TamSaha 169. Sayı / Aralık 2018
Şöyle ki, Çekoslovak ordusunun takımı olarak kurulan Dukla Prag, uygun görmesi halinde, askerlik çağına gelen genç futbolcuları bün- yesine katabilme imtiyazına sahipti. 1962 Dünya Kupası’nda final oyna- yan Çekoslovakya Millî Takımı kadrosuna yedi oyuncu birden veren ve 1950’lerle 1960’larda da sekiz kez Çekoslovakya şampiyonu olan Dukla, ülkedeki en önemli takımhaline gelmişti. Bu kulübün formasını giymesi halinde Pa- nenka’nın çok kısa süre içinde yurt çapında şöhret sahibi olması kaçı- nılmazdı. Dahası, Dukla’nın düzenli olarak Avrupa kupalarına katılması sayesinde (hatta 1967’de Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı final oyna- mış ve daha sonradan kupayı da kazanacak olan Celtic’e elenmiş- lerdi) namı ülke sınırlarının da ötesine taşabilirdi. Gelgelelimgenel anlamda fiziksel efor sarf etmeyi fazla sevmediğindenmi yoksa ordu mensubu olmayı istemediğinden midir bilinmez, Panenka, askere alınma öncesinde tâbi tutulduğu fiziksel testlerde başarısız olmuştu. Askere alınmayınca da haliyle Dukla Prag forması giyme ihtimali ortadan kalkmıştı. Öte yandan Panenka’nın kariyerini büyük bir sadakatle sürdürdüğü Bohemians’ın tekrar birinci ligde boy göstermesiyse, 1973-74 sezo- nunda mümkün olabilecekti. Panenka, artık takımının en etkili oyuncusu konumundaydı ve bu sa- yede Çekoslovakya Millî Takımı’na da çağrılacaktı. 1974 Dünya Kupası elemelerinde, Çekoslovakya’nın, 26 Eylül 1973’te deplasmanda İs- koçya ile oynadığı maçta Panenka ilk on birde sahaya çıkarakmillî formayla siftahını yapıyordu. Fakat bu pek de hoş bir tecrübe ol- mamıştı zira Çekoslovakya, Zdenek Nehoda’nın golüyle 1-0 öne geçme- sine rağmen sahadan 2-1’likmağ- lubiyetle ayrılmış ve bu sonuçla da İskoçya, grubu Çekoslovakya’nın önünde lider bitirerek Dünya Kupası’na katılmayı garantilemişti. Panenka, bir ofansif orta saha oyuncusu olarak, takımında genellikle duran topları da kullanan isimdi. Ancak kendisi gençlik döne- minde, daha çok frikik golleriyle dikkat çekmekteydi. Bohemians’ta penaltılarda da topun başına geçen kişi oydu belki ama 11 metrede rakip takımlar için henüz çok büyük bir tehdit olduğu iddia edile- mezdi. Hatta 1974 yılında, Viktoria Plzen’e karşı oynadıkları bir maçta takımının kazandığı bir penaltı sonrasında atışı kaçırmış, hakemin Plzenli bir oyuncunun atış önce- sinde on sekize girdiğini fark etmesi nedeniyle atışı tekrarlatma- sına karşın ikinci hakkını da değer- lendirememişti. Bu acı tecrübe, Panenka’nın kariyerinde de önemli bir dönümnoktasını teşkil edecekti. Zira kendisi bumaçtan sonra penaltılara özel olarak çalışmaya karar veriyordu. Aşırtma penaltı fikri nasıl ortaya çıktı? Panenka’nın bu çalışmalardaki ortağı, Bohemians’ın kalecisi Zdenek Hruska’ydı. Her antrenman sonrasında iki arkadaş karşı kar- şıya geçerek penaltı çalışıyorlardı ve motivasyonlarını artırmak için de zaman zaman birasına veya çikolatasına, zaman zaman da parasına bahse giriyorlardı. Hruska’nın penaltı atışlarını karşı- lamada hayli başarılı bir kaleci ol- ması da bir bakıma Panenka’yı yeni penaltı teknikleri arayışına mecbur kılmaktaydı. Panenka, o günleri şu sözleriyle anımsıyor: “Hruska pe- naltılarda çok iyiydi. Beni yeniyordu ve bu da bana hayli pahalıya patla- maktaydı. Ben de başarmak için yeni yollar aramaya başlamıştım. Geceleri oturup bunun üzerine dü- şünüyordum. Kaybettiklerimi telafi edebilmek için Hruska’yı nasıl alt edebileceğimüzerine kafa yormak- taydım. Kalecilerin genellikle bir köşeyi seçip atışı beklemeden o kö- şeye yattıklarını biliyordum. Fakat ortaya sert bir şut çektiğinizde bunun yukarıdan gitmemesi halinde ayaklarıyla topu çıkarabi- lirlerdi. Öte yandan topu yumuşak bir dokunuşla ortaya ve yukarıya göndermeniz halindeyse, çoktan bir köşeye yatmış oldukları için tekrar geri dönüp bu topu tutamazlardı.” İleride Panenka’nın adıyla anılacak olan omeşhur penaltı tekniğinin doğuşunun altında bu düşünceler yatmaktaydı. Aslında atışın teme- lindeki mantık, kalecinin atıştan önce bir köşeyi gözüne kestirme- sinden hareketle kalenin ortasını hedef almaktı ve bu, zaten birçok penaltıcının tercih ettiği bir şeydi. Panenka’nın gözleminde yakaladığı asıl kritik ayrıntıysa, ortaya yapılan atışlarda topa sert vurulmasının yarattığı kontrolsüzlüktü. Ona göre topun dibine hafifçe girilmesi ha- linde bu sorun ortadan kalkacaktı. Zaten kaleci bir tarafa atlamış olacağı için topu kaleye sertçe göndermenin de bir mânâsı yoktu. Panenka, bu düşüncenin başarıya ulaşması için son olarak, atış için topa doğru hareketlendiğinde kale- cinin hareketlerini de göz ucuyla kontrol etmeyi şart koşuyordu: “Penaltılar her zaman atışı kulla- nan oyuncu ve kaleci arasında, kimin sinirlerine daha çok hâkim olacağına dair bir mücadele şek- linde geçer. Benim stratejim, hiçbir kalecinin kalenin ortasında durma- yacağı düşüncesine dayanıyordu. Atışa gelirken de her zaman hare- ketlerimle ve bakışlarımla kaleciyi istediğimköşeye yönlendirmeye çalışırdım.” Bu yöntem, Panenka ile Hruska’nın yaptığı çalışmalarda gayet iyi netice vermeye başlamıştı. Bunun üzerine Panenka ilk olarak birtakım lig maçlarında, daha sonra da Çekoslo- vakya’nın 1976 Avrupa Şampiyo- nası öncesinde çıktığı bazı hazırlık karşılaşmalarında bu stili denedi ve bu denemelerin hepsinde de hedefi buldu. Hatta 1975-76 sezonunda ligde Dukla’ya karşı oynadıkları bir maçta, millî takımdan da arkadaşı olan ve o yıllarda Avrupa’nın en iyi kalecileri arasında yer alan Ivo Viktor’u da yine bu taktikle avlamayı bilmişti. Avrupa şampiyonluğuna uzanan yol Panenka’nın gitgide en önemli oyuncularından birine dönüşmekte olduğu Çekoslovakya Millî Takı- mı’ysa 1974 Dünya Kupası’na katıla- mamasının ardından bu kez kolları 1976 Avrupa Şampiyonası için sıva- mıştı. Ancak elemelerde onları hayli zorlu bir grup bekliyordu ve İngil- tere ile Portekiz’e rakip olmuşlardı. Gruptaki diğer takımKıbrıs Rum Kesimi’ninse herhangi bir iddia ortaya koyması beklenmiyordu. Çekoslovakya, her ne kadar ilkma- çındaWembley’de İngiltere’ye 3-0 yenilse de sonrasında iç sahada peş peşe galibiyetlere imzasını atacaktı. İlk olarak Panenka’nın hat-trick yaptığı maçta Rumları 4-0mağlup ederlerken, ardından asıl sükseyi Portekiz karşısında yapıyor ve 5-0’lık hayli etkileyici bir galibiyet elde ediyorlardı. Son olarak İngilte- re’yi de Bratislava’da 2-1 yenen Çekoslovakya, grupta zirveyi ele geçirmiş, ardından çıktığı iki deplasmanda da önce Portekiz’le 1-1 berabere kalıp son olarak da Kıbrıs RumKesimi’ni 3-0mağlup edince, grubu lider tamamlamıştı. O günkü statüye göre, sekiz eleme grubunun liderleri birbirleriyle eş- leşiyor ve iki maçlık bir play-off oy- nuyorlardı. Bu play-off sonunda da eleğin üzerinde kalan dört takım, Avrupa Şampiyonası’nda yer alma hakkını elde ediyordu. Çekoslovak- ya’nın play-off’taki rakibiyse, bu turnuvada 1960’ta şampiyon olan, 1964 ve 1972’deyse final oynayan SSCB idi. Çekoslovakya ile SSCB arasında yakın geçmişte önemli bir politik kriz de yaşanmıştı. 1968 yılında Çe- koslovakya Komünist Partisi Genel Sekreterliği’ne seçilen Alexander Dubcek, Sovyetlerin desteklediği selefi Antonin Novotny’nin yerine bu pozisyona getirilmişti ve refor- mist bir politikayı savunuyordu. SSCB yönetimi ve Varşova Paktı’nın diğer üyeleri ise buna karşı çıkmaktaydı. Dubcek, görevinin ilk aylarında Varşova Paktı tarafından çok reformist bir çizgide ilerleme- mesi için sık sık uyarılmıştı. Ancak Pakt kanadı, müzakerelerle istedikleri sonucu elde edemeye- ceklerini görünce 20 Ağustos 1968 akşamında askeri güçleriyle Prag’a çıkarmada bulunmuştu. Böylece, Dubcek’in göreve geldiği andan itibaren yaşanan ve “Prag Baharı” olarak adlandırılan reformdönemi de Dubcek görevde kalmasına kar- şın son bulmuştu. Ancak bu durum, halk nezdinde Sovyetlere karşı tepkinin artmasına da yol açmış ve 1969 yılındaki Dünya Buz Hokeyi Şampiyonası esnasında spor dün- yasında da yansımalarını göster- mişti. Çekoslovakya’nın SSCB’yi 2-0 yendiği buz hokeyi maçı sonra- sında galibiyeti kutlamak için Prag 88 89
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==