TamSaha 174. Sayı / Mayıs 2019

86. dakikada bir gol attımve maç 1-1 bitti. Rövanş maçında da olağan- üstü bir futbol oynadımve 3-2 ka- zandık. Maçı izleyen Macar futbolunun sembol isimleri Hideg- kuti, Lantos, Kocsis bizim soyunma odasına geldiler. “8 numara kim?” diye sordular. Ben de sıska bir çocu- ğum. Adamlar boynuma sarılıp beni öptüler. Hidegkuti beni gözüne kes- tirmiş. Daha sonra Fiorentina’ya teknik direktör olunca beni de transfer etti. Fiorentina’ya gitti- ğimde 25 yaşındaydım. Sizin döneminizde ve öncesinde Avrupa’ya oyuncularımızın gitti- ğini görüyoruz, ama sonrasında uzun bir duraklama devri yaşanı- yor. Bu duraklamanın nedeni neydi sizce? Bir kere o dönemde şimdiki kadar fazla sayıda turnuva yoktu. Bu- günkü gibi millî maç temasları yoktu. Lefter bir senede iki maç oy- nuyor, 60 kere millî olmuş. Bugün bir senede 15 tane millî maç oynanı- yor. O zamanlar bir-iki tane hususi maç oynanacak ki görüneceksiniz. Mali yetersizliklerden dolayı takım- larımız Avrupa’ya da gidemiyordu. Yoksa o devirde olağanüstü yete- nekli oyuncular vardı. Bir Ali İhsan vardı Beşiktaş’ta, olağanüstü bir oyuncuydu. Beckenbauer’in iki misli futbolcuydu. Santrhaftı ama nereye koyarsanız oynardı. Müthiş çabuktu. Topu kaleciye verdiği gö- rülmemişti, mutlaka oyuna sokardı. Her çıktığı kafa topunumutlaka ar- kadaşına indirirdi. Recep vardı, Kadri vardı, Lefter vardı, Suat vardı. Hepsi müthiş oyunculardı. Nerede o eski yıldızlar? İyi bir noktaya geldik. Bugün denili- yor ki, eski futbolcular günümüz temposuna ayak uyduramazdı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bakın ben iki devirde de oynamış bir adamım. Son dönemimde yeni nesille de oynadım, eskilerle de oynadım. O zamanın Lefter’li, Recep’li, Ali İhsan’lı, Eşref’li, Nusret’li, Mehmet Ali’li Millî Takımı’nı kur ve bugünkü çalışmayı yaptır, Almanya’yla alay ederler. Hepsi olağanüstü bireysel yete- nekli, çabuk ve kuvvetli oyuncu- lardı. Bütün iş iyi antrenman yapıp takımoyununu oturtmakta. Bugün eskisi kadar yetenekli oyuncu çıkmamasını nasıl açıklayabiliriz? Bir Macaristan’ı ele alın. Macaristan şimdi köylü takımı oldu. Wemb- ley’de İngiltere ile oynuyorlar, İngiltere tarihi boyunca orada yenil- memiş. Avrupa karmasına ilk ya- rıda 4 tane atan bir takım. Macarlar o İngiltere’ye 6 tane attılar, ortalık birbirine girdi. Başka türlü bir futbol 76 77 oynuyorlardı. Tabiî yetenekli futbol- cuları vardı. Budapeşte’de de İngi- lizlere 7 tane attılar. Ama şimdi onlarda da eski yetenekler yok. Bu bir kabiliyetli ve kaliteli oyuncu jenerasyonumeselesi. Peki, yetenek eksikliğini neye bağlamak gerekiyor? Bir şeye bağlamak gerekmiyor. Yetenekse yetenek bir yerde ortaya çıkar. Şimdi Brezilya’da futbol okul- ları var, kulüpler var ve çok büyük bir organizasyon var. İngiltere’de de öyle. Ama o okullara ve kulüplere gelen oyuncular çok yetenekli değilse olmuyor işte. Acaba futbol okulları sokaktaki yetenekleri baskı altına alarak köreltiyor mu? Futbol okullarında önemli bir yanlış var. Küçük çocuklara kondisyon antrenmanı yaptırıyorlar. Hâlbuki o çocukların fundamentale ihtiyacı var. Kondisyon 14 yaşından sonra verilir. Bizde 9 yaşındaki çocuğa kondisyon veriliyor. Oysa o yaştaki çocuk oyun oynamalı. Yetenekli çocuğumotomot bir sistemin içine sokarsanız becerilerini de kaybedi- yor. Ama yine de olağanüstü bir yetenekse mutlaka çıkar. Lider oyuncu olmanız lâzım Siz Avrupa’da 7 sene kaldınız. Bugün baktığımızda çok az oyun- cumuzun Avrupa’da uzun süreli kalabildiğini görüyoruz. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir? Bu kalite, zekâ, beceri ve şahsiyetle ilgili bir şey. Fiorentina’dayken ben o takımın sahadaki patronuydum. Venezia ve Lazio’da da öyle. Takım arkadaşlarıma “Onu öyle, bunu böyle yapın” diyordum. Bir de oraya gidip onun bunun peyki olmak var. Türkiye’den başka bir dünyaya gidiyorsunuz. Hele sizin devrinizde aradaki fark daha da fazlaydı. Kültürel olarak da farklı bir ortam var. Nasıl lider oyuncu olacaksınız? Oynadığın oyunla, oyundaki bilginle, verdiğin paslarla, attığın gollerle oluyorsun. İtalya’da penaltı kullanmadan 21 gol atmıştım. İspanyol Suarez penaltılarla 29, Milanlı Rivera 17 gol atmıştı. Sadece oyun kalitesi yetmiyor herhalde… Ben Moda çocuğuyum. Bir bilgi ve görgünüz varsa tabiî ki farklı bir şey oluyor. Ona göre dostluklar kurabi- liyorsunuz. Bakın bir misal anlata- yım. Spor yazarlığı yapmaya başladıktan sonra Galatasaray’ın Roma ile oynayacağı maç için Roma’ya gittik. Avaccio diye bir res- toran var. Gitmeyeli kaç sene olmuş. Galatasaraylı bir grupla oraya yemeğe çıktık. Futbol oynadığım dönemde orayı kalabalık bir aile çalıştırıyordu. İçeri girdim, kapıdaki adam “Bartu senmisin?” dedi, sarıldık, öpüştük. Yarım saat sonra evden babalarını alıp geldiler. Adamcağız felç geçirmiş, tekerlekli sandalyeyle getirdiler. Böyle dost- luklar kurulmuş yani. Giyiminle, kuşamınla, yemeğinle, konuş- manla, arkadaşlığınla iyi ilişkiler kurman lâzım. Bunun yanında futbolu da iyi oynarsan büyük bir ağırlığın oluyor. İdareci üzerinde de oluyor tabiî. Lisan konusunda sıkıntı çektiniz mi? Oraya gittiğimde “piove”den başka kelime bilmiyordum. Domenico Modugno’nun ünlü şarkısının ismi. Her Cumartesi günü takımhalinde sinemaya gidiyorduk. Sinemada neyin ne olduğunu anlıyorsunuz ve lisan öğrenmenize büyük katkı sağlıyor. Anlamadığınız şeyi arka- daşınıza soruyorsunuz, o size izah ediyor. Televizyon seyrediyorsunuz. Sonuçta kısa sürede derdimi anlat- maya başladım. Inter’i 4-1 yendiği- miz maçtan sonra televizyon ve radyo benimle röportaj yaptı. “Ne kadar iyi İtalyanca konuşuyorsun” dediler. Basit ve kısa İtalyanca cümlelerle derdimi anlatabilmiştim. İtalya’da en iyi olduğunuz dönem Venezia dönemi miydi? Venezia’da müthiş oynadım. Milano’da Monza ile bir kupa maçı oynadık, 3-0 yendik, üç golü de ben attım. Venedik’te gazete basılmaz. Milano’da basılıp Venedik’e gelir. Lefter’li, Recep’li, Ali İhsan’lı, Eşref’li, Nusret’li, Mehmet Ali’li Millî Takım’ı kur ve bugünkü çalışmayı yaptır, Almanya’yla alay ederler. Hepsi olağanüstü bireysel yetenekli, çabuk ve kuvvetli oyunculardı. Bütün iş iyi antrenman yapıp takım oyununu oturtmakta. “ Csapel’le İstanbul’da 1-1 berabere kaldık ve golü ben attım. Rövanşta da olağanüstü oynadımve 3-2 kazandık. Hidegkuti, Lantos, Kocsis soyunma odasına geldiler, sarılıp öptüler. Hidegkuti daha sonra Fiorentina’ya teknik direktör olunca beni transfer etti. “ Avrupa’da uzun süre oynayabilmek kalite, zekâ, beceri ve şahsiyetle ilgili bir şey. İtalya’da oynadığım tüm takımların sahadaki patronuydum. Giyiminle, kuşamınla, yemeğinle, konuşmanla, arkadaşlığınla iyi ilişkiler kurman lâzım. “ Can Bartu, genç arkadaşları Cemil Turan ve Serkan Acar’la Metin Oktay’lı, Can Bartu’lu, Lefter’li Millî Takımımız

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==