TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Tayfun Cora: "Daha güçlü döneceğim" 1.02.2007
Tayfun Cora: "Daha güçlü döneceğim"
21 yaşındayken Anorthosis maçında yaşadığı travmayla kimyası bozuldu. Trabzon'da "istenmeyen adam" haline geldi. Kiralık olarak formasını giydiği Kayserispor'da yeniden kendisini buldu. Dünyaya daha geniş perspektiften baktığını ve kendini çok daha güçlü hissettiğini söylüyor. Kayserispor'da sezonu başarıyla tamamlayıp Trabzon'a yeni bir kimlikle dönmeyi ve şampiyonluk yaşamayı amaçlıyor. Bayramda gittiği şehrinde tepkilerin yerini tebriklerin almasını "Trabzonlular kendi insanını dışarıdayken daha değerli görüyor" diye açıklıyor.

23 yaşındasın ve Trabzonspor'un altyapısından son dönemlerde yetiştirdiği önemli oyunculardan birisin. Ancak 1.5 yıl önce oynanan Anorthosis maçı futbol kariyerine ciddi bir darbe vurdu. Galiba orada günah keçisi olmak senin kimyanı da bozdu.

O maç futbol hayatım açısından çok zor bir maçtı. Oyuna girdim ve iki gol yedik. Günah keçisi ilân edildim. Sonuçta genç bir oyuncuydum ve Trabzonspor'da çok şeyler yapmak istiyordum ama ibre bir anda tersine döndü. Maç bittiğinde üzgündüm ama tepkileri hissedememiştim. Sonra yolculuk esnasında takım içinden bazı ağabeylerimin "Senin yüzünden oldu" tarzındaki bakışlarını gördüm. Beni en çok üzen de bu oldu. Sonuçta herkes hata yapar. Önemli olan hata yapana sahip çıkmak, onu geri kazanmak.

Sonrasında seni kazanmak için bir çaba harcanmadı mı?

Oldu tabii. Ama kalbim kırılmıştı bir kere. Bu arada taraftarın tepkisi de yükseldi. Sokakta bile tepkilerle karşılaşıyordum. Bakışlar, laf atmalar… O baskıyı kaldıramadım. Sadece ben değil, ailem ve çevrem de bu tepkiyi kaldıramadı. Onların da uykuları kaçtı. Huzurun olmadıktan sonra futbol oynamanın da anlamı kalmıyor.

Altyapıdan yeterince dirençli çıkamadım

Geçtiğimiz sezonun devre arasında da Kayserispor'dan bir teklif almıştın ama o zaman bu transfer gerçekleşmemişti.

Ben gitmek istemiştim çünkü kalbim kırılmıştı. Ama bugünkü düşüncelerim çok farklı. Artık daha olumlu düşünüyorum. O anda ise böyle düşünemiyordum. O dönemdeki hocamız Şenol Güneş, "Ortam değiştirmen gerekiyor, bir başka takıma gidip rahatlaman lazım" demişti. Ben de "Olur" demiştim. Zaten Kayseri'ye de gittim. Ama sonra anlaşma sağlanamadı ve geri döndüm. Bu olay da beni yıprattı. Eğer altyapıda gerekli donanımı alsaydım bu travmanın altından daha kolay kalkabilirdim.

Ne gibi eksiklerin vardı altyapı eğitiminde?

Psikolojimi daha sağlam tutabilir, daha dirençli olabilirdim. Bu eksikliğimi sonradan hissettim. Ama hayattan ders alıyorsun ve en ufak sarsıntıda yıkılmaman gerektiğini öğreniyorsun. Belki dışarıdan gelen bir futbolcu olsaydım her şey daha farklı da olabilirdi.

Evet, onu soracağım. Taraftarların Trabzonlu bir futbolcu olarak sana biraz daha fazla sahip çıkması gerekmez miydi?

Buraya gelmeden önce Özkan Hoca'yla konuştum. Eskiden de bu tepkilerin olduğunu, ilk yarısını 3-0 önde kapatıp şampiyon oldukları bir maçın ikinci yarısında yuhalandıklarını söyledi. Trabzon'da doyumsuz ve sürekli isteyen bir seyirci grubu var. Bu arada Özkan Hoca'nın benim de katıldığım bir başka tespiti daha var Trabzonspor'la ilgili: "Eskiden dışarıdan gelen oyuncular takıma katılırdı, şimdi Trabzonlu oyuncular dışarıdan gelenlere katılıyor." Trabzonspor yüreğin gücü yerine paranın gücüne inanmaya başlayınca problem başladı.

Trabzon'da arkadaşlık ortamı kayboldu

Trabzonspor'un bugün içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Bugün Kayserispor'da bir arkadaşlık ortamı var. Herkes birbirini tanıyor, kim kimin nereye koşacağını, ne yapabileceğini ezbere biliyor. Trabzonspor'da da daha önce var olan bu arkadaşlık ortamı dağıldı. İki sezon önce yine Ziya Doğan döneminde şampiyonluk yarışını sonuna kadar sürdürmüştük. Arkadaşlık bağları son derece kuvvetliydi. Fatih Tekke gibi bir lider oyuncunun varlığı, Szymkowiak'ın, Hüseyin ağabeyin çok üst düzeyde performans göstermesi, Emrah ve Volkan ağabeylerin uyumuyla takım bir bütün haline gelmişti. Şimdi o bütünlük kayboldu. Fatih ağabeyin gitmesi, Gökdeniz ağabeyin yaşadığı olaylar takımı çok etkiledi.

Fatih'in gitmesini sadece iyi bir oyuncunun kaybı olarak değerlendirmiyorsun sanki.

Bence Fatih ağabeyle birlikte takımın kalbi gitti. Bir takımın mutlaka lider oyuncusu olmalı. O oyuncuya bakınca güveniniz gelecek. Ben ileride Fatih ağabeyi görünce rahatlıyordum. Top tutuyordu, takımı rahatlatıyordu, oyunu yönetip yönlendiriyordu. Şimdi bir lider oyuncunun eksikliği çok hissediliyor.

Trabzonspor bazı şeyleri sorgulamalı

Biraz önce Szymkowiak'tan söz ettin. İlk geldiği sezon inanılmaz futbol oynayan bir futbolcuydu. Bugün ise kayıp. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

İlk geldiği günü hatırlıyorum. Genellikle yabancılar sorunlu olur ya, Szymek hiç sorunlu bir adam değildi, örnek bir profesyoneldi. Mükemmel bir sezon geçirdi ama sonra sakatlandı ve bir türlü toparlanamadı. Szymek gibi ılımlı, hiçbir sorunu olmayan bir futbolcu Trabzonspor'da oynamak istemiyorsa bunun altında yatan sebepler mutlaka araştırılmalı. Hani gece hayatı olur, Trabzon ona dar gelir, anlarım. Ama Szymek mutlu bir aile hayatı olan, son derece sakin ve sadece futbol için yaşayan bir oyuncu. Eğer o da böyle düşünüyorsa Trabzon'da bazı şeylerin sorgulanması gerekiyor.

Defansın her bölgesinde görev yapıyorsun, ön libero oynadığın da oldu. Sen özelliklerini gözden geçirdiğinde kendini hangi mevkie daha yakın görüyorsun?

Altyapıdan gelirken defansın ortasında oynuyordum. A takıma ilk çıktığımda ise hocamız Samet Aybaba'ydı ve beni sağbek oynattı. İyi bir performans gösterince orada devam ettim. Ama tercih bana bırakılsa stoper oynamak isterim.

Aybaba'nın yeri başka

Samet Aybaba'dan bahsetmişken, geriye dönüp baktığımızda senin üzerinde mührü olan teknik direktör kim?

Beni Süper Lig'e çıkartan Samet Hoca ilk sırada gelir. Sadece benim değil, birçok genç oyuncunun hayatını değiştirdi. Elbette bizim de yeteneklerimiz vardı ama bir başka teknik adam o şansı vermeyebilirdi.

Aybaba için "Hayatımızı değiştirdi" dedin de, futbola başlarken hayallerin neydi senin?

10 yaşında Trabzonspor'un altyapısında başladım. Odamda Şota'nın, Hami ağabeyin fotoğrafları vardı. Hayalim Trabzonspor'un A takımında oynamaktı. Oraya çıkmak çok güzel ama kalabilmek daha zor. O noktaya çıktıktan sonra kendini geliştirmen, her günün hakkını vermen lazım.

Biraz önce "Keşke altyapıdan daha donanımlı çıksaydım, kendimi geliştirseydim" dedin. Bugün için bu yönde bir çaban var mı?

Artık dünyaya bakıyorum ve çevremi izliyorum. O olayları yaşadığımda "Tepkilerin tek odak noktası ben miyim?" diye düşünüyordum. Ama şimdi görüyorum ki, dünyanın en iyi futbolcuları bile tepki görebiliyor. Biraz daha geniş bakınca daha güçlü olabiliyorsun. Ben de artık kendimi eskisinden güçlü hissediyorum. Şunu anladım ki, nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. Aslında o dönemde de Halilhodziç bana bunları anlatmıştı ama ben alamamıştım.

"Hayatım değişti" söyleminin futbolculuk yönünü anlattın, onun dışında neler değişti yaşamında?

Üst düzey takımlarda futbol oynadıkça yaşam düzeyin de değişiyor. Oturduğun evden bindiğin arabaya kadar değişiyor. Çevrendeki insanların bakışları da değişiyor. Yavaş yavaş güçlendikçe insanları daha iyi tanıyorsun. İyi oynarken insanlar sana iyi bakıyor. Ama şunu da öğrendim ki, biraz düşünce, günde 50 kere çalan telefonun 5 kere bile çalmıyor. Bu da hayatın gerçeği ve ben artık bunların normal olduğunu anladım.

Kayserispor'da kendimi buldum

Kayserispor'un doktoru Ahmet Çağlar, seni Trabzonspor'dan çok iyi tanıyan birisi ve fiziki yapınla, kondisyonunla Türkiye'nin her takımında oynayabileceğini söylüyor. Sen kendini nasıl görüyorsun?

Dışarıdan kendime bakıyorum ve eksiklerimi görüyorum. Ama kendime güvenim de var. Özelliklerimi biliyorum. Kayserispor'da sürekli oynama avantajını yakaladım. Oynadıkça maç içinde daha fazla pozisyon yaşıyorum. Bu tecrübeler pozisyon alışımı, topa gidişimi, düşünüşümü geliştiriyor. Yaşayarak öğreniyorum yani. Yaşadıklarım geçmişte kaldı. Onları da yaşanması gereken olaylar diye değerlendiriyorum.

Kayserispor'a gelmek mi seni bu kadar rahatlattı? Başka bir takıma gitseydin de bu kadar mutlu olur muydun?

Beni isteyen başka takımlar da vardı ama ben Kayserispor'u tercih ettim. Çünkü Milli Takım'dan arkadaşlarım vardı. Kayserispor'daki arkadaşlık ortamı dışarıdan rahatlıkla anlaşılabiliyor. Buraya gelip takımın bir parçası olmak istedim. Hem arkadaşlarımla hem de hocamızla o samimiyeti yakaladım. Hocayla oyuncu arasındaki elektrik çok önemli.

Trabzon'da taraftar son derece baskın, Kayseri'de ise taraftar desteği pek yeterli değil. İki şehrin futbol kültürünü karşılaştırabilir misin?

Kayseri büyük şehir, sanayi kenti, zengin bir yer. Futbol kültüne yatırım için de modern bir stat yapılıyor. Takım başarılı olunca insanların iştahı artıyor. Onlar da artık futboldaki başarının bir şehir için ne kadar önemli olduğunu anladı. Trabzon'da ise herkes futbolu biliyor, herkes antrenör. Sorun da orada. Galiba ikisinin arasında bir yerde olmak gerekiyor. Çünkü Kayseri'de AZ Alkmaar maçında bile stat dolmadı.

Türk futbolunun tempo sorunu var

Sence Anadolu'dan bir şampiyon çıkabilir mi? Kayserispor bu konuda bir aday olabilir mi?

Elbette olabilir. Teknik adamın, futbolcuların ve şehrin vizyonu önemli. Şu anda Türkiye Ligi'ndeki futbol kalitesi yeterli değil. Ülkemizde oynanan futbolu beğenmiyorum. Dünya futbolunun en önemli özelliği tempo ama Türkiye bu konuda biraz geri kalmış durumda. Bu yüzden de takımlarımız Avrupa'yı çıktığında sıkıntı yaşıyor.

Uzun süre Ümit Milli Takım'da oynayan bir oyuncusun. Belki o şanssız maçı yaşamasaydın bugün A Milli Takım'da olacaktın.

Tabii o olay beni çok frenledi. Bu noktada Halilhodziç'ten söz etmem gerekiyor. Onun da üzerimdeki etkisi çok büyük. Eğer bir Türk antrenör göreve gelseydi böyle olmayabilirdi. Vahid Hoca bana çok güvendi ve şans verdi. Samet Aybaba hayatımda 1 numaraysa, Vahid Hoca da yeniden futbola dönmemi sağladığı için 2 numaradır. Bu arada altyapıda üzerimde büyük emekleri olan Özkan Sümer ve Erol Tombul'u da anmam gerekiyor.

Kısacık dönemde birçok teknik direktör ismi sayabiliyoruz. Trabzonspor neden bu kadar çok teknik adam değiştiriyor? Oysa başarının istikrardan geçtiğini herkes biliyor.

Trabzon çok farklı bir yer. İçeride çözüm üretmeyen ama çok fazla konuşan insanlar var. Kendi insanınızı getiriyorsunuz olmuyor, yabancı getiriyorsunuz yine olmuyor. Artık birisine sabretmek lazım. Bunun sonu yok.

Şimdi Ziya Doğan'ın arkasında bir sabır var gibi görünüyor.

Evet, 7 hafta kazanamayan bir takımın teknik direktörüne sahip çıkmak önemli. Taraftar tabii tepki gösterecek ama yönetimin teknik adamın arkasında durması gerekiyor. Yoksa o gitsin, diğeri gelsin gibi bir kısır döngüye giriyorsunuz. Dünyada sabrın sonunda ulaşılan başarıların örneklerini görüyoruz. Manchester United'da 20 yıldır görev yapan Ferguson da ilk sezonlarında başarı sağlayamamıştı. Ama ona inandılar, güvendiler ve Manchester United bir dünya markası haline geldi. Günü kurtarmaya çalışmak yerine ileri görüşlü olmak gerekiyor.

Kayseri'de giderek yükselen bir performans gösteriyorsun. A Milli Takım'da oynamak gibi hedeflerin var mı?

Tabii ki var. Ümit Milli Takım'da o formanın şerefini yaşadım. Ama A Milli Takım'da oynamak için henüz eksiklerim var. Devamlılığımı artırmam, bazı pozisyon hatalarından kurtulmam gerekiyor. Onları da giderdiğimde zaten Fatih Hocam beni görecektir.

Trabzonluyum, Trabzonsporluyum

Gelecekle ilgili planların neler? Kayserispor'dan sonra hangi basamak var önünde?

Öncelikli hedefim sezonun ikinci yarısında performansımı artırmak ve Kayserispor'un başarısına katkı sağlamak. Burada kiralık futbolcuyum, sezon sonunda Trabzon'a döneceğim. Orada yaşadığım olaylardan dolayı içimde bir burukluk var. Trabzon'a her yönden çok daha güçlü dönmek ve o burukluğu gidermek istiyorum.

"Trabzon'a kırgınım ve bir daha dönmem" demiyorsun yani.

Ben Trabzonlu ve Trabzonsporluyum, nerede oynarsam oynayayım bu benim içimde. Kimse bunu benden alamaz. Kendi yörende oynamanın, orada başarmanın sevincini tatmak çok başka bir şey. Trabzonspor'da Türkiye Kupası sevinci yaşadım ama ben daha büyük başarılar kazanmak istiyorum.

Bir Trabzonlu için kendi şehrinin dışında yaşamak çok zor olmasa gerek. Senin açından Kayseri'de yaşamak nasıl bir durum?

Zaten sade bir yaşantım var. Kayseri'de tesislerde kalıyorum. Yeni bir çevre edindim. Arkadaşlarımla birlikte olmayı, alışveriş yapmayı, film izlemeyi seviyorum. Kitap okumaktan hoşlanıyorum. Dünya klasiklerinden tutun, futbolla ilgili kitaplara kadar geniş bir yelpazede okumaya çalışıyorum.

Nereden geldiğini unutmamak lazım

Futboldan para ve şöhret kazanıyorsun. Ancak genç oyuncu için bu nokta tehlikeli bir viraj. Sen bu virajı nasıl atlattın?

Zengin insan futbolcu olmuyor. Bildiğim kadarıyla futbolcu olmadan önce de zengin olan bir tek Kaka var. Futbolcuların hepsinin aileleri zorluklar yaşamıştır. Otobüsle seyahat ederken, bir anda Mercedes'e, BMW'ye biniyorsun. 20 yaşında bir evin oluyor. Allah'ım ne oluyor diyorsun. Buradaki tehlike, insanları hor görebilirsin, "Ben farklıyım" havasına girebilirsin. Paran var, her şeyi yapabileceğini sanabilirsin. Hata yapmaya müsait bir ortam. O ortamda insanın dik durabilmesi, nereden geldiğini bilmesi ve işine sahip çıkması önemli.

Sana bu konuda destek veren, uyarılarda bulanan birileri var mıydı?

Mesela Fatih ağabey vardı. O da benim gibi dışlanarak gitmişti, sonra Kral olarak döndü. Kendi yaşadıklarını bize anlatırdı. Benim idolüm de odur zaten. Ayaklarımın yere basması konusunda bana çok yardımcı olmuştu. Oynamaya başladığım ilk sezonda takımda Oumar vardı. O da beni "Gazetelere çıkmayacaksın. Sadece işini yapacaksın, zamanla zaten istediğin noktalara gelirsin" diye uyarırdı. O zaman ne demek istediğini çok iyi anlayamazdım ama şimdi kesinlikle hak veriyorum.

Kayserispor'a transfer olduktan sonra Trabzon'a gittin mi hiç?

Kurban Bayramı'nda Trabzon'daydım, insanların bana bakış açısını çok değişmiş gördüm. Trabzonlular kendi insanını dışarıdayken daha değerli görüyor. Belki bugünkü futbolumu Trabzonspor'da oynasaydım yine tepki görecektim. Trabzon'a gittiğimde tepkinin yerini tebriğin aldığını gördüm.