dım. Müthiş koşuyorum. Zaten öğretmen okulunda da Atatürk Koşusu’nda birinci olmuşum. Koşuda 1 numarayım. Ben başladım tempo yükseltmeye. İşe yaradı mı peki o koşular? Yaramaz mı? Hemen dikkatini çektimAhmet Suat Hocanın. Hatta malzemeci Mehmet vardı. Onu ça- ğırıp, “Mehmet şu Elazığlıyı bir takip edin bakalım. Bizi mi kandırıyor? Herkes önümden bir defa geçiyor, Mehmet Ekşi 1974-75 sezonunda Elazığspor’da... Ayakta sağdan dördüncü... 108 109
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==