TamSaha 169. Sayı / Aralık 2018

sokaklarına çıkan halkın bir kısmı Sovyet askerlerine saldırmış ve iki grup arasında ciddi bir arbede yaşanmıştı. Söz konusu gerilimin üzerinden sadece birkaç sene geçtikten sonra iki tarafın bu kez futbol sahasındaki karşılaşmalarından hem saha içeri- sinde hemde saha dışında nasıl bir sonuç çıkacağı merakla bekleni- yordu. Nihayet iki takım, ilk olarak 24 Nisan 1976’da Bratislava’da karşı karşıya geldi. Kâğıt üzerinde SSCB daha şanslı gözükse de maça Çekoslovakya çok iyi başlamış ve rakibinin etkili olmasına izin vermezken 34. dakikada Jozef Moder’den gelen golle de 1-0 öne geçmişti. İlk yarının bu skorla ka- panmasının ardından ikinci yarının hemen başında, Sovyet kalesine 25 metre mesafede ve kaleyi cep- heden gören bir noktada kazanılan serbest vuruştaysa, topun başına gelen oyuncu Antonin Panenka’ydı. Duran topların usta ismi, yerden sert ve düzgün bir vuruşla Sovyet kalecisi Aleksandr Prohorov’un sağından ağları buluyor ve böylece fark ikiye çıkıyordu. Çekoslovakya, bu önemli skor avantajını elde etmesiyle birlikte kalan sürede rakibinin gol bulmasına da izin vermiyor ve 2-0’lık bu avantajı, dört hafta sonra Kiev’de oynanacak olan rövanşa taşımayı başarıyordu. Her ne kadar ilkmaçtaki bu skor Çekoslovakya adına önemli bir koz olsa da SSCB, 22 Mayıs’ta Kiev’de oynanacak olan rövanşa hayli iddialı çıkıyordu. Zaten futbol kamuoyunun önemli bir bölümü de Sovyetlerin 2-0’ın altından kalkabi- leceğini düşünmekteydi. Ancak Çe- koslovakya, karşılıklı gollere sahne olanmücadeleden 2-2’lik beraber- likle ayrılmayı başarıyor ve böylece dört takımlı turnuvaya katılma hakkını elde eden taraf oluyordu. Turnuvaya gelindiğindeyse Çekos- lovakya’nın haricindeki diğer üç katılımcı son dünya şampiyonu Federal Almanya, son dünya ikincisi Hollanda ve turnuvanın ev sahipli- ğini de üstlenen, 1960 ve 1968’in Avrupa ikincisi Yugoslavya’ydı. Çekilen kura neticesinde de Çekoslovakya, yarı finalde Hollanda ile eşleşmişti. 19 Haziran’da Zagreb’de oynanan maça iyi başlayan taraf Çekoslo- vakya olurken, 19. dakikada Anton Ondrus’un golüyle bu durum skora da yansımış ve Çekoslovakya 1-0’lık üstünlüğü yakalamıştı. Golden sonra Hollanda baskıyı art- tırmaya çalışırken Çekoslovaklar uzun süre direnecekti. 60. dakikada Jaroslav Pollak’ın kırmızı kartla oyun dışında kalması ve 73’te de Ondrus’un bu kez ters bir vuruşla kendi ağlarını havalandırmasıyla birlikte de skora denge gelmiş, oyundaki momentum ise Hol- landa’dan yana dönmüştü. Fakat bu golden üç dakika sonra bu sefer Johan Neeskens’in kırmızı kart görmesiyle şartlar yeniden eşitleni- yordu. 90 dakikada eşitliğin bozul- maması nedeniyle geçilen uzatmalardaysa son bölümlerde Zdenek Nehoda ve Frantisek Vesely’den gelen goller, Çekoslo- vakya’nınmaçı 3-1 kazanması, böylelikle de finale yükselmesini sağlıyordu. Delilik ile dâhilik arasındaki o an Dönemin futboldaki süper güçle- rinden biri olan Hollanda’yı deviren Çekoslovakya’nın finaldeyse karşı- sında bir başka süper güç konu- mundaki Federal Almanya vardı. Almanlar da yarı finalin diğer aya- ğında Yugoslavya’yı, 2-0 yenik du- ruma düşmelerine karşın uzatmaya götürdükleri maçta 4-2’lik skorla saf dışı bırakmıştı. 20 Haziran’da Belgrad’da oynanan final müsaba- kasında da Federal Almanya maça tutuk başlamış ve sekizinci daki- kada Jan Svehlik, 25. dakikada da Karol Dobias’tan gelen goller neticesinde Çekoslovakya 2-0’lık üstünlüğü yakalamıştı. Fakat sonrasında Federal Almanya, tıpkı Yugoslavya maçında olduğu gibi oyuna ağırlığını koymasını bili- yordu. 28’de Dieter Müller farkı bire indirecek, karşılaşmanın bitimine sadece bir dakika kala da Bernd Hölzenbein, skoru 2-2’ye getirerek mücadeleyi uzatmalara taşıyacaktı. Yarım saatlik bu bölümde başka gol gelmemesi üzerine de futbol tari- hinde ilk kez bir büyük turnuvada şampiyonun belirlenmesi, seri penaltı atışlarına kalmıştı. İki takım ilk üçer atışta hata yap- mazken, dördüncü atışlara gelindi- ğinde Çekoslovakya, Ladislav Jurkemik ile golü buluyor, ancak Federal Almanya’da Uli Hoeness’in çektiği şutta top üstten auta gidiyor ve avantaj Çekoslovaklara geçi- yordu. Hikâyenin sonrasını zaten hepiniz biliyorsunuz. Panenka topu aldı ve aşırtma bir vuruşla kalenin ortasına göndererek Çekoslo- vakya’nın tarihinin ilk ve tek Av- rupa şampiyonluğuna ulaştığını ilân etti! Tabiî adıyla anılacak bir penaltı vuruşu icat etmiş olması da cabası! Panenka, atıştan önce aşırtma bir vuruş denemeyi çoktan kararlaş- tırmıştı. Tabiî buradaki en önemli avantajıysa belki de o yıllarda tek- nolojinin bugünkü seviyede olma- masıydı. Neden derseniz; ne kaleci Sepp Maier’in ne de Alman teknik heyetinden herhangi birinin, Panenka’nın son iki yıl içinde birkaç kez bu tarz penaltı atışları kullandığına dair herhangi bir fikri vardı. Zira rakiplerinmaçlarının video görüntüleri o yıllarda nadiren temin edilmekteydi. Çekoslovakya’nın kazandığı bu tarihi başarı ve şampiyon- luğu getiren o unutulmaz penaltı atışı sayesinde Panen- ka’nın adını bir anda bütün futbol dünyası ezberlemişti. Hatta Pele, onun için “Böyle bir anda böyle bir penaltı atışı kullanan kişi ya dâhidir ya da delidir” sözlerini sarf etmiş, Panenka ise “Deli olmadığımı düşünüyorum, o halde Pele’nin söylediği iyi bir şey” diyerek bu sözlere karşılık vermişti. Bir anda zirve yapan şöhretle birlikte Panenka’nın artık Batı Avrupa’da ünlü bir takımda oynayabileceğini düşünenlerse yanılmaktaydı zira o dönemde, hemen her Doğu Bloku ülkesinde olduğu gibi, Çekoslovakya’da da futbolcuların yurt dışına transferle- rine nadiren izin çıkmaktaydı, o izin de anca 30’una merdiven dayamış isimlere lütfedilmekteydi. Dolayı- sıyla Panenka, bir müddet daha Bohemians’ta oynamaya devam edecekti. RapidWien’deki ikinci bahar Çekoslovakya Millî Takımı ise 1976’da elde ettiği muhteşembaşa- rıyı 1978 Dünya Kupası elemelerine taşımayı başaramıyor ve eleme gruplarında, tıpkı dört yıl önce olduğu gibi, bir kez daha İskoçya’nın gerisinde kalıyordu. 1980’de katı- lımcı sayısı sekize çıkan Avrupa Şampiyonası’naysa elemelerde Fransa’yı geride bırakarak katılan Çekoslovakya, ilk tur gruplarında yine Federal Almanya ve Hollan- da’ya rakip olurken bu kez Alman- lara tek golle boyun eğiyor, Hollanda’yla ise 1-1 berabere kalı- yordu. Çekoslovakya, gruptaki diğer maçındaysa Yunanistan’ı 3-1 ye- nerken Panenka da bir gole imza- sını atmış fakat bu sonuçlar neticesinde grubu ikinci sırada bitiren Orta Avrupa temsilcisi, final şansını kaçırmıştı. Çekoslovakya, üçüncülükmaçındaysa İtalya’ya, normal süresi ve uzatmaları 1-1 sona eren karşılaşmada penaltı- larda üstünlük sağlayacaktı. Panenka bir kez daha 11 metreden hedefi bulmuştu fakat bu kez, karşısındaki tecrübeli Dino Zoff’un kendisinden aşırtma bir vuruş ge- lebileceğini düşünmesi ihtimaline karşılık direk dibine sert bir plase yapmayı tercih etmişti. Panenka’nın yıllardır beklenen yurt dışı transferiyse nihayet 1981 ya- zında gerçekleşecekti. Ancak o sı- rada 32 yaşını geride bırakmıştı ve en üst düzey kulüplerden birine gitme şansı da zaten kalmamıştı. Hal böyle olunca yıldız oyuncu RapidWien’le anlaştı ve Viyana’da geçirdiği dört sezonda yeni takı- mına da sınıf atlatmayı başardı. Özellikle Rapid’in golcüsü Hans Krankl ile çok iyi bir ortaklık kuran Panenka, yurt içinde takımını iki lig bir de kupa şampiyonluğuna taşır- ken, kulüpteki son sezonu olan 1984-85 sezonunda da Kupa Galip- leri Kupası’nda final görerek bir büyük başarıya daha imza attı. Pa- nenka, Rapid’in finale gelene kadar Beşiktaş, Celtic, Dinamo Dresden ve Dinamo Moskova ile oynadığı sekiz maçta beş gol atarak kupanın en golcü ismi olurken, Everton’la oy- nanan finaldeyse hafif sakatlığı ne- deniyle maça kulübede başlamak zorunda kalmış, ancakmaçın son çeyreğinde oyuna dâhil olduysa da bu Rapid’i kurtarmaya yet- memiş ve Everton sahadan 3-1’lik galibiyetle ayrılmıştı. Panenka’nınmillî takımlar düzeyindeki son büyük tur- nuvasıysa, 1982 Dünya Kupa- sı’ydı. Tecrübeli oyuncu, nihayet Avrupa Şampiyona- larının ardından Dünya Kupası’nda da boy gösterme fırsatını yakalamıştı. Panenka, takımının turnuva- nın ilk turunda Kuveyt ve Fransa ile 1-1 berabere kaldığı iki maçta da penaltıdan ağları havalandırdıysa da Çekoslovakya diğer maçta İngiltere’ye yenilmiş ve bir üst tura çıkma hakkını kaybetmişti. 1985’te RapidWien’le sözleşmesi sona eren Panenka, bundan sonra da hayatını Avusturya’da sürdür- mek istediğinden St. Pölten, Slovan Wien, Hohenau ve Kleinwiesendorf gibi alt lig takımlarında 1993’e, yani 44 yaşına kadar top koşturdu. 1993 başında Çekoslovakya’nın ikiye bölünmesinin ardındansa futbolu bırakıp, doğduğu kent Prag’a geri dönen Panenka, bir müddet yeşil sahaların uzağında kalmayı tercih ettiyse de Bohemians’ın 100. kuru- luş yıldönümü olan 2005’te kulübün başkanlığını üstlenmeyi kabul etti ve kendisi o tarihten beridir de bu görevi yürütmeye devam ediyor. 90 91 Panenka hafif bir dürtüşle topu kalenin tam ortasına yollarken, soluna yatan Alman kaleci Maier, süzülerek ağlarla buluşmak üzere olanmeşin yuvarlağa çaresizce bakmakla yetiniyor....

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==