TamSaha 164. Sayı / Temmuz 2018
Bardağın boş yarısına bakanlar, Ba- yern’in Almanya’da zaten rakipsiz olduğunu, Bundesliga’da kazanılan şampiyonlukların bu anlamda pek bir şey ifade etmediğini, asıl kriterin Şampiyonlar Ligi olduğunu ve Guardiola’nın bu alanda hedefe ulaşamadığını söylüyorlardı. Bu bakımdan, Guardiola’nın Manc- hester City’nin başına geçmesi, kendisi için çok önemli bir sınav niteliğindeydi. La Liga ve Bundesli- ga’ya göre çok daha rekabetçi bir lig olan Premier Lig’de yapacakları, Katalan teknik adamın yetenekleri- nin daha net tartılmasını sağlaya- caktı. Guardiola, ilk sezonunda ligde ve Avrupa’da istediğini bulamaz- ken, ikinci sezonunda ligde rekor puanla şampiyon oldu belki ama Şampiyonlar Ligi’nde yine hedefle- nen noktaya ulaşılamadı. Zidane’dan tekrarlanması zor başarı İşte tambu esnada, futbol dünya- sında son çeyrek asrın en büyük birkaç yıldızından biri olan Zinedine Zidane, teknik direktörlük kariye- rinde de futbolculuğunda olduğu gibi bir efsane mertebesine, üstelik çok kısa bir süre içinde erişmeyi başardı. Real Madrid’i çalıştırdığı iki buçuk yıllık süre içerisinde üst üste üç kez Şampiyonlar Ligi şampiyon- luğuna ulaşan Zidane, hembu ku- payı en çok kazanan üç isimden biri haline geldi (diğerleri Bob Paisley ve Carlo Ancelotti) hemde bu kupayı peş peşe üç defa kucaklayan ilk teknik adam oldu. Aslında Zidane’ın teknik direktör- lüğe geçişinin biraz sürpriz olduğu söylenebilir. Zira kendisi, 2006’da aktif futbolculuk kariyerine noktayı koyması sonrasında uzunca bir süre bu yönde bir girişimde bulun- mamıştı. 2010’da Real Madrid’de danışmanlığa, ertesi yıl da sportif direktörlüğe getirilmesiyle birlikte de Zidane’ın daha çok yöneticilik alanında çalışacağı görüşü ağırlık kazanmıştı. Ancak 2013’ten itibaren Zidane, kulübe için ısınma turlarına başlıyordu. İlk olarak Real Madrid Teknik Direktörü Carlo Ancelot- ti’nin yardımcılığı görevine gelen Zidane, ertesi yıl da Real Madrid’in B takımı hüviyetindeki Real Madrid Castilla’nın başına geçiyordu. Zidane, Castilla’da bir buçuk yıla yakın görev aldı. Öte yandan, o dönemde Real Madrid’in başında bulunan Carlo Ancelotti, 2014’te Şampiyonlar Ligi’ni kazanmasına karşın ertesi sezon bu başarısını tekrarlayamayınca ve üstelik La Liga’da da Barcelona’nın gerisinde kalınca, Zidane’ın adı yavaş yavaş Beyaz Şimşeklerin teknik direktör- lüğü için de geçmeye başlayacaktı. Ancak Real Madrid yönetimi, 2015 yazında Ancelotti ile yollarını ayırdığında Zidane’ın biraz daha tecrübe kazanması gerektiğini düşünerek Ancelotti’den boşalan koltuğa Rafael Benitez’in oturma- sına karar verdi. Benitez’den sonra çare Zidane Ne var ki, Benitez’in Real Madrid’in başında geçirdiği dönem, bir türlü istenen sonuçların alınamaması nedeniyle hayli kısa sürecekti. 2015 sonuna gelindiğinde Beyaz Şimşekler ligde Barcelona ve Atletico Madrid’in hayli gerisinde kalmıştı. 18 maçta 17 puan kaybe- dilmişti. Dahası, Bernabeu’da Barcalona’ya karşı da 4-0’lık çok ağır bir mağlubiyet alınmıştı. Şam- piyonlar Ligi’nde yola devam edili- yordu belki ama Benitez’e yönetim kanadında inanç kalmadığı için, 2-2’lik Valencia beraberliği sonra- sında görev değişikliğine gidildi ve 4 Ocak 2016 itibarıyla Zinedine Zidane’ın, Real Madrid’in yeni teknik direktörü olduğu açıklandı. Zidane göreve geldiğinde kendisin- den beklentilerin çok yüksek olduğu söylenemezdi. Hatta çoğu kişiye göre Real Madrid sezonu çoktan gözden çıkarmıştı ve böyle bir ortamda da her ne kadar kendi- siyle iki buçuk yıllık bir sözleşme imzalanmış olsa da Zidane’a aslında beş aylık bir deneme süresi sunul- muştu. Bu, bir bakıma Zidane için avantaj olarak da yorumlanabilirdi zira kendisinin kaybedecek bir şeyi yoktu. Real Madrid, zaten sezonu La Liga’da üçüncülükten daha kötü bir dereceyle tamamlamazdı. Fakat pozitif yönde bir ivme yakalanması halinde de bunun getireceği bütün artılar, Zidane’ın siciline işleyecekti. Real Madrid, efsanesinin yöneti- mindeki ilkmaçına 9 Ocak 2016’da Bernabeu’da, Deportivo karşısında çıktı ve sahadan 5-0’lık galibiyetle ayrıldı. Yine de bu bir ölçü değildi zira Real, Benitez yönetimindeki son, Sir Matt Busby, Brian Clough, Stan Cullis, Jock Stein, Herbert Chapman, Sir Alf Ramsay, Bob Paisley ve Bill Shankly gibi Ada fut- boluna yön veren başlıca isimlerin hepsini bu kategoride ele almak mümkün. Fabio Capello, Giovanni Trapattoni ve Carlo Ancelotti, futbolculukları döneminde de çok önemli başarılar kazanmışlardı belki ama hem teknik direktörken bu başarılardan çok daha fazlasını yaşadılar hemde futbolculukla- rında yer aldıkları kadrolarda ken- dilerinden çok çok daha ön plana çıkan yıldızlar vardı. Rinus Michels, Valeri Lobanovski, Udo Lattek, Ernst Happel, HennesWiesweiler ve Bela Guttmann da teknik direk- törlükleri yanında futbolculukları adeta unutulanlardan… Günümü- zün en önde gelen teknik adamla- rından Jose Mourinho ise profesyonel düzeyde hiç futbol oynamadı. İstisnalar Zagallo, Cruyff ve Beckenbauer Bu durumun istisnaları Mario Zagallo, Johan Cruyff ve Franz Beckenbauer olarak gösterilebilir. Tüm zamanların en iyi 10 futbol- cusu içerisinde her daimkendile- rine yer bulan ve 1974 Dünya Kupası finalinde de birbirlerine rakip olan Beckenbauer-Cruyff ikilisinden Hollandalı olanı, teknik adamlığında Barcelona’nın futbol karakteristi- ğini değiştiren isim olmakla kalma- mış, Katalan ekibine tarihinin ilk Şampiyon Kulüpler Kupası şampi- yonluğunu da yaşatmıştı. Franz Beckenbauer ise Federal Almanya Millî Takımı’nın başında peş peşe iki Dünya Kupası finaline çıkarken bunların 1990 yılındaki ikincisinde, kupaya uzanmayı da başarmıştı. Mario Zagallo ise 1970’te Brezilya’yı dünya şampiyonluğuna taşırken 28 yıl sonra bu başarıya bir kez daha çok yaklaşmış fakat finalde Fransa’ya kaybetmişti. Zagallo, Cruyff ve Beckenbauer’ın teknik adamlıktan el çekmelerin- den sonra futbol dünyası, benzer bir etkiyi gösterebilecek ve teknik adamlıkta da futbolculuğundaki gibi efsaneleşebilecek isimlerin yolunu gözler olmuştu. Yaklaşık 10 yıl önce Frank Rijkaard bu açıdan hayli ümit verici bir çıkış da göster- mişti. Barcelona ile iki lig, bir de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ya- şayan Rijkaard, bu başarıların son- rasındaysa keskin bir düşüşle karşı karşıya kalmıştı. 2008’de Barce- lona’dan ayrıldıktan sonra 2009’da Galatasaray’ın başına geçen Hollan- dalı, burada da beklentileri karşıla- yamazken, daha sonra görev aldığı Suudi Arabistan’da da hayal kırık- lığı yaratmaktan öteye gidemedi ve 2013 sonrasında da tâbiri caizse köşesine çekilme kararı aldı. Rijkaard’ın Barcelona’daki halefi olan Josep Guardiola ise selefine kıyasla çok daha göz kamaştırıcı bir başlangıca imza atmıştı. Katalan ekibinde üst üste üç lig, iki de Şam- piyonlar Ligi şampiyonluğu gören Guardiola, ardından görev aldığı Bayern Münih’te de peş peşe üç lig şampiyonluğu yaşadı. Ancak bu göreve geldiği esnada Bayern’in Şampiyonlar Ligi şampiyonu apoletine sahip olmasına karşın Guardiola yönetiminde bu başarı- sını tekrarlayamaması, eleştiri yağ- murunun da başlamasına yol açtı. 50 51 Beckenbauer Zagallo Cruyff
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==