TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
"Yabancı antrenörler beni anlayamadı" 4.04.2007
"Yabancı antrenörler beni anlayamadı"

Mehmet Yıldız 26 yaşında ve Sivasspor'da yedinci sezonunu geçiriyor ama vizyona ancak bu sezon çıkabildi. İstanbul'daki Beşiktaş ve Fenerbahçe maçlarındaki performansıyla bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu. Bu gecikmişliği ve kariyerindeki "kiralanma" öykülerini yabancı teknik adamlara bağlıyor ve kendisini eski takım arkadaşı, yeni teknik direktörü Bülent Uygun'un "keşfettiğini" söylüyor.

26 yaşındasın ama futbol kamuoyu seni bu sezon tanımaya başladı. Özellikle sezonun ilk yarısındaki Beşiktaş ve ikinci yarısındaki Fenerbahçe maçlarında sergilediğin futbolla gündem oluşturdun. Futbol geçmişinden söz eder misin biraz?

1981 Yozgat doğumluyum. Sivasspor'a Lig A'da mücadele ettiği dönemde, amatör bir takım olan Ankara Tigemspor'dan geldim. Üç sezon Sivasspor'da oynadıktan sonra yine o dönemde Lig A'da yer alan Antalyaspor'da 1 sezon forma giydim. Ardından 6 ay Türk Telekomspor'da oynadım ve sezonun ikinci yarısında yeniden Sivasspor'a döndüm. O sezon Lig A'da şampiyon olduk ve Süper Lig'e yükseldik. Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında İstanbulspor'a kiralandım ve bu sezon başında yeniden Sivasspor'a döndüm.

Oldukça sık kiraya verilme hikâyelerin var. Bunun sebebi neydi? Halbuki bugün bakıldığında takımın temel taşlarından birisin.

Bunda teknik adam faktörünün etkili olduğunu düşünüyorum. Bülent ağabeyden önceki hiçbir teknik adam beni tutmamıştı. Bir oynuyordum, bir oynamıyordum. Bülent ağabey takımın başına geldikten sonra çıkış yaptım.

Bülent Uygun'la aynı takımda futbol da oynadın. Birlikte top koşturduğun insanın sonradan teknik direktörün olması senin için bir avantaj mı sağladı?

Evet, benim için avantaj oldu. Sonuçta beni tanıyan, nasıl futbol oynadığımı bilen bir insandı. Bana güvendi, forma verdi ve ben de onu mahcup etmemek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

Yani "Bülent Uygun Sivasspor'un Teknik Direktörlüğüne getirilmese sen bugünkü noktada olamayacaktın" diyebilir miyiz?

Sivasspor iki sezondur Turkcell Süper Lig'de ve ben bu dönemde iki yabancı teknik direktörle tanıştım. İkisi de bana şans vermedi. Geçtiğimiz sezon Werner Lorant döneminde kiraya gönderildim, bu sezon Karol Pecze döneminde de ilk onbirde oynama şansını hiç bulamadım. Yabancı teknik adamların futbolcu tercihinden dolayı kendimi gösterme imkânım olmadı.

Galiba bu iş biraz da güven meselesi. Sana güvenen ve inanan bir teknik adamla çalışmak da performansını yükseltmiş olmalı.

Elbette, bu çok önemli bir motivasyon. Yabancı teknik direktörler döneminde zaman zaman sahaya sürüldüğümde gözüm hep saha kenarındaydı. "Acaba bir hata yaparsam kenara mı alınacağım ya da önümüzdeki hafta oynayabilecek miyim?" gibi bir derdim vardı. Ama şimdi böyle bir problem yok ve kendimi oyuna çok daha fazla verebiliyorum. Saha içinde sadece futbol oynamayı düşünüyorum.

Peki, biraz daha eskilere, futbola başladığın günlere gidelim. Futbolcu olmak nereden geldi aklına?

Ortaokulda öğretmenimiz Muharrem Uğur'du. Şimdi Türk Telekom'un Teknik Direktörü. Beni futbola o başlatmıştı. Ankara Tigemspor'a onun sayesinde gittim ve gerisi geldi.

Ailem eve para getirmemi isterdi

O dönemde ailen futbolcu olmana nasıl bakıyordu?

Açıkçası ekstra geliri olan bir ailem yoktu ve futbol oynamama da pek sıcak bakmıyorlardı. Çalışmamı, para kazanmamı istiyorlardı. Ama ben işle futbolu bir arada yürütmeye çalıştım ve çok şükür başarılı da oldum.

Ailen bugün nasıl değerlendiriyor futbolcu olmanı?

Takdir edersiniz ki iyi değerlendiriyorlar.

Peki, ailen için neler yapıyorsun? Biraz önce ekstra geliri olmayan bir ailenin çocuğu olduğunu söylemiştin.

Dördü erkek, biri kız, beş kardeşiz ve ailenin en büyük çocuğu benim. Elimden geldiğince bütün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum.

Futbola başladığında kendine örnek aldığın, beğendiğin golcüler kimlerdi?

Başlangıçta kimse yoktu ama bugün örnek aldığım ve beğendiğim golcü Fatih Tekke. Çok yakından tanımıyorum ama bildiğim kadarıyla çok iyi ve düzgün bir insan. Futbol açısından değerlendirdiğimde de golcülüğü, kuvveti, top saklaması, lider yapısı ve organizatör yönüyle kendime onu örnek alıyorum. Avrupa futbolunu da izliyorum ama kendime örnek aldığım Fatih Tekke dışında bir oyuncu yok.

Her insan kendi muhasebesini mutlaka yapar. Sen bu tip hesaplar yapıyor musun? Hangi yönlerin eksik, hangi taraftarlarını beğeniyorsun?

Gol vuruşları çok üst düzeyde olan bir oyuncu değilim. Ayrıca hava toplarım da zayıf. Bunları gidermek için Bülent Hocamız da özellikle uğraşıyor.

Artı yönlerin neler? Dışarıdan göründüğü kadarıyla çok kuvvetli bir oyuncusun.

Bunları benim anlatmam uygun olmaz.

Yeteneğimizi kullanma izni verildi

Sivasspor'un bu sezon çizdiği grafiği, "Karol Pecze'den önce ve sonra" diye ikiye ayırmamız gerekiyor. Ne değişti Pecze gittikten sonra?

Öncelikle takıma özgüven verildi. Herkese kendi mevkiinde bireysel yeteneklerini serbestçe kullanma fırsatı tanındı. Futbolun güzelliklerini sahaya yansıtabilmek için yardımlaşmanın ve disiplinin önemi ön plana çıkarıldı. Antrenmanlarda daha tempolu ve çabuk futbol oynanması benimsendi. Bunun dışında da taktiksel anlamda 4-4-2'ye dönüldü.

Yani Pecze dönemindeki anlayış oyuncuların kişisel yeteneklerini kısıtlayıcı nitelikte miydi?

Sistem biraz onu gerektiriyordu. Ayrıca oyuncuların özgüvenleri de yeterli değildi. Mesela ben kendi adıma hiçbir zaman kendime güven duyamıyordum.

Sivasspor averajı kendisinden daha iyi takımların üzerinde yer alıyor. Bunu nasıl açıklamak gerekiyor?

Takımın günü gününü tutmuyor. Bir maçta çok iyi oynayıp kazanabiliyor veya mağlup duruma düştüğümüz maçtan farklı bir yenilgiyle ayrılabiliyoruz. Bir takım "Sivasspor'u kolay yeneriz" dediği anda yenilme ihtimali çok büyük. Ama tam tersi de olabiliyor ve herkesin kazanacağımızı düşündüğü bir maçı da sürpriz bir biçimde kaybedebiliyoruz.

Sen Sivasspor'un eski futbolcularından birisin. İlk geldiğin günden bugüne kulübün yaşadığı gelişimi nasıl değerlendiriyorsun? Neler değişti Sivasspor'da?

Lig A'daki dönemle bugün Süper Lig'de mücadele ettiğimiz dönem arasında büyük bir gelişme yaşandı. Beş sezon önce tesisimiz yoktu, antrenman sahamız yoktu. Ama bugün tesisleri, antrenman sahaları ve kapalı salonuyla gerçek bir Süper Lig kulübü haline geldik.

Taraftarın takıma desteğini nasıl görüyorsun? Mesela Sivasspor Lig A'da olduğu dönemde bazı maçlarını İstanbul'da oynuyor ve stadın tümünü dolduruyordu. Aynı ilgi bugün de sürüyor mu?

Üst üste kazandığımız maçların ardından taraftarımız tribüne gelip bizi destekledi ama futbolda herkes başarıya endeksli ve biz de sadece başarılı olursak arkamızda seyirci desteğini bulabiliyoruz.

Forvetteki partnerin Balili. O da kuvvetli ve sürati bir oyuncu. Balili ile yan yana oynamak sana ne hissettiriyor?

Balili'nin ekstra özelliği çok çabuk olması. Topu önüne attığınız zaman geçemeyeceği bir stoper yok. Tabii onun gibi bir oyuncuyla oynamak beni de çok rahatlatıyor.

O gol kaleci hatasıydı

Sezonun ilk yarısında Beşiktaş'a attığın ilginç bir gol var. Ceza sahası dışından kafayla vurdun ve gol oldu. Hayatının golü müydü o?

Beşiktaş'a attığım gol açıkçası bir kaleci hatasıydı. Ani gelişen bir atak oldu ve doğrusunu söylemek gerekirse başka bir vuruş şansım da yoktu. Ben de kafamla vurdum ve gol oldu. Ama en hoşuma giden golü Lig A'da şampiyon olduğumuz sezon Elazığspor'a atmıştım. Maç Malatya'da oynanmıştı ve 9 kişiyle 2-0 kazanmıştık. O maçta attığım golü unutamam.

Beşiktaş maçında attığın gol için Bülent Uygun esprili bir yaklaşımla "asrın golü" diyor. Ama bir de o maçta kaçırdığın çok sayıda gol fırsatı var.

Evet. Bazen şanssızlık, bazen de beceriksizlik oluyor. Bir de o günkü maçta biz çok fazla gol pozisyonuna girdik ve ben her pozisyonda neredeyse 50 metrelik deparlar atmak zorunda kaldım. Dolayısıyla son vuruşlarda yorgun düştüm. Zaten Bülent hocam da bana "Senden beklentim gol vuruşlarındaki başarından çok üç kişilik mücadele etmen" diyor.

Lige baktığımızda üst sıralardaki takımların geçmiş sezonlara oranla çok fazla puan kaybettiklerini görüyoruz. Sadece Sivasspor dört büyük diye anılan takımlara 10 puan kaybettirmiş durumda. Üst sıralardaki takımların bu kadar çok puan kaybetmesini neye bağlıyorsun?

Anadolu takımları artık daha cesur futbol oynuyor. Büyük takımların geri gidişindeki temel faktörlerden biri yabancı transferlerindeki isabetsizlik. Ayrıca büyük takımların başındaki yabancı teknik adamlar, Akdeniz insanı mantalitesindeki Türk futbolcusu ile yeterli diyaloğu kuramıyor. Yabancı teknik adamlar "Futbolcular profesyonel, dolayısıyla gereğini yapmaları gerekir" diye düşünüyor. Teknik adamların oyuncuya daha yakın olması gerekirken onlar futbolcuları suçlayıcı konuşmalar yapmayı tercih ediyor. Oyuncunun üzerinde zaten medya ve taraftar baskısının yükü var. Teknik adamların bu tavırları da üzerlerindeki baskıyı artırıyor ve özgüvenlerini kaybetmelerine yol açıyor.

Bundan sonrası için hedeflerin neler?

Bütün futbolcular gibi ben de dört büyük denilen takımlardan birinde ve Milli Takımımızda oynamak istiyorum.

Kendini bu hedeflere ne kadar yakın görüyorsun? Ya da bugün o dört büyük takımdan birinin kadrosunda olsan ilk onbirde oynayabileceğine inanıyor musun?

Bu biraz da bulunduğum takımın oyun mantalitesine bağlı. Benim o takımlarda bir golcü olarak yer bulabilmem mümkün değil. Ama eğer savaşan, mücadele eden, top saklayan bir forvete ihtiyaç varsa oynayabileceğime inanıyorum. Ancak biraz daha fazla gol atmam gerektiğini düşünüyorum.

Hayatın sadece futboldan ibaret değil. Futbolun dışındaki hayatında nelerle uğraşırsın?

Audi marka bir arabam var ve otomobil kullanmayı çok seviyorum. Evliyim ve iki de çocuğum var. Boş vakitlerimi genellikle onlara geçirmekten hoşlanıyorum.

BÜLENT UYGUN

"Bir takımı tek başına ligde tutar"

Mehmet Yıldız oldukça mütevazı bir oyuncu. Bazı sorular karşısında "susma hakkını" kullanıyor. Mesela, "Bir oyuncu olarak artı yönlerini sıralar mısın?" diye sorduğumuzda mahcup bir biçimde gülümsüyor ve "Ben bu konuda bir şey söyleyememem" diyor. Tam bu noktada sohbetimize Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun müdahil oluyor ve Mehmet'in özelliklerini şu sözlerle anlatıyor: "Sahada çok iyi mücadele eder, mükemmel top saklar ve takımın öne çıkmasını sağlar. Rakip stoperlerin dengesini bozarak diğer arkadaşlarıma pozisyon hazırlar. Eğer tek cümleyle bir tanım isterseniz, şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Mehmet Süper Lig'de bir takımı tek başına kümede bırakır, Lig A'da bir takımı da şampiyon yapar."

Mehmet'in cevap vermekten kaçındığı bir başka soru da ailesine verdiği destekle ilgili. Bu konuda "Rahat yaşamaları için elimden geleni yapıyorum" demekle yetiniyor. Ancak Bülent Uygun bir kez daha devreye giriyor ve mevzua açıklık getiriyor: "Mehmet bütün yatırımlarını ailesinin daha rahat yaşamasını sağlamak üzere planlıyor. Mesela iki tane taksi aldı ve onları kardeşlerine verdi. Böylece geçimlerini temin etmelerine yardımcı oluyor."

Röportaj: Mazlum Uluç