TamSaha 174. Sayı / Mayıs 2019
Can Bartu 74 75 B ugün artık hayal gibi görünen bir şeyi başardınız, basketbol ve futbolumillî düzeyde oynadınız. Basketbola nasıl başladığınızın ve futbola geçişinizin hikâye- sini anlatır mısınız? Akranlarıma göre daha uzun boylu olduğum için beni pivot olarakModaspor aldı. O sırada 10-12 yaşlarındayım. Sonra Allah rahmet eylesin Önder Dai, Fenerbahçe Genç Takımı’nda bizi müthiş bir çalışmaya tâbi tuttu. Fundamental olarak çok iyi eğitildim. Yaş grubumuzda Türkiye Şampiyonu olduk. Sonra Fenerbahçe A takımına yüksel- dimve Millî Takım’da oynadım. Arkasından futbola geçişiniz nasıl oldu? Bilirsiniz, herkes mahallede fut- bol oynar. Ben de oynuyorum. Çok yetenekliyim ama futbol değil basketbol oynuyorum. Sonra dediler ki “Sen neden fut- bol oynamıyorsun? Gel Fener- bahçe kulübünde futbol oyna.” O dönemde genç takımPazar sabahı maçlar yapıyor. Ben de oynamaya başladımve kupalar aldım. Takımla Bulgaristan’a turnuvaya gittim. Genç takımı Elveda Sinyor Fenerbahçe ve Türk futbolunun ‘Sinyor’unu 11 Nisan’da kaybettik. Önce basketbol sonra da futbol millî takımlarımızda forma giyip inanılmaz bir başarıya imza atan, İtalya’da üç farklı takımda 7 yıl top koşturan, hemoyun hemde hayat tarzıyla fenomen olan Can Bartu’yu TamSaha’nın 2008 yılı Eylül sayısında yayımlanan röportajıyla yâd ediyoruz. Bulgaristan’a gönderen Niyazi Sel vardı. Fenerbahçe’nin eski sağ açığı. O dönemde de Fenerbahçe’de yö- neticilik yapıyor. Beni A takıma aldı. Fakat o vakit A takımda futbol oynamak değil, takım arkadaş- larının seni tutması önemli. Orada oynadığım futbolla popü- ler oldum. Bir maça annemde geldi. Maç Fenerbahçe’nin eski stadından oynanıyor. Küçük bir şeref tribünü var, annemde orada oturuyor. Fenerbahçe bir sezon önce Karşıyaka’ya yenil- miş. Benim oynadığımmaçı 7-1 kazandık. Santradan aldığım topu yere indirmeden gol attım. Tribündeki birisi beni övmek için küfürlü bir tâbir kullanmış. Yanındakiler hemen “Sus yahu, annesi burada” diye ikaz etmiş. Annembir daha maça gelmedi. Ben de futbola böyle başladım. Bugün için bir basketbolcunun dönüp de futbol oynayabilmesi mümkünmü? Elbette, yeteneği varsa neden ol- masın? Hemyeteneğin olacak hem de fizik kabiliyetin olacak. Güçlü olman gerekiyor tabiî. Futbol, bas- ketbola nazaran çok ağırdı. Bizim zamanımızda böyle sahalar yoktu ki... Çamurun içinde oynuyorduk. Bileğe kadar balçığa batıyorduk. O zamanki toplar iplikle dikilmiş, son derece ağır. Bir de eskimesin diye içyağıyla yağlanınca iyice ağır- laşıyor. Topun o sırımlı kısmı kaşına falan gelse indirir kaşını aşağı. Üs- telik o zaman Mithatpaşa Stadı’nda oynuyoruz. Gazhane tarafından bir rüzgâr eserdi, ciğerlerimizi deler geçerdi. Formalarımızın içine gazete kâğıdı koyup da futbol oynardık. Sonra oraya da tribün yapılınca rüzgârı kesti. Galatasaray’a değil, Beşiktaş’a attım Aynı gün içinde Galatasaray’a karşı hembasketbolda hemde futbolda mücadele edip potada 28 sayı, sahada 1 gol attığınızı okumuştum. O günden bize söz eder misiniz? Bunu Yılmaz Özdil de yazmış ama olay tam öyle değil. Mithatpaşa Stadı’nda Beşiktaş maçı oynadım ve 4-2 kazandığımız maçta 2 gol attım. Ondan sonra da Galatasaray- Fenerbahçe Teşvik Turnuvası finalinde oynadımve 32 sayı attım. 32 sayı bugünün 32 sayısı da değil. Çünkü istersen 32 dakika topu elinde tut. Bugünkü gibi 24 saniye hücum süresi sınırlaması yok. Üs- telik Galatasaray’a karşı. Galatasa- ray da muhteşembir takım. Omaç ilk defa radyodan yayınlanmış ve Eşref Şefik anlatmıştı. O dö- nemde Gümüşsuyu’nda Fener- bahçe’nin bir lokali vardı. Mithatpaşa’dan çıkınca beni o lokale getirdiler. Oradan bir taksiye binip Spor Sarayı’na gideceğiz. Ama Radyoevini’nin önünden Spor Sarayı’na kadar insan seli. Geçebilmekmümkün değil. O dönemde İstanbul’da kadana atlı polisler vardı. Zaten o polisleri geçmek de mümkün değil. Bir polis arabası gelip beni aldı ve itfaiyenin arkasın- dan Spor Sarayı’na götürdü. O Galatasaraymaçını böyle oynamıştım. Sami Çölgeçen Bey iyi bir dostu- nuz. Onun evinde size ait bir gümüş plaket gördük. Ona he- diye etmişsiniz. Bu plaketin ne olduğunu ve hediye etmenizin hikâyesini anlatır mısınız? Fiorentina’ya transfer olduğum vakit, Atletico Madrid’le Glasgow’da Kupa Galipleri Kupası finali oyna- mıştık. Glasgow o dönemde en büyük stada sahipti. Tam 130 bin ki- şilik. O finale katıldığımıza dair birer plaket verdiler. Ben de Sami’yi çok severim; “Al bunu sakla” diye plaketi ona hediye ettim. Hidegkuti beni gözüne kestirmiş Siz Avrupa kupalarında final oyna- yan ilk Türk futbolcususunuz. Me- najerlik sisteminin bulunmadığı, Türk futbolunun gündemoluştur- madığı, iletişimin de bu derece yaygın olmadığı bir dönemde sizin İtalya’ya transferiniz nasıl gerçekleşti? Fenerbahçe’de oynarken, Macar şampiyonu Csapel’le İstanbul’da bir maç yaptık. 97. saniyede gol yedik. Mithatpaşa’da Beşiktaş’ı 4-2 yendiğimiz maçta 2 gol attım. Sonra Spor Sarayı’nda Galatasaray potasına 32 sayı bıraktım. 32 sayı bugünün 32 sayısı da değil. Çünkü istersen 32 dakika topu elinde tut. Bugünkü gibi 24 saniye hücum süresi sınırlaması yok. “
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==