TamSaha 169. Sayı / Aralık 2018
yonluğumevcuttu. Bavyera ekibi son 39 sezondaysa 23 defa zirveyi ele geçirirken Mönchengladbach henüz başka bir şampiyonluk göre- medi. Bayern, son 25 sene içindeyse hiç iki sezondan fazla zirvenin uzağında kalmadı ve 25 sezonun 16’sında yarışı en önde bitiren taraf oldu. Bu süre zarfında Bayern’den sonra en çok sevinen takımkonu- mundaki Dortmund ise beş şampi- yonluk görebildi. Yılanın başını küçükken ezmek! Bayern’in bu hâkimiyeti kurmasını sağlayan bir diğer önemli sebepse, kendisine kafa tutmaya çalışan takımların teknik direktörlerini veya yıldız oyuncularını çok geçmeden kendi bünyesine katarak bir bakıma “yılanın başını küçükken ezmesi” idi. Alman futbolundaki ilk ciddi çı- kışını 1960’ların sonlarında gösteren Bayern’de bu başarınınmimarların- dan olan Yugoslav teknik adam Zlatko Çaykovski, 1962’de Köln’ü Federal Almanya Şampiyonası’nda zafere ulaştırmasından bir sene sonra Bayern’in başına geçmişti. Çaykovski yönetimindeki Bayern, 1967’de Kupa Galipleri Kupası’nı mü- zesine götürerek ilk büyük zaferini elde ederken, o dönemde iki kez de Federal Almanya Kupası’nı kazan- mıştı. Bayern, 1987 yılındaysa, futbolcu- luğu döneminde peş peşe şampi- yonluklar kazandığı Mönchen- gladbach’ta sekiz sezondur teknik direktörlük yapmakta olan ve ku- lübe yeniden zirveyi kovalayan bir kimlik kazandıran Jupp Heynckes’i takımın başına getiriyordu. Heynckes’in ayrılmasının ardın- dansa Mönchengladbach yaklaşık çeyrek asır süresince ligin alt sırala- rında dolanan bir takıma dönüşecek, hatta iki defa da küme düşecekti. Bayern ise dört sezon sürecek bu ilk Heynckes döneminde üst üste iki Bundesliga şampiyonluğu görecekti. Kulübün efsane isimlerinden Franz Beckenbauer’ın 1994’te başkanlığa gelmesinin ardındansa Bayern’in, rakiplerinden teknik direktör koparma merakı iyice had safhaya ulaşacaktı. 1981’den 1995’e kadar Werder Bremen’i çalıştıran ve yeşil- beyazlılara iki lig, iki kupa, bir de Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğu kazandıran Otto Rehhagel, 1995’te Bayern’in yeni teknik direktörü olu- yordu. Ne var ki bu birliktelik uzun sürmedi ve tecrübeli teknik adam, ligde şampiyonluk şansını yitirmesi üzerine, UEFA Kupası finaline çıkmadan sadece dört gün önce Beckenbauer tarafından görevden alındı. Beckenbauer’ın sıradaki hedefiyse, 1990’ların ortasında Bayern’e karşı ciddi bir tehdit haline gelen ve 1995 ile 1996’da peş peşe Bundesliga şampiyonu olduktan sonra 1997’de de Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Borussia Dortmund’un teknik direk- törü Ottmar Hitzfeld’di. Hitzfeld’in 1997-98 sezonunu Dortmund’da teknik adamolarak değil de sportif direktör olarak geçirmesi de onu belki de Bayern açısından daha kolay bir hedef haline de getirmişti. Neticede 1998 yazında Hitzfeld, Bayern’in başına geçiyordu. Bavyera ekibi onun yönetiminde altı sezonda dört kez şampiyon olacak ve 2001’de de 25 yıllık aranın ardından Şampi- yonlar Ligi’nde mutlu sona ulaşarak Avrupa’nın zirvesine çıkacaktı. 2003-2004 sezonunun kupasız kapatılmasının ardındansa Hitzfeld ile yollar ayrılıyordu ve hedefte bu kez de Stuttgart’la çok iyi bir sezon geçiren ve takımını ligde dördüncü sıraya taşıyan FelixMagath vardı. Bayern, Magath’ın 2007’de görevin- den alınması sonrasında rakiplerden teknik direktör çalma huyunu rafa kaldırdıysa da onlara, yıldız oyuncu- larını transfer ederek darbe vurmaktan vazgeçmeyecekti. Rakip yıldızları topladılar 1970’lerdeki büyük başarılarını genellikle kendi bünyesinden yetişen yıldızlarıyla kazanan Bayern, 1980’lerin ortalarından itibaren Bundesliga’da sivrilen ve millî takımda da önemli roller almakta olan futbolcuları bünyesine katma hususunda hayli iştahlı bir hale gelecekti. 1984’te Mönchen- gladbach’tan Lothar Matthaeus ve 1986’da da Kaiserslautern’den Andreas Brehme’nin transferleri, bu doğrultuda atılan ilk önemli adım- lardı. Bu furya 1988’de Nürnberg’den Stefan Reuter, 1989’da Köln’den Jürgen Köhler ve 1990’da da Mönc- hengladbach’tan Stefan Effenberg’in alınmasıyla devam ederken, 1990’lı yıllarda daha da hız kazanacaktı. 1992 yazında Dortmund’danThomas Helmer, Leverkusen’den Jorginho ve Karlsruhe’den Mehmet Scholl’un alınması, Bayern’in adeta Bundesli- ga’nın geri kalanına savaş açmakta olduğunun bir göstergesiydi. 1994’te, ligin en çok parlayan kalecisi konumundaki Oliver Kahn da Karlsruhe’den transfer ediliyordu. Bayern’in, bu dönemdeWerder Bre- men’e özel bir garezi olduğu da göz- den kaçmıyordu. 1995’te Rehhagel’i yeşil-beyazlı ekipten kopardıkları gibi aynı yıl takımın yıldızı Avustur- yalı Andreas Herzog’u da kadrola- rına katmışlar, bir yıl sonraysa Bremen’in geride kalan belki de son yıldızı konumundaki Mario Basler’i Bavyera’ya getirmişlerdi. 1997’de de ligin yıldızı yükselen yabancıların- dan olan Giovane Elber, Stutt- gart’tan alınıyordu. 2002’de Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan, ligde ise son ana dek Ba- yern’i kovalayan Leverkusen de aynı yaz Bayern tarafından önemli bir operasyona maruz kalacak ve takı- mın orta sahasındaki en kilit isimleri sayılabilecek Michael Ballack ile Ze Roberto da transfer edilecekti. Bu ikiliyi 2004 yazında yine Lever- kusen’den alınan Brezilyalı savun- macı Lucio takip edecekti. 2000’lerin ortalarında Alman Millî Takımı’nın en önemli gol silahları haline gelen Lukas Podolski ve Miroslav Klose ikilisinden de ilki 2006’da Köln’den, ikincisiyse bir sonraki sene Bre- men’den transfer ediliyordu. 2007’de Stuttgart’ın Bundesliga şampiyonlu- ğunda önemli pay sahibi olan Mario Gomez de 2009’da Bayern saflarına katılacaktı. 2011’de Schalke’den alınan Manuel Neuer’den sonraysa Bayern bu kez saldırı oklarını Dortmund’un üzerine çeviriyordu. Sarı-siyahlılardan ilk olarak 2013 yazında genç yıldız Mario Götze’yi koparan Bayern, bir yıl sonrasındaysa rakibinin en golcü ismi konumundaki Robert Lewan- dowski’yi renklerine bağlıyordu. 2016’da da zaten Bayern altyapısın- dan yetişmiş olan fakat yedi yıldır Dortmund’da oynayan Mats Hummels bir bakıma yuvaya geri getirildi. Altı sezondur tek başına Hal böyleyken, Bayern’in rakipleri de Bundesliga’da zirveye oynama hususunda sonsuz bir umutsuzluk içine hapsolmuştu. Öyle ya, azıcık başarılı teknik direktörlere veya futbolculara sahip olsalar bile çok geçmeden bu isimleri Bayern’e kaptırmaları kuvvetle muhtemeldi. Bayern güçlendikçe, bir bakıma ra- kiplerinin kolunu kanadını kıracak transfer hamlelerini de daha çok yapıyor, bunu yaptıkça da daha da güçleniyordu. Her yeni sezona girilirken, rakipler daha baştan Bayern’in şampiyonluğunu kabul- lenmekte ve en azından ikinci ola- bilmek içinmücadele etmekteydi. Son altı sezondaysa Bayern zirveyi adeta üstüne tapulayarak lig tari- hindeki en uzun şampiyonluk seri- sine de imzasını atmayı başardı. 54 55 Ottmar Hitzfeld Brehme Matthaeus Ballack Podolski-Klose Hummels Lewandowski Heynckes
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==