TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Ferhat Kiraz : "Genç oyuncu oynayacağı takıma gitmeli" 31.12.2009
Ferhat Kiraz : "Genç oyuncu oynayacağı takıma gitmeli"

Konya Demirspor'dan yetişti, Genç Milli Takımlardaki başarısıyla Gençlerbirliği'ne transfer oldu. Yaşadığı sakatlık problemlerine rağmen, Karşıyaka'daki kiralık dönemdeki performansıyla ay-yıldızlı formadan hiç kopmadı. Eksikliği hissedilen sol ayaklı oyuncuların önemli bir temsilcisi. Güçlü, hırslı ve iyi bir şutör. Genç oyuncuların "Nasıl olsa Süper Lig takımındayım" diyerek yedek beklemeyi içine sindirmemesi gerektiğini söylüyor ve "Oyuncu ancak oynayarak kendisini geliştirir" görüşünü savunuyor.

Röportaj: Türker Tozar / TamSaha

Bize kendini tanıtır mısın?

2 Ocak 1989'da Konya'nın Bozkır ilçesinde doğdum. Doğduğum yıl babam Avusturya'ya çalışmaya gitmiş. Halen de orada yaşıyor. Annem, bize hem annelik hem de babalık yaptı. Babamın artık emekli olmasını istiyorum, yurtdışına gitmesini istemiyorum. Kendisini yılda 2 defa Türkiye'ye gelip 3-4 hafta kaldığı zamanlarda görebiliyorum.

Aileden futbolla ilgilenen başkası var mı?

1996 doğumlu bir kardeşim var; Yusuf Serhat Kiraz. Kendisi şu an Hacettepe'nin altyapısında oynuyor ama şimdilik TKİ Spor'da kiralık olarak forma giyiyor. Orta saha-forvet arkası gibi oynuyordu ama artık sağ bekte görev alıyor. Önümüzdeki sezon tekrar Hacettepe'ye döneceğine inanıyorum. Onun yetenekli olduğunu düşünüyorum. Er ya da geç birisi onu fark edecektir. Ona karşı oynamak heyecan verici olabilir.

Futbolla nasıl tanıştın? Neden futbolcu olmaya karar verdin?

İlkokul döneminde bizi spora yönlendirmek için Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nden gelen bazı arkadaşlarımız vardı. Onların tavsiyesiyle futboldan önce değişik branşlarda spor yapmaya başladım. 4-5 ay karate ve taekwondo yaptım. Ama futbola olan sevgim çok üst düzeyde olduğundan bu sporlar beni tam anlamıyla tatmin etmedi. Bu yüzden yine GSİM'nin Spor İl Merkezi'nde futbola geçiş yaptım. Konya Demirspor beni orada görüp beğendi ve kadrosuna kattı. O zamanlar bir yandan futbol oynuyor, bir yandan da okulum için atletizm yarışlarına giriyordum. Uzun mesafe yarışlarında dereceler elde ettim ve hatta Konya karmasına seçildim. Aslında futbola nazaran atletizmi sevmiyordum ama başarılı olunca ve öğretmenlerimle arkadaşlarım da bana destek verince devam ettim. Futbolla atletizmi bir arada götürürken, iki alanda da başarılar elde ettim. Konya karmasında başarılı olunca İç Anadolu Bölge Birincilikleri'ne katıldım. Orada da önemli dereceler aldım. Neredeyse Atletizm Milli Takımı'na seçilecektim ama kalça kemiğimden bir sakatlık yaşadım. Bunun üzerine o dönem Konya Demirspor'daki antrenörüm futbolla atletizm arasında bir seçim yapmam gerektiğini söyledi. Bunun üzerine atletizmde başarılı olsam da futbol aşkı ağır bastı. Bu karardan sonra 10 ay süren bir sakatlık dönemim oldu, sonra Demirspor'da devam ettim.

Küçükken karate, taekwondo ve atletizmle uğraşmış olman, futbolculuğuna herhangi bir katkı yaptı mı?

Karate ve taekwondo çocukluğumda yapmış olduğum spor dalları olduğu için bana pek bir katkılarının olduğunu söyleyemem. Ne faydalarını gördüm ne de onları yapmaktan zevk aldım. Fakat atletizmle futbol bağdaşıyor. Futbol da sonuçta koşuya dayanan bir spor. Atletizmin yararını gördüm. Bir futbolcu olarak gelişmemde büyük rolü vardır diyebilirim. 3 bin metre gibi mesafeler koştuğum için dayanıklılığıma katkı yaptı.

Konya Demirspor'dan Gençlerbirliği'ne gelmen nasıl oldu?

İyi bir takımımız vardı. Türkiye şampiyonalarına gidiyorduk. O dönemde Konya Demirspor'daki teknik direktörümüz Sami Özdedeoğlu'nun eski öğrencisi olan Ünal Karaman beni izledi ve Genç Milli Takım seçmelerine davet etti. 16 yaşındayken Milli Takım kampında beni beğenen takımlar arasından Gençlerbirliği'ni tercih ettim.

İstanbul'a gelmekten çekindim

Gençlerbirliği'ni tercih etmenin sebebi nedir?

Aslında beni isteyen 5-6 takım vardı ve Beşiktaş da bu takımların arasındaydı. Fakat ben o zamanlar daha çok genç olduğum için İstanbul'a gelmekten biraz çekindim. 16 yaşına kadar İstanbul'a bir ya da iki kez gitmiştim. Büyük bir şehirde yaşama duygusu beni biraz korkuttu. Çünkü hiç alışkın olduğum bir şey değildi. Her ne kadar atletizmle uğraştığım dönemlerde karma ile birlikte başka şehirlere gitsem de kafile ile birlikteydik. Oysa transfer yaptıktan sonra o şehirde tek başına yaşayacaktım. Ayrıca Gençlerbirliği'nde oynayan birçok arkadaşım vardı. Bana her konuda yardımcı olurlardı. Bir yandan da Konya'da yaşayan aileme daha yakın olmak istedim. Şimdi bu tercihi yaptığım için hiç pişman değilim. Kendime "İyi ki de Gençlerbirliği'ni seçmişim" diyorum.

Gençlerbirliği'nde merdivenleri hızlı bir şekilde tırmandın ve A takıma kadar yükseldin. Kulüpte geçirdiğin süreçlerle ilgili neler söylersin?

Takıma katıldığım zaman, yaşım B genç kategorisini tutuyordu. Ancak o dönemde B genç takımıın antrenmanları yoktu. Bunun üzerine ben de idmanları PAF takımıyla yapmaya başladım. Hocamız Metin Diyadin'di. 1 hafta kadar PAF takımla antrenmanlara çıktım. İyi de performans gösterince, Metin Hoca beni B gençe yollamak istemedi. O dönem eşyalarımı toplamak ve ailemle vedalaşmak için izin almıştım. Konya'dan dönünce bana "PAF takımla idmanlara çıkacaksın" dediler. Tabii burada Metin Diyadin'in düşüncesi etkili oldu. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Çünkü onun kararı benim kariyerimde bir dönüm noktasını oluşturdu. 20 yaşındaki oyuncuların olduğu PAF takımda 16 yaşında bir tek ben vardım. O sezon ligin ikinci yarısında PAF takımla 8-10 maça çıktım. İlk on bir başladığım da oldu, sonradan girdiğim de. Bu maçların gelişimimde etkisi büyük oldu. Küçük yaşta ağabeylerimle birlikte oynamak bana sürekli bir mücadele hırsı getirdi.

2006'da Almanya'da düzenlenen bir şampiyonada "En iyi oyuncu" ödülünü kazandın. Bunun hikâyesini dinleyebilir miyiz?

Almanya'da hem kulüp takımlarının hem de milli takımların katıldığı bir dostluk turnuvası yapılmıştı. Turnuvada Feyenoord, Werder Bremen, Stuttgart, İspanya U17 Milli Takımı ve Gençlerbirliği mücadele etti. O dönemde ben A takımla antrenmanlara çıkıyordum. Maçları oynamak için yaşım tuttuğundan, hocalarımız beni de turnuvaya götürdü. Gençlerbirliği olarak turnuvaya ilk başladık. İlk iki maçımızı kazandık. Ben de güzel bir futbol sergiledim. Yaşça daha büyüklerle birlikte oynamanın bana sağladığı faydayı ilk kez orada fark ettim. 5 gol attım. Yarı finalde elendik. Stuttgart'tan bir oyuncu final maçında iki gol kaydederek toplamda 6 gole ulaştı ve gol kralı oldu. Ancak turnuvanın organizatörleri, benim de bir ödülü hak ettiğimi düşünmüş olacaklar ki, "En iyi oyuncu" ödülünü verdi.

Gençlerbirliği'nin ligdeki durumu ve hedefi konusunda neler söylersin?

Transfer olmadan önce de Gençlerbirliği altyapısı ve felsefesiyle benim için ilgi çekiciydi. İçine girdikten sonra hayran olduğum özelliklerin gerçek olduğunu gördüm. Gençlerbirliği, genç oyuncuların kendilerini gösterebilmeleri için müthiş bir fırsat. Geçen sezondan kalan oyuncular, Hacettepe'den gelenler ve nokta transferlerle güzel bir takım oluşturuldu. Şu anda Gençlerbirliği iyi yolda. Antrenmanlarımız verimli geçiyor. Oyuncular istekli ve arzulu çalışıyor. Herkes oynayacakmış gibi hazırlanıyor. UEFA Avrupa Ligi'ni zorlayan bir takım olmaya devam edeceğiz. Takımımız bu potansiyele sahip.

Kişisel performansını nasıl görüyorsun?

Sezon başı hazırlık kampını üst adalemdeki yırtık nedeniyle kaçırdım. Yaklaşık 3-3,5 ay takımdan uzak kaldım. Futbolcu, iyileştikten sonra kendini bulması ve takıma uyum sağlaması için 1-1,5 aylık bir süreye ihtiyaç duyuyor. Sakatlıktan kurtulmamın ardından ilk maçımı Ümit Milli Takım'la Ermenistan'a karşı oynadım. Şimdi performansımda artış görüyorum. Yavaş yavaş forma giriyorum.

Kulüpler yabancıyı tercih ediyor

Geçen sezon Karşıyaka'ya transfer olman kariyerine farklı bir yön verdi. Oraya gitmeye nasıl karar verdin?

Gençlerbirliği'nde A takıma çıktıktan sonra bir sakatlık sürecim oldu. 17-18 yaşlarımı bu sakatlıkla geçirdim ve beni çok geri bıraktı. Karşıyaka'ya kiralık giderek kendimi buldum diyebilirim. O dönemde Teknik Direktör Mesut Bakkal ve menajer Cem Onuk ile bir görüşme yapıp kiralık gitmek istediğimi söyledim. Onlar da bunun doğru olacağını ifade etti. Sezon başında beni Hacettepe'ye göndermişlerdi. Sezon başı kampını orada geçirdim. Sürekli oynadım, iyi performans sergiledim. TSYD turnuvası maçlarına çıktım. Ancak daha sonra yapılan yabancı oyuncu transferleri nedeniyle yerimi kaybettim. Türk futbolunda bir gerçek var. Eğer yabancı futbolcu sizinle aynı yetenekteyse kesinlikle tercih edilen o oluyor. Bizim gibi gençler için büyük bir dezavantaj. Tabii kulüpler de şöyle düşünüyor; "Belirli bir para ödeyip aldığım yabancı oyuncuyu oynatmalı, daha sonra daha yüksek fiyata satmalıyım." Bizim gibi altyapıdan yetişen oyunculara gereken özen gösterilmiyor. Bizim de uygun yerde fedakârlık yapmaya hazır olduğumuzu bilmeleri gerekir. Olsun, her şeyin hayırlısı. Belki de Hacettepe'de kalsaydım kendimi gösteremeyecektim. Sezon sonunda takım küme düştü. Transferin son dakikalarında Karşıyaka'ya imza attım. Karşıyaka'ya gittikten sonra da adalemde yırtık nedeniyle bir sorun oldu. Sakatlığımı ilk başta fark etmedim. İdmanlarda bile performans göstermemi engelleyecek duruma gelince, kontrole gittim ve yırtığı orada öğrendim. Oysa Gençlerbirliği'nde kaybolan iki yıl ve Hacettepe'deki sezon öncesi kampı sonrasındaki kötü gidiş yüzünden kendimi ispat etmem şarttı. Sakatlığım geçince içeride oynadığımız Samsunspor maçında sonradan oyuna girdim, daha sonra deplasmandaki Kasımpaşa maçında forma giydim ve takımımı 1-0 öne geçiren golü attım. Kendimi gösterdim ve sonrasında sürekli ilk on bir oynamaya başladım. Sakatlığım altı hafta sürse de sakat sakat maçlara ve idmanlara çıktım. Bir genç oyuncu kendisini geliştirmek istiyorsa sürekli oynamalı. Bunun için ligin bir önemi yok. Oynamadıktan sonra Süper Lig'de olmanın anlamı yok. Çünkü oynadıkça değerli sayılırsın. Karşıyaka'da oynadıkça üzerine koydum. Takımımızın da potansiyeli vardı.

Türk futbolunda yeterince sol ayaklı oyuncu yetiştiremediğimiz şeklinde bir yakınma var. Bu sıkıntı nasıl aşılabilir?

Ben sol ayaklı bir futbolcu olmama rağmen idmanlarda sağ ayağımı geliştirecek çalışmalar yapıyorum. Bu şekilde çok gelişme kaydettiğimi gördüm. Aynı şekilde, sol ayaklı olmayan bir futbolcu, yapacağı çalışmalarla bu ayağını yüzde 50-70 seviyelerine getirebilir.

Özel çalışmalar yapmak şart

Bugün futbolda sıradışı yetenek olarak kendisini ispatlamış birçok eski oyuncunun, idmanlardan sonra kendi başına özel çalışmalar yaptığını biliyoruz. Bunlara Gheorghe Hagi ve Hami Mandıralı'yı örnek verebiliriz. Sanki artık böyle özel çalışmalar yapan futbolcu kalmadı gibi. Sen ne dersin?

Bir oyuncu eğer fark yaratmak istiyorsa takımıyla idman yaptıktan sonra veya bir başka gün ekstra antrenman yapmak zorunda. Konya Demirspor'da ben de bu tür idmanlar yapmanın faydasını gördüm. Her gün yarım saatle 45 dakika arası frikik, yan top ve duran top çalışması yapıyordum. 3-5 ayda gelişmeler meyvesini vermeye başlamıştı. Takımda duran topları ve serbest atışları ben kullanmaya başladım.

Gençlerbirliği'nin yoğun ve coşkulu bir seyirci kitlesine olmaması bir genç futbolcu olarak seni olumsuz etkiliyor mu?

Bu hangi açıdan baktığınıza göre değişir. Bir oyuncu, nasıl olsa tribünlerde seyirci yok, üzerimde de baskı yok diyebilir. Ama bence taraftar olmadan futbol olmaz. Taraftarın desteği senin oyununu olumlu etkiliyor. Bir yandan seyirci baskısı olmaması avantaj gibi görülebilir ama taraftar oyuncuya coşku, arzu ve ateşleyici bir güç oluyor.

Kişisel motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?

Bir oyuncunun maça iyi konsantre olması, başarının yüzde 50'sini oluşturuyor. Maça iyi hazırlanmak da ikinci kısmı. Hakem, rakip ve taraftarlardan etkilenmeden kendi oyununa bakacaksın.

Geliştirmen gereken bir yönün olduğunu düşünüyor musun?

Kondisyon, dayanıklılık ve hava toplarında bir sorunum olduğunu düşünmüyorum. Duran toplar ve teknik özelliklerimde de çok büyük bir sıkıntı görmüyorum. Biraz taktik bilgimi, biraz da topu saklama konusundaki becerimi geliştirdiğimde daha iyi yerlere geleceğime inanıyorum. Karşıyaka'da Reha Kapsal'ın yönetiminde yaptığımız çalışmalar, benim için çok yararlı oldu ama bunu asla yeterli görmemeliyim.

Kendine nasıl bir kariyer hedefi koydun?

Gerçekçi olalım; üç büyüklere transfer olabilmek için Turkcell Süper Lig'de en az 1-1,5 sezon üstün bir performans göstermeniz gerekiyor. Öncelikli hedefim, üst üste iyi maçlar çıkarıp, Süper Lig'de kalıcı olabilmek. Bir gün Türkiye'yi yurtdışında temsil edebilmek gerçekten güzel olurdu benim için. Bir gün gerçekten gitmek istediğim yer Avrupa. Bunun için de mutlaka üç büyük takımın birinde oynamak ve kendini göstermek gerekiyor. Tabii A Milli Takım'ın değişmez isimlerinden olmak da istiyorum.

Ümit Milli Takım'ın inişli çıkışlı performans sergilemesinin sebebi nedir?

Geçen sezon iyi oyunla ve net skorlarla kazanılan İrlanda Cumhuriyeti ve Ermenistan maçlarından sonra, yeni sezona girildiğinde takımda bir durgunluk oluştu. Gürcistan maçında birçok önemli futbolcumuzun sakatlık nedeniyle takımdan ayrı olması bütünlüğü olumsuz etkiledi. Bu maçı zaten unutmak istiyoruz. Ermenistan maçında çok iyi bir havamız vardı. Belki de 5-0 bitecek maçı 90+4'te attığımız golle kazandık. İsviçre maçında çok şanssız goller yedik. Skor avantajını lehimize çevirecek pozisyonlar bulduk ama topu kaleye sokamadığınızda kaybetmeye mahkûmsunuz. Bu mağlubiyet bizi olumsuz etkilemedi. Birbirimize daha çok kenetlendik. Herkes birbirine saygı duyuyor ve seviniyor. Biz bu ülkenin ve bayrağın değerini biliyoruz. Bizi finallere götürecek maçları kazanma potansiyeline sahibiz. İsviçre bizi burada yendiyse biz de onları orada yenebiliriz.

A Milli Takım'ın önünde Euro 2012 ve 2014 Dünya Kupası elemeleri olacak. Bu elemelerde yer alma şansını nasıl görüyorsun?

16 yaşından beri 66 kez 7'si Ümit Milli olmak üzere Milli Takım'ın değişik yaş kategorilerinde forma giydim. Milli Takım'da oynamanın verdiği haz başka hiçbir şeyle anlatılamaz. Kesinlikle kulüp takımlarıyla kıyaslanamaz. Milli olduğum için kendimle gurur duyuyorum. Artık bundan sonra bizim jenerasyona mensup oyuncular için yapılacak tek şey A Milli olmak. Jenerasyonumuz çok yetenekli. Ümit Milli olduğumuz için bu anlamda şanslıyız, çünkü Milli Takım havasını solumuşuz, ortamı biliyoruz. Yaşımız ilerledikçe A Milli Takım'da oynamak için her şeyi yapacağız. En yüksek mertebede ülkemizi temsil etmek istiyoruz. Kendimizi o yönde hazırlıyoruz. 2012 ve 2014 elemelerinde olmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.