TamSaha 169. Sayı / Aralık 2018
rak başlamış, ardından da kimseyi şaşırtmayarak ligde dörtte dört yap- mıştı. 25 Eylül’deki beşinci hafta maçında Allianz Arena’da Augsburg ile son dakikalarda yenilen bir gol sonucu 1-1 berabere kalınmasıysa ilk bakışta basit bir kaza olarak gö- rülmüştü. Ne var ki bundan bir hafta sonra Bayern ligdeki ilk yenilgisini 2-0’lık skorla Hertha Berlin deplas- manında aldı. Müteakipmaçtaysa daha büyük bir felâket yaşandı ve Bavyera ekibi, kendi sahasında Mönchengladbach karşısında 3-0’lık bir hezimete uğradı. Arada bir de Şampiyonlar Ligi’nde, yine iç sahada oynanan Ajaxmaçı berabere bitti ve Bayern, üçü kendi evinde olmak üzere üst üste dört maçta kazana- madı ki bu, son yıllarda eşine doğru dürüst rastlanabilen bir şey değildi. Daha da kötüsü, Bayern bu puanları kaybederken, Borussia Dormund ise peş peşe galibiyetlere imzasını atıyordu ve yedinci hafta sonu itibarıyla da Dortmund, Bayern’in dört puan önünde zirvedeyken, Bayern altıncı sıraya kadar gerile- mişti. Bayern daha sonraWolfsburg ve Mainz deplasmanlarından galip ayrılınca, futbol kamuoyu yaşanmış olan o düşüşün kısa vadeli bir kriz olduğunu düşünecekti belki ama sonrasında yine Allianz Arena’da, bu kez Freiburg’a karşı son dakikada yenilen bir golle 1-1 berabere kalınıp iki puan daha kaybedilmesi, takım- daki sorunların henüz aşılmadığının bir göstergesiydi. Yine de Bayern için bu durumu telafi etme fırsatı vardı. Ligin 11. hafta- sında, lider Dortmund ile deplas- manda oynayacaklardı ve bumaçı kazanmaları halinde ibreyi yeniden lehlerine çevirmeleri mümkündü. Bavyera ekibi maçta ilk golü de Robert Lewandowski ile buluyor ve devre arasına da 1-0’lık üstünlükle giriyordu. Favre’nin Dortmund’u, ikinci yarının başlarında Marco Re- us’un penaltısıyla skoru eşitlese de birkaç dakika içinde Lewandows- ki’nin bir kez daha kendini gösterip fileleri havalandırmasıyla Bayern yine üstünlüğü ele geçirecekti. GelgelelimDortmund devrenin ortalarında Reus ile rakibini yeniden yakalarken birkaç dakika içinde de Paco Alcacer ile üçüncü golü bulacak ve böylece maçı da 3-2 kazanmayı başaracaktı. Bu skorla birlikte Ba- yern ile Dortmund arasındaki puan farkı yediye çıkıyor ve Dortmund’un, rakibinin altı yıllık şampiyonluk serisine bu sezon noktayı koyup koyamayacağı da artık ciddi biçimde tartışılır hale geliyordu. Kasım ayındaki millî maç arasından sonra Bundesliga’da oynananmaç- larsa bu tartışmaların iyice alevlen- mesine yol açıyordu. Zira Bayern, evinde, bu kez de küme düşmeme mücadelesi veren Fortuna Düssel- dorf ile üstelik de bir ara 3-1’lik üs- tünlüğü yakalamasına karşın, yine kalesinde gördüğü bir son dakika golü neticesinde 3-3 berabere kalı- yordu. Aynı gün Dortmund ise Mainz deplasmanından 2-1’lik galibiyetle dönünce Bayern, zirvenin dokuz puan gerisinde kalmış oluyordu. Dortmund, Bayern için tehdit olabilir mi? Bu noktada Dortmund cephesine dönülüp bakıldığındaysa, sarı-si- yahlıların, Bayern’in Bundesliga’da daha önce de değinildiği üzere 23 şampiyonlukla korkunç bir hâkimi- yet kurduğu son 39 yıl içerisinde, geri kalan takımlar arasında onlara en çok diş gösteren takımolduğu görülüyor. Dortmund, 1995 ve 1996 ile 2011 ve 2012’de iki kez peş peşe şampiyonluk yaşarken, bunların arasında bir de 2002’de ligi zirvede tamamladı. Söz konusu süre zarfında, Bayern’den geriye kalan 16 şampiyonluğun beşini bu şekilde Dortmund kazanırken, diğer takım- lardansa ikiden fazla şampiyonluk gören olmadı. Dolayısıyla, Bayern’e çelme takacak birisi çıkacaksa, bunun için en büyük adayın Dortmund olacağını söylemek, pek de yanlış olmayacaktır. Dortmund ayrıca Bundesliga’da 80 binin üzerinde seyirci ortalaması tutturarak yıllardır bu alanda Avru- pa’nın zirvesinde yer alıyor ve bu ateşli taraftar desteği de onlar adına Bu sezonlarla ilgili Bayern’in rakiple- rininmoralini en çok bozan detay- lardan biriyse, Bavyera ekibinin lig ikincisine sırasıyla 25, 19, 10, 10, 15 ve 21 puan fark atarak şampiyonluğa ulaşmasıydı. Yani Bayern, en yakın takipçisine sezon başına ortalama 16.67 puan fark yapmıştı. Bayern, son altı sezonda peş peşe şampiyonluklar kazanırken kulüpte üç farklı teknik adam, dört kez görev aldı. 2013’te şampiyonluk serisini başlatan, hatta aynı yıl takıma Şam- piyonlar Ligi’ni de kazandıran Jupp Heynckes emekli olunca, sonrasında takımın başına Josep Guardiola geldi. Guardiola, Bayern’de görev aldığı üç sezonda da Bundesliga’yı zirvede tamamladıysa da takımın Heynckes dönemindeki kadar rakiplere korku salan bir oyun ortaya koymaması ve Şampiyonlar Ligi’nde de yeni bir zafer elde edememesi sonucunda kulüp yönetimi Katalan teknik adamla yola devam etme konu- sunda pek de ısrarcı olmadı ve Guar- diola da bilindiği gibi Manchester City’nin büyük teklifini kabul ederek Almanya’dan ayrıldı. Daha sonra takımın yönetimini Carlo Ancelotti ele alırken İtalyan teknik direktör de ilk sezonunda bir şampiyonluk yaşı- yor, fakat ertesi sezonun başında Şampiyonlar Ligi’nde alınan 3-0’lık Paris St. Germain yenilgisi sonra- sında görevine son veriliyor, Jupp Heynckes’ten de emeklilik hayatına bir süre ara verip sezon sonuna dek takımın başına geçmesi rica edili- yordu. Bu teklifi geri çevirmeyen Heynckes de bu vesileyle kendi baş- latmış olduğu şampiyonluk serisini altı sezona çıkarmayı bilecekti. Teknik direktör mevkiinde istikrarlı bir görüntü olmamasına karşın Bayern’in ligdeki rakipsizliğini sürdürmesi, diğer takımlar için umut kırıcı bir başka faktördü. Zira insan- larda “başlarına kimgelirse gelsin hep şampiyon oluyorlar” algısı da oluşmaktaydı. Heynckes’in ikinci kez emekli olmasını takiben takımın eski futbolcularından Niko Kovac’ın yeni teknik direktör olarak belirlen- mesi sonrasında da açıkçası Ko- vac’ın bu görevin altından kalkıp kalkamayacağı pek fazla sorgulan- mamıştı. Kısacası Bayern’inmutlak hâkimiyetini konu alan filmin ne- rede kopacağı bir türlü kestirilemi- yordu. Çoğu kişiye göre Bayern’in bir zamanlar Rosenborg’un Norveç’te ve yakın dönem içerisinde Dinamo Zagreb’in Hırvatistan’da yaptığı gibi 10 küsur senelik bir şampiyonluk serisine imza atıp rakiplerini hepten sindirmesi işten bile değildi. Ancak içinde bulunduğumuz 2018-19 sezo- nunun geride kalan üçte birlik süresi gösterdi ki, o filmin kopması belki de tahmin edilenden çok daha kısa süre içerisinde gerçekleşecek. Kovac’ın durumu soru işareti Bavyera ekibinin yeni teknik direk- törü Niko Kovac, Hırvat kökenli ol- masına rağmen Almanya’da doğmuş ve altyapı eğitiminden profesyonel futbolculuğunun sonuna dek tüm kariyerini Almanya’da geçirmişti. Dolayısıyla ülke futbolunu son derece iyi bilen birisiydi. Ancak Ko- vac’ın teknik adamlık deneyiminin çok fazla olduğu söylenemezdi. 2013’ten 2015’e kadar Hırvatistan Millî Takımı’nı çalıştıran ve bu peri- yotta başarısız bir Dünya Kupası macerası geçiren Kovac, 2016 başla- rındaysa Eintracht Frankfurt’un başına geçmiş, ilk etapta 2015-16 se- zonunda takımının kümede kalma- sını sağladıktan sonra takımını 2017 ve 2018’de peş peşe iki Almanya Ku- pası finaline taşımış ve bunların so- nuncusunda da üstelik Bayern Münih’i devirerek kupaya uzanmayı başarmıştı. Öte yandan Frankfurt bu iki sezonda ligde önce 11, sonra seki- zinci sıraları aldı. Dolayısıyla Kovac, geçen sezon kazanmış olduğu Al- manya Kupası haricinde henüz ciddi bir başarı elde etmiş değildi; dahası Bayern’in başarıyı en çok hedeflediği uluslararası düzeyde de deneyimleri son derece sınırlı ve sıradandı. Bu tecrübe zaafına karşılık, Kovac’ın Bayern’le birlikte kendi adını da git- gide büyütmesi muhtemel görünü- yordu. Takım 2018-19 sezonuna ilk olarak Almanya Süper Kupası’nda Frankfurt’u 5-0’la bozguna uğrata- 56 57 Lucien Favre
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==