TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Tunay Torun: "Kalbimin sesini dinledim" 1.06.2009
Tunay Torun: "Kalbimin sesini dinledim"

Yıldıray Baştürk, Altıntop kardeşler, Nuri Şahin derken, Bundesliga'daki son Türk temsilcisi o. St. Pauli'de yetiştikten sonra Hamburg'a transfer oldu ve altyapıda attığı gollerle sivrilerek son sezonu A takım kadrosunda geçirdi. Almanya Genç Milli Takım kampındayken Hami Mandıralı'dan gelen telefon üzerine tercihini Türkiye'den yana kullandı. Bu seçimi yaparken "kalbinin sesini dinlediğini" söylüyor. Hamburg'da mutlu olduğu için Liverpool ve Bolton Wanders'ın tekliflerini geri çevirdiğini anlatıyor.

Röportaj: Nihat Özten / TamSaha

Genç Milli Takımların değişik kategorilerinde 40'ın üzerinde maçta forma giydin, Almanya'nın köklü kulüplerinden Hamburg'un A takım kadrosunda yer alan ve geleceğin yıldız adaylarından biri olarak gösterilen bir oyuncusun. Ama Türk kamuoyu senin hakkında pek de fazla bir şey bilmiyor. Röportaja Tunay Torun'un kim olduğunu sorarak başlayalım istersen.

21 Nisan 1990'da Almanya'nın Hamburg şehrinde doğdum. Babam terzi, annem ise bir hastanede çalışıyor. Bir ablam ve bir de kardeşim var. Ablam evli, kardeşim ise henüz ufak ve okula gidiyor.

Ailen Almanya'ya ne zaman göç etmiş?

Annem zaten Almanya doğumlu, babam ise 20 yıldır orada yaşıyor. Aslen Samsun, Salıpazarı'ndanız.

Futbola tanışman nasıl oldu?

6 yaşında Hamburg'da bir yuvaya gidiyordum. Orada bir turnuva yapılmıştı. Bir arkadaşımın babası o turnuvayı izlemiş. Arkadaşım da zaten o zaman St. Pauli'de oynuyordu. O şahıs babama, "Senin oğlunda potansiyel var, St. Pauli'ye gönder" demiş. Ondan sonra St. Pauli ile antrenmana çıktım. Beni beğendiler ve böylece futbola başladım. 10 yıl St. Pauli'de oynadıktan sonra Hamburg'a transfer oldum.

St. Pauli ile Hamburg aynı şehrin takımı ve aralarında önemli bir rekabet var. Senin bu takımlar arasındaki transferin nasıl gerçekleşti?

Hamburg, beni 3 yıl boyunca sürekli istiyordu. Bense "St. Pauli'de rahatım, arkadaşlarım ve tüm çevrem burada" diyerek bu teklifleri sürekli geri çevirdim. Ancak futbol olarak bir yerlere geldikten sonra, daha üst bir ligde, daha üst düzey bir takımda oynamam gerektiğini düşündüm. Yeni "Bir şeyler yapmam gerek" dedim. Sonuçta St. Pauli 2. Lig'de, Hamburg ise Bundesliga'da oynuyordu. Bu düşünceyle Hamburg'a geçtim.

St. Pauli aile gibi

St. Pauli dünyanın her yerinde taraftar kitlesi olan, ilginç özelliklere sahip, kendine has bir takım. Bize biraz St. Pauli'nin özelliklerinden söz eder misin?

St. Pauli sadece bir kulüp değil, bir semt, bir aile gibidir. Orada herkes arkadaştır. Mesela oyuncular dışarıda gezerken herkesle selamlaşır, herkes onları sever ve iyi davranır. Ayrıca St. Pauli'de yabancı oyunculara çok iyi davranılır. Mesela Almanya'da genel olarak çoğu kulüp yabancılarla çalışmak istemez, zor olur diye uğraşmaktan kaçınır ve Almanlara öncelik tanır. Ama St. Pauli farklıdır. Türkler olsun, Afrikalılar olsun, tüm yabancıları kucaklar St. Pauli.

Şu anda forvet oynuyorsun? Futbola da forvet olarak mı başlamıştın?

Evet forvet oynuyorum ama futbola forvet olarak başlamamıştım. Forvet arkası oynuyordum. St. Pauli'deki son sezonumda forvet oynamıştım. Kendimden 1 yaş büyüklerle, yani 1989'lularla oynadığım o sezonda 20 gol attım. Sonra da Hamburg'a forvet olarak transfer oldum. Hamburg'da da hep forvet oynadım. Ama futbola asıl başlangıç yerim forvet arkası.

Galatasaray ile Hamburg arasında oynanan UEFA Kupası maçı öncesi ismin "Hamburg'daki Türk" olarak gündeme geldi. Basın o karşılaşmada senin de oynama ihtimalinin yüksek olduğunu yazmıştı. Sen o maçta kadrodaydın, fakat sahaya çıkmadın. Neler hissettin o maçta?

Tabii öyle güzel bir statta, o taraftar önünde oynamak benim için çok güzel olacaktı ama olmadı. Yine de kadroda bile yer almak büyük mutluluktu. Aslında teknik direktörümüz benimle maçtan önce konuşmuş, hazır olmamı, oyunun ikinci yarısında beni oynatacağını söylemişti. Maçtan sonra ise beni görünce, "Maç o kadar heyecanlı geçti ki, seni oyuna sokmayı unuttum" dedi. Maç da gerçekten çok heyecanlıydı. 2-0'dan çevirmiştik.

2005 yılından beri Genç Milli Takımlarda oynuyorsun. Milli Takımlara ilk çağrılman nasıl oldu? Seni kim keşfetti?

Hamburg'daki bölge antrenörü Ercan Hoca vardı. Beni izlemiş ve o zaman Hannover'de toplanan karmaya çağırmıştı. O turnuvada birkaç oyuncu beğenmişlerdi ve onlardan biri de bendim. Sonra Avusturya'daki kampa davet edildim. Orada da Hami Mandıralı beni beğendi ve sonra Hollanda ile yapılan özel maçların kadrosuna çağırdı. Hollanda ile yaptığımız ikinci maçta ilk golümü attım. Ama sonra 1 yıl hiç çağrı almadım. Çünkü bu arada Milli Takımlarda teknik direktör değişiklikleri olmuştu. O süre içinde Almanya Milli Takımı'ndan teklif geldi ve beni kampa davet ettiler. Benim Almanya Genç Milli Takımı kampında olduğumu öğrenince Hami Hoca beni aradı, "Biz seni Türkiye'ye istiyoruz" dedi. Bunun üzerine Türkiye'yi tercih ettim.

Türkiye'yi seçtiğim için mutluyum

Son zamanlarda Werder Bremen'de oynayan Mesut Özil'in Almanya'yı tercih etmesi çok tartışıldı. Daha öncesinde Stuttgartlı Serdar Taşçı da aynı şekilde tartışılmıştı. Onlar tercihlerini Almanya'dan yana kullandılar. Seninle onlar arasındaki fark ne?

Bu onların tercihi ve onları bağlar. Onların hangi ortamlarda büyüdüğünü bilemem. Onlar belki Almanya'da doğdukları, büyüdükleri için kendilerini Almanya'ya daha yakın, Alman gibi hissediyorlar. Bu onların kararı ve saygı duyuyorum. Ama ben Almanya'da doğup büyüsem de kendimi Türk olarak görüyorum ve öncelik benim için Türkiye'dir. Kendi adıma da Türkiye'ye seçtiğim için çok mutluyum.

Tercihini Türkiye'den yana kullanmanda ailenin herhangi bir etkisi oldu mu, yoksa bu kararı tamamen sen mi aldın?

Karar vermem gereken süreçte babama sordum. O da bana, "Kalbinden hangisi geçiyorsa onu tercih etmen gerekir. İçinden gelmeden sadece mantık olarak bir takıma gitmenin anlamı yok. Sonuçta bu bir milli takım. Gittiğin takımda kalpten oynamayacaksan hiç gitme" dedi. Benim kalbim de Türkiye'den yana olduğu için kalbimin sesini dinledim. İyi ki öyle yapmışım. Kamplara geldiğimde ya da maçlara çıktığımda ne kadar doğru yaptığımı görüyorum.

Hamburg'da sende başka Türk oyuncu var mı?

A takımdaki tek Türk benim ama genç takımlarda tabii ki başka Türk oyuncular var.

Onlarla ilişkin nasıl? Senin onlara yardımların oluyor mu?

Tabii ki oluyor. Bana gelip neler yapmaları gerektiği yönünde sorular soruyorlar. Ben de onlara nasıl davranmaları, nasıl çalışmaları gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunuyorum. Onlara çok çalıştıkları ve disiplinli oldukları takdirde başarının kendiliğinden geleceğini anlatıyorum.

A takıma yükselme sürecinde neler yaşadın?

A takıma ilk defa geçen yaz çıkmıştım. Yeni bir teknik direktör gelmişti. Martin Jol benimle birlikte alt yapıdan 4 oyuncuya "Hazırlanın, A takımla kampa gideceksiniz" dedi. Kamp 1 hafta sürdü ve sonunda Martin Jol bana, "Sende bir şeyler görüyorum. Seni A takımda tutacağım. Bundan sonra artık çok daha fazla çalışman gerek" dedi. İşte o zamandan beri A takım kadrosundayım.

İlk maçımda asist yaptım

Bundesliga'da çıktığın ilk maç hangisiydi?

İlk oynadığım maç, bu sezonun başında, 2. haftadaki Karlsruhe maçıydı. Müsabaka 1-1 devam ederken son dakikada bir korner kazandık. Kornerden gelen topu kafayla arkaya aşırttım ve Mathijens de golü attı.

Neler hissettin peki o an? İlk çıktığın Bundesliga maçında gol pası vermek nasıl bir duyguydu?

Sahaya çıktıktan sonra adeta seyircileri görmüyorsunuz. Konsantrasyonunuz sizi onlardan ayırıyor. Sadece sahadaki oyuncuları görüyorsunuz. Ama o golden sonrası benim inanılmazdı. Bir anda her şey dağıldı. Herkesin bağırışını ve sevincini görüp kendimi çok iyi hissettim. Çok güzel bir duyguydu.

Hamburg'daki geleceğini nasıl görüyorsun?

Şu andaki en büyük hedefim A takımda sürekli oynamak. Hocam da zaten benimle konuştu. Beni çok tuttuğunu, bende çok şeyler gördüğünü, bu sezon biraz az oynattığını ama beni yavaş yavaş A takımın banko oyuncusu haline getirmeyi istediğini söyledi.

Peki, sonrasında hedeflerin nelerdir? Hayalini kurduğun başka bir lig veya takım var mı?

Söylediğim gibi, şimdiki hedefim ilk 11'de sürekli oynayabilmek. Ondan sonra takımla bu sezon olduğu gibi Avrupa kupalarına gitmek ve iyi bir sezon geçirerek daha yukarılara çıkmak. Ayrıca Almanya'da şampiyon olmayı çok isterim. Sanırım muhteşem bir duygudur. Şimdilik bunların dışında Avrupa'daki herhangi bir ligde ve takımda oynamak gibi bir düşüncem yok. Ama 2 sene önce İngiltere'den Liverpool ve Bolton Wanderers takımları bana teklif yapmıştı. Yurt dışına çıkmanın erken olduğunu düşünerek bu teklifleri geri çevirmiştim. Çünkü ailem Hamburg'daydı ve burada işler çok iyi gidiyordu. Şimdilik kaldığım için de çok memnunum.

Turkcell Süper Lig'i takip ediyor musun?

Evet, fırsat buldukça takip ediyorum. Zaten Milli Takımdan yakın arkadaşlarım oynadığı içinde elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Onları izlemek zevkli oluyor. Ama tabii bizim de çok fazla vaktimiz yok. Hep bir otelde, seyahatte ya da kampta oluyoruz.

Almanya'da oynayan bir oyuncu olarak, Türk futbolunu nasıl değerlendiriyorsun peki?

Bence Türk futbolu son senelerde çok iyi gidiyor. Sürekli gelişiyor. Mesela son yıllarda alt sıradaki takımlar büyükleri sık sık yenebiliyor. Eskiden bu kadar değildi. Türk futbolunda iyi şeyler oluyor.

Türkiye'de sempati duyduğun bir takım var mı?

Yok. Mesela ben şimdi Hamburg'da oynuyorum. O yüzden Hamburg'dan başka takım tutmuyorum. Ama tabii maçları izlerken arkadaşlarımın oynadığı takımların kazanmasını istiyorum.

Türkiye'den her hangi bir transfer teklifi aldın mı?

Bana ve kulübe yüzde yüz bir teklif gelmedi. Ama arada sırada birkaç kulüp gelip sordu. Milli Takımdaki oyuncu arkadaşlarım bazen "Bizim hocamız seni sordu" falan diyor ama direkt bir teklif almadım.

Teklif gelse Türkiye'de oynamayı düşünür müsün?

Bilmiyorum. Önce bir teklif gelmesi gerek. Sonra da oturup detaylı olarak konuşmak lâzım. Şimdi bir şey söyleyemeyeceğim.

Türkiye'de akrabaların var mı? Milli Takımlar dışında Türkiye'ye geliyor musun?

Tabii, amcam, kuzenlerim falan hepsi Samsun, Salıpazarı'nda. Annemin tarafındansa teyzem İstanbul'da yaşıyor. Ayrıca her sene Türkiye'ye tatile geliyoruz. Aile olarak hep Yalova, Çınarcık'ta tatil yaparız.

Futboldan arta kalan zamanlarında neler yaparsın? Hobilerin var mı?

Boş zamanlarımda en çok arkadaşlarımla gezmeyi severim. Bazen sinemaya gitmek, bazen çay bahçesinde oturmak, yani arkadaşlarımla bir şekilde birlikte olmak hoşuma gidiyor. Ayrıca yüzmeyi seviyorum. Fırsat buldukça havuza gidiyorum. Bunun dışında zaten bir hobi için zaman kalmıyor.