TamSaha 173. Sayı / Nisan 2019
lüğünü yapan Şenol Güneş Hoca, Trabzonspor’un kalesini korurken ülkemizin 1 numaralı file bekçi- siydi. Gol yememe rekorunun da sahibidir hâlâ… Ama Şenol Hoca öyle bir direkten diğerine uçan kalecilerden değildi. O kaledeyken top sanki üzerine gelirdi. Çünkü duracağı yeri iyi belirlerdi. Son ErzurumBBmaçında seni izlerken de öyle bir izlenime kapıldım. Kalecilikte zeki olmanız gerekiyor. Şenol Hocanın eski maçlarını izliyo- rumveya büyüklerimin onunla ilgili anlattıklarını dinliyorum; çok zeki bir kaleci olduğunu anlıyorum. Ben de kalede zeki davranmak gerekti- ğini düşünüyorum. Daha doğrusu sezgilerimi geliştirmeye çalışıyo- rum. Araya atılan topların veya herhangi bir topun nereye gelebile- ceğini sezmek, atak sırasında rakip oyuncunun ne yapacağını önceden kestirebilmek bir kaleci için çok önemli. Ben de oynaya oynaya tec- rübe ve özgüven kazanarak, farklı oyuncularla oynayarak bu yönümü geliştirmeye çalışıyorum. Şimdi Millî Takımkampına geldimve çok kaliteli oyuncularla birlikteyim. Onlardan da yeni şeyler öğrenip kendime katacağımve daha iyi bir kaleci olabilmek için elimden geleni yapacağım. Dediğin gibi, oyunculuk veya kale- cilik iyi örnekleri izleyerek de ge- liştirilebilir. Senin bu gözle takip ettiğin kaleciler kimler? Futboldaki en önemli şeylerden biri, her hocadan her futbolcudan hatta bir sürü birikmişi olanmasörden, malzemeciden bir şeyler öğrenmek. Yurt dışındaki kalecileri de büyük bir dikkatle izliyorumve De Gea’yı çok beğeniyorum. Stili çok iyi. Bir de Jan Oblak var. Çok komple bir kaleci. Gösterişsiz oynuyor. Ben de o gösterişsiz oyun sebebiyle ken- dimi Oblak’a benzetiyorum. Kaleci topu tutacak ama gösteriş yapma- sına da gerek yok. Oblak gibi sade ve temiz oynamayı seviyorum. De Gea’nın ise farklı özellikleri var. Refleksleri çok iyi, çizgide çok ba- şarılı bir kaleci. Bense çizgide duran değil, yan topa çıkan ve oyunu yöneten kaleci olmayı seviyorum. Eğitimini nereye kadar götürdün bu arada? Liseyi bitirdim, Trabzon’daki Avrasya Üniversitesi’nde Spor Akademisi’nde okuyorum. İkinci sınıftayım. Okula fazla devam edemiyorum ama sınavları kaçırmamaya çalışıyorum. Bu sezonun başında Trabzon- spor’da üçüncü kaleci konumun- daydın. Şimdi birinci kalecisin ve Millî Takımkampındasın. Sezon başında bugünleri hayal ediyor muydun? Sezon başında üçüncü kaleci gibi olsamda kaleci antrenörümüz Metin Aktaş, yaptığı konuşmalarda bana her zaman güven veriyordu. Zaten bir süre sonra da maç kadro- larında ikinci kaleci olarak ben yer almaya başlamıştım. Sezon başında iyi bir kamp geçirmiş, hazırlıkmaç- larındaki performansımla da hoca- larımı memnun etmiştim. Elbette bugünü hayal ediyordum ama bu kadar kısa sürede gerçekleşeceğini tahmin etmemiştim. Tabiî bu sözle- rimden ikinci kaleciliğe razı oldu- ğum anlamı da çıkmasın. Onur abi olduğunda da ikinci kaleci olarak kalmayı hiç düşünmedim. Ben her zaman çok çalışacak ve birinci ka- leci olmayı zorlayacaktım. Kupada mı şans geliyor, kupada en iyisi yapacak ve birinci kaleciliği zorla- yacaktım. Şimdi AMillî Takım’a ilk defa seçildim; burada ikinci, üçüncü, dördüncü kaleci olmaya niyetim yok. Kendime güveniyorum. Burası Millî Takım, oynamayacağımı bil- semve 100 kere çağrılsamda her seferinde gözümkapalı koşa koşa gelirim ama her seferinde 1 numa- ralı kaleci olmak için çaba harcarım. Her zaman 1 numara olmak isterim. Süper Lig’de oynadığın ilkmaçı hatırlıyor musun? Alanyaspor maçıydı. 3-1 öndeydik. Esteban sakatlanıp çıktıktan sonra oyuna girmiştim. Omaçı 4-3 kay- betmiştik. İki golü penaltıdan, birini de kafa vuruşundan yemiştim. As- lında hazırdım ama benim açımdan çok şanssız bir maçtı. Elime hiç top değmeden penaltıdan iki gol yedim. Kendime inandığım için omaç benim için ölçü değildi. Ama yine de taraftarın ve belki hocaların gözünde size duyulan güven biraz azalıyor. Çünkü 3-1 önde olduğunuz maç, siz oyuna girdikten sonra 4-3 kaybediliyor. Ama öyle olmadı ve sana olan güven pek de sarsılmadı. Evet, çünkü 18 yaşındayken Şota Arveladze döneminde UEFA Avrupa Ligi ön elemesinde bir Rabotnicki maçı oynamış ve iyi bir performans sergilemiştim. Ondan sonra da bazı kupa maçlarında görev almıştım. Aslında Trabzonspor’da bugünkü yerimi o Rabotnicki maçına borçlu olduğumu düşünüyorum. Ondan sonra her sezon başındaki kamp listesine ismimin yazılmasında Rabotnicki maçının büyük payı var. Peki, öyle bir maçta oynayacağını biliyor muydun? Buna hazırlıklı mıydın? O sezonun başında dördüncü kale- ciydim. Ama kulüpte bazı olaylar yaşandı ve Onur abi kadro dışı kaldı. Hakan Arıkan abi de sözleşme imzalayamadı ve kulüpten ayrıldı. 1995’li İbrahimDemir üçüncü kale- ciydi. Ama Şota Hoca ve sportif direktörümüz Süleyman Hurma, hazırlıkmaçlarındaki performan- sımı göz önünde tutarak beni tercih etti. Maça çıkmadan önce büyük bir heyecan yaşamış, takımdaki bütün abilerimle tek tek konuşup atmos- fer hakkında bilgi edinmeye çalış- mıştım. 1-0 kaybettik ama iyi oynadımve iyi bir izlenimbıraktım. Benim için kariyerimin dönümnok- tası omaç oldu. İsmimin Trabzon- spor’la her zaman anılması omaçla başladı. Sonrasında gelen hocaları- mız da “Bu çocuk olabilir” düşünce- siyle beni kamp kadrolarına ekledi. Ünal Karaman Hoca genç oyuncu- lara cesaretle görev verdi ve ver- meye de devam ediyor. Hocanın sizinle nasıl bir ilişkisi var? Sizler- den beklentileri neler ve bu konuda size neler anlatıyor? Ünal Hoca çok iyi bir antrenör ve duygularını sahaya da oyuncusuna da büyük bir samimiyetle yansıta- biliyor. Hatta Ekuban’ın, “Hocanın tutkusunu anlayabiliyorum” diye bir açıklaması var. Türkçe bilmeyen yabancı bir oyuncu hocayı anlaya- biliyorsa, biz kalpten hissedebiliyo- ruz. Bir de biz Trabzonsporluyuz. Hocamız da tıpkı bizimgibi gönül- den Trabzonsporlu. Onunla aynı duyguları paylaşıyoruz. Konuştu- ğumbütün arkadaşlarımda aynı şeyleri söylüyor. Sezon başında üçüncü kaleci konumundayken bana ne kadar güvendiğini söylemiş ve “Seni bir gün AMillî Takım’a göndereceğiz” demişti. Bu sezon ilk defa Fenerbahçe maçında ilk on birde başladım. O güveni alınca zaten kötü oynama şansınız olmu- yor. O sayede AMillî Takım’a kadar yükseldim. Ünal Hocamın samimi- yetine çok inanıyorum. Bize değer veren birilerinin olduğunu görmek ayrıca mutlu ediyor. Trabzon’da altyapıdan yetişen genç oyuncu olmak bir yandan avantaj bir yandan da beraberinde farklı problemler getirebiliyor. Senin bu anlamda taraftarla ilişkilerin nasıl? Sokağa çıktığında ne gibi geri dönüşler alıyorsun? Sokakta gezmeyi seven bir insa- 18 yaşındayken UEFA Avrupa Ligi ön elemesinde bir Rabotnicki maçı oynamış ve iyi bir performans sergilemiştim. Ondan sonra da bazı kupa maçlarında görev almıştım. Aslında Trabzonspor’da bugünkü yerimi o Rabotnicki maçına borçlu olduğumu düşünüyorum. Ondan sonra her sezon başındaki kamp listesine ismimin yazılmasında Rabotnicki maçının büyük payı var. “ Onur abi varken de çok çalışacak ve birinci kaleci olmayı zorlayacaktım. Şimdi AMillî Takım’a ilk defa seçildim; burada ikinci, üçüncü, dördüncü kaleci olmaya niyetimyok. Burası Millî Takım, oynamayacağımı bilsemve 100 kere çağrılsamda her seferinde gözümkapalı koşa koşa gelirim ama her seferinde 1 numaralı kaleci olmak için çaba harcarım. “ Ünal Hoca çok iyi bir antrenör ve duygularını sahaya da oyuncusuna da büyük bir samimiyetle yansıtabiliyor. Hatta Ekuban’ın, “Hocanın tutkusunu anlayabiliyorum” diye bir açıklaması var. Türkçe bilmeyen yabancı bir oyuncu hocayı anlayabiliyorsa, biz kalpten hissedebiliyoruz. Hocamın samimiyetine çok inanıyorum. Bize değer veren birilerinin olduğunu görmek ayrıca mutlu ediyor. “ 76 77
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==