TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Yiğit İsmail Gökoğlan: "Düştüğümü zannederken yükseldim" 2.02.2009
Yiğit İsmail Gökoğlan: "Düştüğümü zannederken yükseldim"

Henüz 19 yaşında ama hız ve estetiği birleştiren futbol yapısıyla yaşıtlarından farklı bir oyuncu portresi çiziyor. 100 metreci olmanın getirdiği süratini sahaya büyük bir avantaj olarak yansıtıyor. Göztepe altyapısında yetişip Manisaspor altyapısında pişti. 16 yaşında A takıma yükseldi. 3. Lig'den Altınordu'ya gönderildiğinde "eyvah" dese de asıl çıkışı orada yaptı. Genç Milli Takımlara da 3. Lig'de oynarken seçildi. Şimdi Ümit Milli Takım'ın yenilenen kadrosunda yer alıyor ve ay-yıldızlı formayı giymenin ufkunu açtığını, hedeflerini büyüttüğünü söylüyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Seni sağ kanat oyuncusu olarak tanıyoruz, başlangıçtan beri bu mevkide mi oynuyorsun?

Hayır, başlangıçta santrfordum. Süratimden dolayı bu bölgede görev yapıyordum. Süratli olmamı da daha önce atletizm yapmayla borçluyum. 100 metre koşuyordum. Kendi yaş grubumda Türkiye üçüncülüğüm var.

Peki, neden atletizmi bırakıp futbola geçtin?

Hocam futbolda daha iyi yerlere gelebileceğimi söyledi. Her genç gibi futbolcu olmak bana da daha cazip göründü. Türkiye'de atletizmden para kazanmanız da söz konusu değil. Bu nedenle futbolu tercih ettim.

Ailen futbol oynamanı nasıl karşıladı?

Annem ve babam ben küçükken ayrılmıştı ve ben babamla yaşıyordum. Annemi de her hafta sonu görüyordum. Babam bana karışmaz, verdiğim kararları onaylardı. Dolayısıyla ne antrenmanlara gidip gelirken ne de okul yaşantımda herhangi bir sıkıntıyla karşılaştım. Okul ve tesisler birbirine yakın olduğu için herhangi bir sorun yoktu. Ancak daha sonra babam Turgutlu'ya taşınınca ben tesislerde yaşamak zorunda kaldım.

O dönemde kaç yaşındaydın?

14 yaşındaydım. Ailemden ayrı kalmanın sıkıntısını fazla yaşamadım; çünkü üç yıldır birlikte olduğumuz arkadaşlarımla birlikteydim. Üstelik antrenörümüz de aynı zamanda okuldan hocamızdı. Tek sıkıntı Göztepe'nin maddi açıdan kötü bir dönem geçiriyor olmasıydı. Tesiste düzenli yemek çıkmıyordu.

Nasıl bir öğrenci olduğundan da bahseder misin? Eğitimini sürdürüyor musun?

Liseyi bitirdim ama Avrupa Şampiyonası'na katıldığımız için üniversite sınavlarına hazırlanamadım ve bu nedenle önümüzdeki seneye erteledim. Okulda hiperaktif bir öğrenciydim ama öğretmenlerime karşı hiçbir saygısızlığım olmadı. Derslerdeki durumum da kötü değildi. 3.99 not ortalamasıyla mezun oldum. Şimdi Manisa'da yaşadığım için önümüzdeki yıl Celal Bayar Üniversitesi BESYO'da okumak istiyorum.

16 yaşında A takıma alındım

Göztepe'den Manisaspor'a transferin nasıl gerçekleşti?

B Gençler Türkiye Şampiyonası'nda 16 takım arasına kalmıştık. Grup maçlarımız da Manisa'da oynanıyordu. Şimdi Manisaspor'da Levent Eriş'in yardımcılığını yapan Hakan Şapçı o maçları izlemiş. Onun tavsiyesiyle Manisaspor'un PAF takımına transfer oldum. 16 yaşımda, Ersun Yanal döneminde A takıma çıkarıldım.

16 yaşında bir oyuncunun A takıma alınması çok rastlanan bir durum değil. Kendini özel biri gibi hissetmiş olmalısın.

Benim için farklı bir tecrübeydi. 2. Lig B Kategorisi takımından gelmiş bir oyuncuydum ve hem fizik hem de beyin olarak çok farklı bir ortamın içine girmiştim. O güne kadar televizyondan izlediğim ağabeylerimle takım arkadaşı olmuştum. O dönemde takımda oynamaktan çok kendimi eğitmek gibi bir hedefim vardı.

Aynı yaş grubundan senin dışında A takıma alınan başka oyuncu var mıydı? Ersun Yanal, A takıma alırken sana neler söylemişti?

Benim dışımda o yaş grubundan A takıma alınan başka oyuncu yoktu. Ersun Yanal bana, "Altyapıdaki antrenörlerin çok methetti. Seni kendini geliştirmen için buraya aldım" demişti. O günden sonra A takımla antrenmanlara, PAF takımla da maçlara çıkmayı sürdürdüm.

Gelişiminde rol oynayan teknik direktörleri şöyle bir gözden geçirirsen, sana en büyük katkıyı yapan antrenör hangisiydi?

Göztepe'deki altyapı hocam Şadan Kıranlar'ın üzerimdeki emeği büyük. 1.5 yıl kadar atletizm yapmıştım. Hem okul hem de Çimentaş takımında koşuyordum. Futbola geçiş yaptığımda bana tüm temel bilgileri veren Şadan Hocaydı. Manisaspor'a geldiğimde de büyük aşama kaydetmemin arkasındaki isim Hakan Şapçı'dır.

Atletizmden futbola geçtiğinde eksik olan temel bilgilerin nelerdi?

Hakan Hocam bana "Atletik olarak hiçbir eksiğin yok, çok fazlan var" derdi. Topa yumuşaklığımı ve oyun bilgisi, oyunu okuma gibi özellikleri de Hakan Hocam bana 2.5 yıl gibi bir sürede kazandırdı.

Genç Milli Takımlara ilk seçilmen nasıl oldu?

Yılmaz Vural geçtiğimiz sezonun devre arasında takımın başına geldiğinde beni kiralık olarak 3. Lig takımı Altınordu'ya yolladılar. Üçüncü haftadaki Aydınspor maçının ardından U19 Takımı'na çağırıldım. Sonrasında Avrupa Şampiyonası finallerine katıldım.

O zaman kiralık gitmen senin için çok iyi bir sonuç doğurmuş.

Hem de çok iyi oldu. Altınordu'da sürekli oynama fırsatı buldum ve şampiyonluk yaşadım. Bazen şer gibi görünen şeylerde hayır olur derler ya, benim için de Altınordu'ya gitmek böyle bir sonuç doğurdu. Başlangıçta Manisaspor'dan kiraya gönderilirken üzülmüştüm. Kendimi yalnız ve sahip çıkılmamış bir oyuncu gibi hissetmiştim. Tamam, Manisaspor'da forma şansı bulamıyordum ve dışarı çıkıp kendimi göstermem gerekiyordu ama o günkü şartlarda genç bir oyuncu böyle düşünemiyor işte. Altınordu'da oynadıktan sonra gördüm ki, "3. Lig takımı" deyip de geçmemek lâzım. Ben Genç Milli Takımlara ilk davetimi 3. Lig'de gösterdiğim performansla aldım.

Seni U19 Takımına çağıran teknik ekipte kimler vardı?

O dönemde takımın başında Ahmet Ceyhan ve Ogün Temizkanoğlu Hocalarımız vardı. O günden itibaren bütün kamplara çağırıldım ve her maçta oynadım. Açıkçası geçtiğimiz sezonun ikinci yarısı benim için harika geçti.

Levent Eriş'in yeri farklı

Altınordu'da şampiyonluk yaşadın ve sezon bitti. Orada gösterdiğin performansla herhalde Manisaspor'a dönüşün de kolay oldu.

Manisaspor'da Yılmaz Vural gitmiş, yerine Levent Eriş Hoca getirilmişti. Daha önce onunla hiç çalışmadığım için nasıl birisi olduğunu bilmiyordum. Kamptan sonra yeniden kiralık gönderileceğim korkusunu yaşadığım için Manisaspor'a geri dönmeye pek de sıcak bakmıyordum. Ama Levent Hocanın benimle birebir ilgilenmesi kafamdaki bütün önyargıları sildi. Levent Eriş bugüne kadar çalıştığım teknik adamlar arasında en sıcakkanlı ve babacan olanı.

Levent Hoca seni etkileyecek ve yeniden Manisaspor'da oynayacak güveni kazandıracak neler söyledi?

Sezon başında 3. Lig'den bir takıma gitmeyi düşünüyordum. Levent Eriş'in bana inanıp inanmadığı konusunda bir fikrim yoktu. Antrenman ve hazırlık maçlarının ardından Hocam bana, "Çok yetenekli bir oyuncusun. Kafanı sadece buradaki performansına ver. Ben oyuncunun ismine değil, formayı hak edip etmediğine bakarım" dedi. Açıkçası bu sözleri duyduğumda bile içimde "Acaba dediğini yapar mı?" endişesi vardı. Ancak ligler başladığında gördüm ki Levent Eriş gerçekten söylediğini yapan bir teknik adammış. Hocamın da etkisiyle bu sezon benim için daha da iyi geçecek diye düşünüyorum.

Birçok çocuk ve genç hep futbolcu olma hayaliyle bu işe başlıyor ama pek azı profesyonel olarak hayatını futboldan kazanabilecek düzeye ulaşabiliyor. Sen futbolcu olabileceğini, bu işi meslek olarak yapabileceğini ne zaman anladın?

Üst düzey futbolcu olabileceğimi geçen sezon Genç Milli Takım'a çağrılınca anladım. Burada Türkiye'nin dört bir yanından seçilmiş en iyi oyuncularla birlikte olmam, uluslararası maç tecrübesi kazanmam kafa yapımı değiştirdi. Geçtiğimiz sezon U19 Takımına geldikten sonra A Milli Takım'da ve üç büyüklerde oynayabileceğime inandım.

Futbola başladığında benzemek istediğin oyuncular var mıydı?

Var elbette ama ben kendi stilimi oluşturmayı tercih ederim.

Tamam da mesela ben sağ açık oynasam Cristiano Ronaldo gibi olmak isterdim.

Nitekim ben de aynı şekilde bir Ronaldo hayranıyım. Bir de Robinho var. Türkiye'den de Arda'yı örnek alıyorum. Bu yaşında hem Galatasaray'ın hem de Milli Takım'ın vazgeçilmez oyuncularından birisi. Tecrübeli bir oyuncu olarak görülüyor ve maçın sonucu değiştirebilecek niteliklere sahip. Çok beğendiğim bir başka oyuncu da Trabzonsporlu Yattara.

Yeteneğiniz varsa göstermeniz gerekir

Senin de Ronaldo ve Yattara gibi özel yeteneklerin olduğunu biliyorum.

Antrenmanlarda veya lig maçlarında Ronaldo'nun hareketlerinin aynılarını sahaya yansıtabiliyorum. Oynadığım futbolun görsel bir yanı da var. Zaten futbolun şov tarafı da olmalı. Bunları yaptığınızda tribünden de destek görüyorsunuz ve haz duyuyorsunuz. Eğer böyle bir yeteneğiniz varsa maçı izlemeye gelen insanlara bunu göstermelisiniz.

O zaman taraftarla da aran oldukça iyidir herhalde.

Manisaspor taraftarının çoğu beni PAF takımından bu yana tanıyor ve çok sempatik buluyor. Bu sevgi Manisaspor'un altyapısından çıkmış olmamın yanı sıra oyun karakterimden kaynaklanıyor. Elbette kendi yaş grubumda ya da 3. Lig'de Altınordu'da gösterdiğim o hareketlerin sınırını Bank Asya 1. Lig'de biraz aşağı çekmek zorundayım. Çünkü burası çok mücadeleci bir lig. Ama zamanı geldiğinde yine göze hoş gelen hareketleri sahaya yansıtıyorum.

Peki, Levent Eriş'in bu konudaki tavrı nasıl?

Bek olarak görevlendirdiği zaman basit oynamamı istiyor. Ama sağ kanatta hücuma dönük olarak görev aldığımda tamamen özgür bırakıyor ve "İstediğin her şeyi yapabilirsin" diyor. Sağ açıkta oynamayı daha çok seviyorum. Ama asıl önemlisi ilk on birde sürekli yer alan bir oyuncu olabilmem.

Ne kadar yetenekli olursan ol, yaşın gereği gelişimini sürdürmesi gereken bir oyuncusun. Bu konuda antrenörlerin sana ne gibi tavsiyelerde bulunuyor?

Levent Hocam beni her zaman "Sürekli oyunun içinde ol, dalma" diye uyarır. Sezon başında bazen pas vermem gereken pozisyonlarda dripling yaparak zorlardım. Onları bir nebze aştım ve kendimi geliştirdim. Şimdi zaman zaman dalıp, izleyici pozisyonuna düşmekten de kurtulmam gerekiyor. En büyük eksikliğim bu.

Gelecekle ilgili hayallerinden de bahseder misin?

4 yıldır Manisaspor'dayım. Manisaspor'dan Selçuk İnan, Caner Erkin, Uğur İnceman, Holosko, Hakan Balta gibi oyuncular hep iyi takımlara transfer yaptı. Ben de onlar gibi Manisaspor'da bir iz bırakmak istiyorum. Futbolcu olarak hayallerime ulaşmamın başlangıcı Manisaspor. Hocalarımın ve taraftarların benden beklentilerine karşılık vermek istiyorum. Burada kendim tam anlamıyla yetiştirip "artık oldum" dedikten sonra da üç büyük takımdan birisinde oynamayı amaçlıyorum. Avrupa'da oynama hayalim de var ama Avrupa yolunun da üç büyüklerden geçtiğini düşünüyorum.

Avrupa'ya giden oyuncularımızın çoğu, uyum problemleri yaşayarak geri döndü. Sen tek başına Avrupa'da yaşayabileceğini düşünüyor musun?

Niye yaşamayayım ki? Oyuncularımızın çabuk geri dönmelerinin arkasında Türkiye'deki yetiştirilme tarzımız ve buradaki rahatı orada bulamamak var sanırım. Ama İngiltere, Almanya veya İspanya Ligi'nde oynamanın keyfi bambaşkadır diye düşünüyorum. Küçük yaştan beri ailemden uzakta olduğum için bir sıkıntı yaşamam. Ersun Yanal döneminde altyapıda İngilizce dersi almıştık. Avrupa'ya gidecek olursam bu konuda da kendimi geliştirebilirim.

Arkadaşlarınla ilişkilerinde nasıl bir insan olduğu düşünüyorsun?

Neşeli ve yerinde duramayan birisiyim. İnsanlarla çabuk kaynaşırım. İyi arkadaşlıklar kurarım. Kincilik gibi kötü huylarım yoktur.

Giray Bulak döneminde yaşadığın bir travma var. Oyunun ikinci yarısında sahaya sürüldün ve birkaç dakika sonra da kenara alındın. O sırada televizyondaki görüntünü hatırlıyorum, izleyenler için bile üzüntü vericiydi. O sırada neler yaşadığını anlatabilir misin?

Süper Lig'deki ilk maçımdı. Galatasaray'la oynuyorduk. Ben o gün oynamayı beklemiyordum. 72. dakikada oyuna girdim. Holosko, Rafael ve benim yer aldığım bir hücum üçlüsü oluştu. 2-2'lik skoru yakalamıştık. Selçuk İnan kırmızı kart görünce kenardan 3 numara kaldırıldı. Filmlerde olur ya hani, kötü anlarda ağır ağır her yer bulanıklaşır. Bana da öyle geldi. Sanki tribünler üzerime çöküyordu. Taraftarlar alkışlayıp moral vermeye çalıştı. Sonra Giray Bulak Hocam bu değişikliğin gerekli olduğunu, takım 10 kişi kalınca hücum bölgesinden bir oyuncuyu kenara almak zorunda kaldığını anlattı. Sonuçta haklıydı ama benim açımdan bakıldığında da gerçekten bir oyuncunun yaşayabileceği en kötü durumdu.

Futbolun dışındaki hayatında neler yapıyorsun?

Benim gibi PAF takımdan A takıma çıkan Murat Gürbüzerol'la ev tutuk. Genellikle boş zamanlarımızı birlikte geçiriyoruz. İzinlerde ya İzmir'e benim ailemin ya da Aydın'a onun ailesinin yanına gideriz. Birlikte sinemaya gitmeyi çok seviyoruz. Kaliteli Türk filmlerini kaçırmamaya çalışıyoruz. Ortak hobilerimiz çok olduğu için hep birlikteyiz. O da benim gibi çocuk ruhlu. Birlikte go-karta gideriz. Bu arada sıkı bir Haluk Levent hayranıyım.

Manisaspor yeniden Süper Lig'e dönmek isteyen bir kulüp. Sponsor firmanın desteğini çekmesinin ardından neler değişti? Bir zamanlar yakalanan büyük takım havası halen sürüyor mu?

Aslında sponsorun da çekilmesinin ardından çok oyuncu kaybedildi ama bu sezon bakıldığında yönetim, teknik ekip ve futbolcuların çok daha fazla birbirini sahiplendiğini, çok daha amatör bir ruhla hedefe kilitlendiğini gözlemliyorum. Sezona çok iyi başladık. Zaman zaman kaybettiğimiz puanları da kendimize olan aşırı güvenin getirdiği hatalara bağlıyorum. Tek hedefimiz Süper Lig'e yükselmek. Bank Asya 1. Lig'in en kaliteli kadrosuna sahibiz ancak bu ligde en az rakibiniz kadar mücadele etmeden kazanma şansınız yok.