TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Takımın güven kaynağı: Umut Sözen 31.07.2009
Takımın güven kaynağı: Umut Sözen

Altay altyapısından yetişip Ankaraspor'da profesyonel oldu. Genç Milli Takımlardaki performansı onu 19 yaşında Ümit Milli Takım'a taşıdı. Antrenörleri oyun zekâsını, top ayağına gelmeden ne yapacağını düşünüp planlamasını ve top tekniğini beğeniyor. Takımın liderliğini yapmayı seviyor. Top ayağına geldiğinde oyunu rahatlatması ya da sonucu değiştirecek bir hareket yapması nedeniyle arkadaşlarının tartışılmaz güvenine sahip.

Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha

Süper Lig takımlarından Ankaraspor'un oyuncusunun ama biz seni daha çok Genç ve Ümit Milli Takımlardaki performanslarınla tanıyoruz. Bize Umut Sözen'in kim olduğunu kısa cümlelerle anlatır mısın?

27 Ocak 1990'da İzmir Karşıyaka'da doğdum. Babam emekli, annem ev hanımı, 1986 doğumlu bir ablam var ve üniversite son sınıfta okuyor. Ben de Gazi Üniversitesi Spor Yöneticiliği öğrencisiyim ancak okula devam edemediğim için kaydımı 1 yıl için dondurdum.

Liseyi İzmir'de mi okumuştun?

Lise öğretimim oldukça karışık. Milli maçların yoğunluğundan dolayı okula devam etmekte zorlanıyordum. Bu nedenle sürekli okul değiştirdim. Lise 1. sınıfı Şemikler Lisesi'nde, 2. sınıfı Gazi Lisesi'nde okudum. Ders notlarım pek de parlak değildi. Spor bölümüne geçmem gerekiyordu ve o okul evimize çok uzaktaydı. Bu sırada değişik bir teklif aldım. Futbolda dünya çapında başarıları olan Trabzon Lisesi beni istedi. Barış Memiş'in de olduğu dönemde Dünya Şampiyonası'nda iddialıydılar ve beni de davet ettiler. Bu teklif benim de aklıma yattı. Çünkü Dünya Şampiyonu olursak, sınava girmeden üniversitede okuma hakkını direkt elde ediyordum. Bunun üzerine son sınıfı Trabzon Lisesi'nde okudum ve oradan mezun oldum.

Peki, o dönemde Trabzonspor'dan sana herhangi bir teklif gelmedi mi?

Hayır, öyle bir teklif gelmedi. Hatta okul takımıyla Trabzonspor'la da maç yapmıştık ama bana herhangi bir teklifte bulunmadılar.

Biraz daha başa dönelim. Futbola nasıl başlamıştın?

Futbola ilgim çok fazlaydı ve ailem de futbolcu olmam için beni çok destekliyordu. Altay'a futbolcu seçen Hüseyin Barışcan isimli bir akrabamız vardı, şimdi rahmetli oldu. İzmir'de İbrahim Akın gibi yetenekleri bulan kişiydi. Bana, "Seni Altay'a götüreceğim, bekle" demişti. O dönemde beni Karşıyaka'ya götürmek isteyenler oldu ama Hüseyin Barışcan'a söz verdiğim için gitmedim. Bir gün Hüseyin ağabey beni aradı ve "Şu gün seçmeler var, gel" dedi. Seçmelere gittiğim gün, katılanların benden çok büyük olduğunu gördüm. Aslında takım kurulmuş ve 1988'li oyuncularla oluşturulmuş. Bir hafta sonra da Petit Danone Turnuvası'na katılacaklardı. Takımın antrenörü bana, "Hayrola sen buraya neden geldin?" dedi. Hüseyin Barışcan'ın gönderdiğini söyleyince, "Tamam o zaman, bir bildiği vardır" cevabını verdi. Antrenmana çıktım ve bir de gol attım. Takımın antrenörü Sıddık Özarslan'dı. Antrenmandaki performansımı görünce beni takımda tuttu ve sonrasında devamı geldi.

Futbolcu olma isteğinin arkasında yatan düşünce neydi?

İnsan küçük yaşlarda para ya da şöhret gibi şeyleri düşünmüyor. Futbol benim için hobiydi. Sabahtan akşama kadar topun peşinde koşardım. Ailem de bu konuda bana çok destek oldu. Karşıyaka'dan Altay'ın antrenmanlarına gitmek kolay değildi. O dönemde otomobilimiz de yoktu. Babam, annem yağmur-çamur demeden hep benim arkamdan geldiler. Bu noktaya gelmemde payları gerçekten çok büyük ve onlara her zaman dua ediyorum.

Futbola başladığın dönemde, "Şunun gibi olsam" dediğin bir oyuncu var mıydı?

Hagi'yi çok beğeniyordum. Galatasaray'da oynuyordu ve hiçbir maçını kaçırmamaya çalışıyordum. Hatta okulda maç yaparken gol attığım zaman "Hagi" diye bağırırdım. Şimdi ben de onun oynadığı bölgede, forvet arkasında görev yapıyorum. Futbola başladığım günden beri 10 numara oynuyorum. Zaman zaman ön libero ve sol açık oynasam da asıl mevkiim hücuma dönük orta saha.

10 numaralar ilginç özelliklere sahip oyuncular. Hepsi de çok yetenekli oldukları için o bölgede görev yapıyorlar. Ancak ülkemizdeki 10 numaraların biraz tembellik sorunu yaşadığını görüyoruz. Bu anlamda sen kendini nasıl değerlendiriyorsun?

Başlangıçta "Arkadaşlarım topu kazansın, bana atsın" diye bakıyordum ama daha sonra bu anlayıştan kurtuldum. Çünkü Türkiye'de de futbol mantalitesi değişiyor. Artık her oyuncu topsuz oyuna katılmak zorunda. Ben de kendimi bu yönde geliştirmeye çalışıyorum.

Altay'dan Ankaraspor'a transferin nasıl gerçekleşti?

U17 Milli Takımıyla Avrupa Şampiyonası eleme grubu maçlarında oynarken Ankaraspor Menajeri Mehmet Şen ve oyuncu izleme komitesinden Sedat Karabük beni takip etmeye gelmişti. Daha öncesinden de benimle ilgili araştırma yapmışlar. Altay'da profesyonel imza atmamıştım, dolayısıyla bonservis bedelim de fazla yüksek değildi. Transfer tekliflerini kabul edip Ankaraspor'a gittim. O dönemde Bülent Uygun da beni izlemiş ve talip olmuştu ama Aykut Kocaman'ın genç oyunculara özel önem verdiğini düşünerek ailemle birlikte Ankaraspor'un teklifini değerlendirmeyi uygun bulduk.

Aykut Kocaman'ın senin gelişiminde oynadığı rolden söz eder misin?

Bana futbolu onun öğrettiğini söyleyebilirim. Aykut Hoca sadece futbolumuzla değil her türlü sorunumuzla ilgilenen bir teknik direktördü.

Antrenörlerinin sende beğendiği en önemli özellik hangisi?

Hocalarım benim oyun zekâmı çok beğenir. Top gelmeden düşünmemin ve ayak tekniğimin iyi olduğunu söylerler.

Kendinde eksik gördüğün yönler var mı?

Fizik ve kondisyon açısından eksiğim var. Kondisyon eksiğim burnumdaki sorundan kaynaklanıyordu. Burnumda yüzde 80 tıkanıklık vardı. Doktorum bu burunla nasıl futbol oynadığıma bile şaşırdı. Haziran ayında bir ameliyat geçirdim ve umarım yeni sezonda performansım çok daha yüksek olacak.

Oynadığın maçların ardından kendini izler misin?

Eğer iyi oynadıysam bir kez daha mutlaka izlerim. Bu bana moral verir. Kötü oynadığım zaman da nerede hata yaptığımı, neleri yanlış yaptığı görmek için yine izlemeye çalışırım. Kendime ilgili özeleştiri yaparım. Dışarıdan yapılan eleştirileri de iyi niyetliyse mutlaka dinler ve değerlendiririm. Ama kötü niyetli eleştirilere kulağımı tıkarım.

Takım içinde ağabeylerinizle sizi yönlendirmeleri açısından bir diyalog ortamınız var mı?

Bu konuda çok şanslı olduğumu söyleyebilirim. Aykut Hoca hep karakter özellikleri yüksek oyuncuları takımında topladığı için ağabeylerimiz biz genç oyunculara çok yardımcı oluyor. Bu yardımlar sadece futbolla da sınırlı değil. Zaten yaş ortalaması düşük bir takım olduğumuz için iletişim kurmakta da güçlük çekmiyoruz.

Takımdaki en iyi arkadaşların kimler?

Aslında herkesle çok iyi anlaşıyorum ancak iki tane çok iyi arkadaşım vardı. Biri Özer ağabey, diğeri de Erhan Güven. Ama şimdi ikisi de Ankaraspor'dan ayrıldı.

Geçtiğimiz sezon ligdeki rekabet oldukça kıran kırana ve heyecan vericiydi. Ankaraspor da sezonun ilk yarısında bu rekabetin içinde yer almıştı. Sence Türk futbolunda ne değişti de böyle bir rekabet ortamı oluştu?

Ben ligin kalitesinin arttığını ve bu kalitenin tüm takımlara birbirine yakın şekilde dağıldığını düşünüyorum. Geçtiğimiz sezon küme düşen takımlar bile şampiyonluğa oynayan takımları birçok kez yenmeyi başardı. Anadolu takımları da artık kaliteli yabancı oyuncuları transfer edebiliyor. Oyuncu kadrolarındaki kalite artışının ligdeki rekabete de olumlu yansıdığını düşünüyorum.

Ligimizde genç oyunculara yeterince şans veriliyor mu?

Zaman zaman olabiliyor ama bence bu durum teknik direktörün kimliğiyle ilgili bir şey. Genç oyunculara şans veren teknik adamlar var ancak bunun çok yaygın olduğunu söyleyemeyiz. Yine de geçmişe oranla genç oyuncular daha fazla şans buluyor.

Ankaraspor geçtiğimiz sezon çok ilginç bir grafik çizdi. Sezonun ilk yarısında 33 puan toplayan takım, ikinci yarıda neredeyse küme düşecekti. Teknik direktör aynı, oyuncular aynı; sence ne değişti de böylesine büyük bir düşüş yaşandı?

Onu biz de anlayamadık. Ankaraspor'un Ankaragücü ile birleşme çalışmaları kafaları çok fazla karıştırdı. Bazı oyuncuların bundan fazlasıyla etkilendiğini söyleyebilirim. Çünkü oyuncuların geleceğini etkileyecek bir karardı bu. Kimin gidip kimin kalacağının belli olmaması oyuncuları rahatsız etti. Ayrıca takımın genç olması da kritik noktalarda bizi zor durumda bırakmış olabilir.

Aykut Kocaman'ın gidişinden sonra Ankaraspor'da neler değişecek sence?

Aykut Hocanın oynattığı pasa dayalı, oyuncuların da keyif aldığı bir oyun sistemi vardı. Takım içinde hocalarla oyuncular arasında da müthiş bir bağlılık söz konusuydu. Yeni hocamızın da iyi ve başarılı bir teknik direktör olduğunu biliyoruz. Umarım aynı havayı yeni sezonda da sürdürebiliriz.

Ligde beğendiğin oyuncular var mı?

Alex, Tabata ve Delgado'yu beğeniyorum. Birçok insanın Delgado ile ilgili eleştirileri var ancak ben onun oyunculuk kumaşının ve yeteneklerinin çok üst düzeyde olduğunu düşünüyorum. Yüzde yüz performansını verdiğinde çok etkili bir oyuncu. Ayrıca bizden Fenerbahçe'ye giden Özer Hurmacı'yı çok beğeniyorum.

Özer gerçekten de transferin gözdelerinden biriydi. Onu nasıl bir oyuncu olarak tanımlarsın?

Özer ağabey futbolculuk kalitesinin yanı sıra karakteriyle de çok sağlam bir oyuncu. Zaten daha önce Trabzonspor ve Galatasaray da onu istiyordu. Futbolculuk özelliklerine gelirsek, oyunun iki yönünü de oynayabiliyor. Başlangıçta sadece hücum yönü yüksek bir oyuncuyken şimdi savunma da yapabilen bir oyuncuya dönüştü. Maç boyunca ileri geri çalışabiliyor, sağ ve sol açıkta da görev yapabilecek niteliklere sahip. Ayrıca hem gol atıp hem de asist yapabildiği için çok değerli bir orta saha oyuncusu.

U16'dan itibaren Genç Milli Takımlarda forma giyiyorsun. Seni ilk keşfeden teknik direktör kimdi?

Genç Milli Takımlardaki ilk antrenörlerim Abdullah Avcı ve Cenk Özcan'dı. Benim için çok farklı bir duygu ve deneyimdi. O dönemde çok cılız bir çocuktum. Bulgaristan'la oynadığımız ilk maçta şans geldi ve son 10 dakikada oyuna girdim. Bir gol atıp bir asist yaptım ve 2-0 kazandık. İkinci maçta ilk on bir başladım ve benim attığım golle 1-0 kazandık. Sonrasında hocalarımız, "Tamam, biz seni beğendik" dedi ve arkası geldi.

Milli Takıma seçilmek genç bir oyuncu olarak sana neler kazandırdı?

Öncelikle milli formayı giymek insanı çok heyecanlandırıyor. Çok gurur verici bir şey. İnsanın morali en üst düzeye yükseliyor. Arkadaş çevrenizde saygı duyulan bir kişi oluyorsunuz ve özgüven kazanıyorsunuz. Uluslararası maçlarda oynamanın getirdiği önemli bir tecrübe var. Üst düzey takımlara karşı oynayıp herkesi yenebilecek güçte olduğunuzu görüyorsunuz ve bu da Türk futbolunun geleceği açısından önemli bir artı. Mesela U19 Takımıyla Elit Tur'da Portekiz'i deplasmanda 4-0 yendik. Bu belki başkalarının beklemediği bir sonuçtu ama bizim açımızdan normaldi. Beraberliğin rakibe yettiği bir maçtı ve Portekiz'in çok yetenekli oyuncuları vardı ama biz de takımımızdaki yetenekli oyuncuların sayısının onlardan fazla olduğunu biliyorduk. Eğer o yetenekli oyuncuları takım oyunu etrafında birleştirebiliyorsanız ortaya çok iyi sonuçlar çıkabiliyor. Tıpkı Portekiz maçında olduğu gibi.

O maçta sahaya çıkarken içinizdeki inancı merak ediyorum. Maça çıkmadan önce aranızda neler konuştunuz?

1990 doğumlular olarak elle tutulur bir başarımız yoktu. Aslında herkes çok yetenekli olduğumuzu söylüyor, biz de bunu biliyorduk ama bir başarı elde edememiştik. Kendi aramızda yaptığımız konuşmada, "Artık Genç Milli Takımlardaki son senemiz ve bir başarı elde etmenin zamanı geldi" dedik. Hepimiz aynı hedefe odaklandık ve başarılı olacağımıza inandık. Takım olunca başarı da geldi.

Daha önce U19 Takımındaki Teknik Direktörün Ogün Temizkanoğlu ile yaptığım röportajda seni de takımın lider oyuncularından biri olarak göstermişti. Ogün Hoca sende nasıl özellikler görüyor?

Takım içinde arkadaşlarım beni çok sever, inanıp güvenirler. Ben de takım içinde birliği kurmayı, saha içinde lider oyuncu rolü üstlenmeyi seviyorum. Ogün Hocam da bana bu yönde güvenmiş olabilir. Arkadaşlarım beni top ayağıma geldiğinde oyunu rahatlatabilecek veya bir anda skoru değiştirebilecek bir oyuncu olarak gördükleri için güven duyguları da yüksek.

İki ayağını da kullanabilen bir oyuncu musun?

Sağ ayağımı genellikle kullanmam ama bazen denk geldiğinde o ayağımla da değişik goller atabiliyorum. Ancak sol ayağım daha iyidir. Genç Milli Takımlarda frikikleri de ben kullanıyorum.

Futboldan kazandığın parayı nasıl değerlendiriyorsun?

Aileme çok bağlı biriyim ve aldığım tüm parayı da babama veririm. Ailem benim geleceğim için gerekli yatırımları yapıyor.

Kazandığın parayla onların hayatında bir değişiklik sağladın mı?

Babamın emeklilik yaşı gelmişti, ben de transferden iyi bir para kazanınca ona, "Artık yeter, sen çalışma, sıra bende" dedim. Böylece babam emekliye ayrıldı. Ayrıca bir ev aldık. Otomobilimiz yoktu, babama bir otomobil aldım. Benim şimdilik bir otomobilim yok ama inşallah bu sezon ben de bir araba sahibi olacağım. Küçük yaştan beri hedefim ailemi rahat ettirmekti. Çünkü bana gerçekten çok emekleri geçti. Babam vardiyalı çalışmasına rağmen hep arkamdaydı. Küçüklüğümden beri ona, "Sana ilk otomobilini ben alacağım" diyordum ve nasip de öyle oldu.

Gelecek için önünde hangi hedefler var?

Ankaraspor'la 1 yıl daha sözleşmem var. Geçen sezonun son haftalarında 6-7 maç oynama fırsatı bulmuş ve Sivasspor maçında da bir gol atmıştım. Bu sezon onun devamını getirebilmek, daha iyi bir çıkış yakalayabilmek ve sürekli ilk on birde yer almak istiyorum.

Sonrası için neler planlıyorsun?

Uzun vadeli hedefim üç büyüklerde veya Avrupa'da oynamak. İspanya Ligi'ni ve özellikle Barcelona'nın oynadığı futbolu çok beğeniyorum. Zaten biz de Ankaraspor'da o tip futbol oynamaya çalışıyoruz.

Özel hayatında neler var?

Özel hayatım yok gibi. Sürekli tesislerdeyim. Ara sıra arkadaşlarımla sinemaya gidiyorum. Playstation oynamayı ve internette gezinmeyi seviyorum.