TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Hasan Türk: "Kaybedince ağlarım!" 1.10.2012
Hasan Türk: "Kaybedince ağlarım!"

Beşiktaş altyapısından yetişip Samet Aybaba tarafından sezonun ilk maçında ilk on birde şans verilen 19 yaşındaki oyuncu, futbola beden eğitimi öğretmeninin ailesini ikna etmesiyle başladı. Henüz 15 yaşını doldurmadan formasını giydiği Genç Millî Takım'daki ilk iki maçında da gol atan, İngiltere'de Fulham tarafından 2 hafta denenip transfer teklifinde bulunulan genç oyuncu, bu gelişme üzerine Beşiktaş'ta profesyonel yapıldı. Müthiş hırsı ve mücadele gücüyle kaybetmeye tahammülü olmayan genç oyuncu bir gün mutlaka Avrupa'da oynayacağına inanıyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Seni Genç Millî Takımlarda ve Beşiktaş altyapısından tanımayanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyespor'la oynanan sezonun ilk karşılaşmasında ilk on birde görünce şaşırdı. Bir çok futbolsever, "Kim bu Hasan Türk?" dedi. Sanırım bu soruyu en iyi cevaplandıracak olan kişi de sensin.

Balıkesir Gönen'de 1993'te doğdum. Ailece İstanbul'da yaşıyoruz. Dört kardeşiz. Abim üniversitede okuyor. Benden küçük iki kardeşim ilkokul öğrencisi. Ben de liseyi bitirdim ama futbol nedeniyle üniversiteye gidemedim. Ancak hocalarım bu konuda ısrarcı. Beşiktaş altyapısında eğitime büyük önem veriliyor. Önümüzdeki sene üniversite sınavlarına gireceğim.

Baban, annen ne iş yapıyor?

Babam kunduracı. Ayakkabı imal ediyor. Abim de okul tatillerinde babama yardım ediyor. Annem ise ev hanımı.

Futbola ne zaman başladın? O dönemdeki hayallerin neydi?

Açık söylemek gerekirse ben futbol oynamayı çok istiyordum ama ailemin maddi imkânları buna müsait değildi. Futbola başlamamı ilkokuldaki beden eğitimi öğretmenim Şükran Çırın Hanıma borçluyum. Kendisiyle hâlâ görüşmeyi sürdürüyorum. Beşinci sınıftayken bize koşu yarışları yaptırmıştı. O yarışlarda dereceler elde etmiştim. İkinci dersimizde ise futbol oynattı ve maçın ardından beni yanına çağırdı. "Acaba yanlış bir şey mi yaptım?" diyerek tereddütle yanına gittiğimde, "Sen bir yerde oynuyor musun?" diye sordu. "Oynamıyorum" cevabını verince, "Çok yeteneklisin, neden bir kulübün altyapısına girmiyorsun?" dedi. Maddi durumumuzun iyi olmadığını söyleyince ailemle görüşmek istedi.

Baban o dönemde kunduracılık mı yapıyordu?

Evet. O dönemde bir kundura atölyesinde çalışıyordu. Ama çok şükür şimdi kendi imalathanesi var. Hocam ailemle görüşmek istediğini söyleyince ben de anneme haber verdim. Biraz yaramaz bir çocuk olduğum için annem paniğe kapılıp, "Yine ne yaptın?" diye sordu. Durumu anlatınca annem okula gelip hocamla görüştü. Hocam, "Bu çocuk yetenekli. Onu mutlaka bir kulübe yazdırın" deyince, annem de babamla görüştü ve bu sayede Beşiktaş'ın Bağcılar'daki futbol okuluna kaydoldum. Orada bir yıl eğitim gördükten sonra Beşiktaş'la anlaşmalı olarak Mahmutbey kulübüne gönderildim. Orada kendimden iki yaş büyük oyuncuların arasında yıldızlar liginde oynadım. Takımımla birlikte Türkiye Şampiyonası'na katıldım. Beni o şampiyonada izleyen Galatasaray'ın altyapı hocalarından Zafer Koç'tan teklif aldım. Zafer Hoca ailemle de görüştü. Ben ilk heyecanla "Hocam neden olmasın" demiştim. Ama o sırada Beşiktaş devreye girdi. Ailemde de herkes Fenerbahçeli, sadece ben Beşiktaş taraftarıyım. Beşiktaş'tan da teklif alınca tabii ki Beşiktaş'a gitmeyi tercih ettim ve 2003'ten itibaren minik takımda oynamaya başladım. 10 yıllık altyapı eğitiminin ardından da çok şükür şimdi A takımdayım.

Futbola başladığın dönemdeki idollerin kimlerdi? O dönemde hangi bölgede oynuyordun?

Başlangıçtan beri hep orta sahada oynadım. Beşiktaş altyapısında sağ kenarda veya ön libero olarak görev yapıyordum. Genç Millî Takımlardaki hocalarım ise beni ters kanatta, sağ kenar oyuncusu olarak kullandı. Ben sol ayaklı bir oyuncuyum ama onlar ters kanattan içeri girerek şut özelliğimi de kullanmamı istiyorlardı. Ama ağırlıklı olarak oynadığım bölge ön libero. Son iki sezondur Millî Takımlarda da ön libero olarak görev yapıyorum. İdolümün kim olduğuna gelince, Beşiktaş altyapısındaki pek çok genç oyuncu gibi ben de Sergen Yalçın hayranıydım.

Hocaların senin hangi özelliklerini beğeniyor?

Şut özelliğim, disiplinim, kendi yaş grubuma göre fiziğim ve mücadele gücüm, oyunu okumam her zaman ön plana çıkmıştır ama bence en ayırt edici özelliğim hırsım. Kaybetmeyi asla kabullenmeyen bir yapım var. Öyle ki kaybettiğim zaman ağlarım. Ege Kupası'ndaki bir maçta sol bekimiz oyundan çıkınca Ferhat Südoğan Hoca beni sol beke çekmişti. 3-0 önde olduğumuz maçta kendi kaleme gol attım ve kendimi affedemedim, sinirimden ağladım.

Kendini geliştirmek için ne gibi çalışmalar yapıyorsun?

Bu saydığım özelliklerimin hepsi geliştirilmeye açık. Çünkü futbolda öğrenmenin ve gelişmenin sonu yok. Ama asıl geliştirmem gereken yönüm sağ ayağım. Bazı antrenmanlarda sanki hiç sol ayağım yokmuş gibi davranıyorum ve sadece sağ ayağımı kullanıyorum. Bir yerlere gelmek için bunu yapmak zorundayım. Bunun dışında özel olarak kuvvet çalışmaları yapıyorum. Bu sezon Samet Hocamız eksiklerimizi belirleyerek bu yönde çalışmamız için bizi teşvik ediyor.

A takımda ilk maçına bu sezon çıktığını biliyoruz ama sanırım antrenmanlara daha önce alınmıştın. İlk olarak ne zaman A takımla çalışmalara başladın?

Carvalhal döneminde A takımla ara sıra idmanlara çıkıyordum. O dönemde bazen A takımla antrenmana çıkıyor, bazen de A2 takımına gönderiliyordum. Tayfur Hocanın takımın başına ikinci gelişinde tamamen A takım oyuncusu oldum ve sürekli burada antrenmanlara çıkmaya başladım. Bu sezon başında Samet Hoca beni kampa götürdü ve ilk lig maçında da oynattı.

A takıma çıktığında sana yardımcı olanlar kimlerdi? Oyuncu abilerinle ilişkilerin nasıl?

Takımdaki abilerimiz sadece bana değil, takımdaki tüm genç oyunculara sahip çıkıyor. Bir yanlış yaptığımızda bizi mutlaka uyarıyorlar. Uyarırken de bunun bizim iyiliğimiz için olduğunu vurguluyor, "Böyle yaparsan sen kaybedersin" diyorlar. Antrenmanlarda da aynı uyarılar devam ediyor. Batuhan abi de bizden birkaç yaş büyük ama o da bizimle ilgileniyor. Mehmet Akgün abi de öyle... Altyapıdan yeni gelmiş oyuncular olarak takım içinde hiçbir yabancılık hissetmiyoruz.

Samet Aybaba genç oyunculara önem ve değer veren, şans tanıyan bir hoca olarak tanınıyor. Onun takımın başına gelişiyle birlikte neler düşündün, bu kadar erken bir şans bulmayı bekliyor muydun?

Sadece ben değil takımdaki bütün genç oyuncular Samet Hocanın takımın başına gelmesiyle ümitlendi. Çünkü Samet Hocanın çalışan oyuncuyu sevdiğini ve yaşı kaç olursa olsun kolaylıkla forma verdiğini biliyorduk. Ben de çalışmayı ve mücadele etmeyi seven bir oyuncu olduğum için Samet Hocanın takımın başına gelmesini önemli bir şans olarak gördüm. Samet Hoca sayesinde sezonun ilk maçına ilk on birde çıkma fırsatını yakaladım.

Senin için o maça ilk on birde çıkmak şaşırtıcı olmadı mı?

Son derece heyecan vericiydi. Beşiktaş gibi büyük bir takımda sezonun ilk maçına ilk on birde çıkmak altyapıdan gelen her oyuncu için hem heyecan hem de gurur vericidir. Ama bu sorumluluğu taşıma konusunda hiçbir endişe duymadım. Daha önce genç arkadaşlarla aramızda konuşurken, "Süper Lig, A2 Ligi'ne benzemez" diyorduk ama ben ilk maçımda genç oyuncuların da Süper Lig'de oynayabileceğini ispatladım. Elbette o maçta hatalar da yaptım ancak kendi kendime "Ben bu ligde oynarım" kanaatine de vardım. Eğer kendime güvenim olmasaydı o maçta 70 dakikaya yakın sahada kalamazdım.

İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçı öncesi Samet Hoca seninle neler konuştu, senden beklentileri nelerdi?

Bana, "Formayı sana veriyorum, bu şansı çok iyi değerlendir" demişti. Ben de kendisine "Hocam sizi mahcup etmem" cevabını vermiştim. Oyundan çıktığımda da "Aferin oğlum, böyle çalışmaya devam et" diyerek beni motive etti.

O maç için özel bir hazırlık yapmış mıydın?

Maç öncesi taktik çalışmalarda ilk on birde değildim. Ama hocalarımız bana sürekli, "Hasan bu maçta gol atacaksın, çok iyi oynayacaksın" diyordu. Kendi kendime, "Galiba bu maçta oynayacağım" diye içimden geçiriyordum. Oynayacağımı ise maçtan iki saat önce öğrendim. Dolayısıyla özel bir çalışma yapma durumum da olmadı.

Senin ilk on birde oynayacağını öğrenen takım arkadaşlarının tepkisi nasıl oldu?

Hiç kimse bir tereddüt yaşamadı, bütün abilerim yanıma gelip beni tebrik etti. O anda ister istemez insanların yüzlerine bakıyorsunuz. Orada hiç bir yadırgama izine rastlamadım. Herkes "Aferin Hasan, başaracaksın" dedi ve ben de maça bu moralle çıktım.

İlk maçındaki performansını nasıl değerlendiriyorsun?

Dediğim gibi maç içinde bazı hatalarım oldu. Zaman zaman isabetsiz paslar kullandım. Bir pozisyonda şut atmam gerekiyordu ama atmadım. Eğer A2 maçında olsaydım o topa kesinlikle vururdum ama insan bu düzeydeki ilk maçında bazı tereddütler yaşabiliyor. Her şeye rağmen başarılı olduğumu ve verilen şansı iyi kullandığımı düşünüyorum. Hocalarım da maçtan sonra bana iyi oynadığımı söyledi. Özellikle koşma ve mücadele etme yönünden bir sorunum yoktu.

Büyük takımlara baktığımızda ön libero mevkiinde hep usta oyuncuları görüyoruz. Senin gibi genç bir oyuncu için böyle bir ağırlığı taşımak nasıl bir şey?

Benim için normal bir durum. Üzerimde böyle bir ağırlık hissetmiyorum. Sonuçta daha alt düzeyde de olsa yıllardır ön libero oynuyorum ve bu mevkide neler yapmam gerektiğini biliyorum. Benden önce A takıma yükselen Necip Uysal da o bölgede 18 yaşında oynadı ve son derece başarılı oldu. Oyuncular çalışarak, maç oynayıp üzerine koyarak her şeyi yapabilir. Eğer daha önce hiç oynamadığım bir mevkide görev alsaydım sorun yaşayabilirdim ama ön libero oynarken kendimi çok rahat hissediyorum.

Ön libero oynamak oyuncudan neler istiyor?

Koşmayı, mücadele etmeyi, basit oynamayı istiyor. O bölgede oynuyorsanız yerinizi kaybetmeyeceksiniz, eğer çok boş bir pozisyon bulursanız hücuma da destek vereceksiniz. Bir de bugünün futbolunda topu iyi kullanmanız, rakibe kaptırmamanız gerekiyor. Ben bu konuda da kendimi avantajlı görüyorum çünkü bir topu kaptırsam da mücadele gücüm ve hırsımla o topu mutlaka geri kazanırım.

Bugün için hangi ön liberoları beğeniyorsun?

Türkiye'de Selçuk İnan çok özel bir oyuncu. Mehmet Topal da öyle. Dünyada ise Xavi, Xabi Alonso ve Busquets çok özel oyuncular. Busquets basit futbol oynamanın müthiş bir örneği. Geçtiğimiz sezon sıfır top kaybıyla oynamıştı. Bu oyuncuların maçlarını özel olarak izliyorum. Eğer o düzeye gelmek istiyorsanız o düzeydeki oyuncuları takip etmek ve ne yaptıklarını görüp öğrenmek zorundasınız.

Beşiktaş'ta bu sezon neleri yaparsan kendini başarılı sayacaksın? Bu sezon için hedeflerin neler? Mesela kaç maç oynarsan hedefine ulaşacaksın?

Benim "Şu kadar maç oynarsam başarılı olmuş sayılırım" gibi bir düşüncem yok çünkü ben her maçta oynamak istiyorum. Oynadıkça bir yerlere geleceğimi bildiğim için bunu arzuluyorum. Bu sezon için hedefim her maçta sahada olan bir oyuncu olabilmek.

Şampiyonluk yarışında Galatasaray ve Fenerbahçe önde gösteriliyor, Beşiktaş'ın ise kan kaybettiği şeklinde bir intiba var. Sen bu sezon için şampiyonluk yarışını nasıl görüyorsun?

Beşiktaş'ın şampiyonluk yarışının içinde mutlaka yer alacağına inanıyorum. Evet, kamuoyunda Beşiktaş'ın geride kaldığı gibi bir düşünce var ama biz Galatasaray'a karşı oynadığımız maçta hiç de böyle olmadığını gösterdik. Galatasaray maçından önce yakınımızdaki insanlar rakibimizi favori gösteriyor ve onlardan rüya takım diye bahsediyordu. Ama biz herkese Galatasaray'ın rüya takım olmadığını gösterdik.

Genç Millî Takımlardan aldığın ilk daveti hatırlıyor musun? Seni seçen kimdi, o gün neler hissetmiştin?

Beni ilk olarak Turan Mesçi ve rahmetli Fatih Eser Hocalar Genç Millî Takımlara almıştı. İrlanda'da düzenlenen özel bir U15 turnuvasına katılmıştık. Belçika'yı 2-1, İrlanda'yı 4-2 ve Letonya'yı 3-0 yenerek turnuvanın şampiyonu olmuştuk. Benim açımdan müthiş gurur verici bir başlangıçtı. Henüz 15 yaşında bile değilsiniz ve ay-yıldızlı formayı giyerek ülkenizi temsil ediyorsunuz. Üstelik o turnuvanın ilk iki maçında Belçika ve İrlanda'ya gol de atmıştım ve benim için harika bir başlangıç olmuştu.

Millî Takım oyuncusu olmanın sana neler kattığını düşünüyorsun?

Öncelikle kariyerim için müthiş bir katkı. "Hasan Türk kimdir?" diye baktıklarında önce "Beşiktaşlı oyuncu" olarak görüyorlar, hemen ardından üzerine millî takım oyuncusu etiketi ekleniyor. Bir oyuncunun değerini artıran bir durum bu. Millî Takım sayesinde yaşadığım uluslararası tecrübe de cabası.

Gelecekle ilgili kariyer planlamanda neler var?

Futbola başladığımda ilk hedefim Millî Takım'dı, bu hedefime U15'te ulaştım, ikinci hedefim Beşiktaş'ın PAF takımında oynamaktı, bunu da başardım. PAF takımda iki sezon oynayınca yeni hedefim A takıma yükselmek oldu. Tayfur Hoca döneminde bunu da başardım. O dönemde Trabzonspor maçında kadroya girecektim ama olmadı. Samet Hoca ise ilk haftada beni oynattı ve çok önemli bir hedefime daha ulaştım. Yeni hedefim Beşiktaş'ta dolu dolu bir sezon oynamak ve başarılar elde etmek. Sonrasında ise İngiltere veya İtalya Ligi'nde oynamak istiyorum.

Zaten bundan birkaç yıl önce bir İngiltere denemen olmuştu değil mi?

Fulham'ın scoutları beni Millî Takımlarda izlemiş. 2009 yılında bir Türk aracılığıyla teklif getirdiler ve beni denemek istediklerini söylediler. Ben de bu konuda kulübümden izin almaları gerektiğini söyledim. Bunu üzerine kulüpten resmi izin aldılar ve Fulham'da hem A takımla hem de PAF takımla 2 hafta boyunca idmanlara çıktım. Beni beğendiklerini söylediler ve Beşiktaş'tan istediler. Ancak Beşiktaş kulübü bu transfere izin vermedi ve benimle profesyonel sözleşme imzaladı.

İngiltere'nin kapısından dönmek moralini bozmadı mı?

Hayır, bozmadı. Çünkü önümde uzun bir yol var ve ben çok çalışıp başarılı olursam bir gün nasıl olsa yine oraya gidebilirim. Fulham'da sadece antrenmanlara değil, özel maçlara da çıktım ve şunu gördüm, sadece ben değil pek çok arkadaşım yetenek ve kalite açısından orada rahatlıkla oynayabilecek durumda. Anlayamadığım şey, biz neden orada değiliz? Bu sorunun cevabını da şöyle buldum; biz antrenmandan çıkıp evimize gidiyoruz, onlar her şeylerini çalışmaya veriyor. Sabah önce fitnessa giriyorlar, sonra idmana çıkıyorlar, ardından yeniden fitness yapıyorlar. Biz 1-1.5 saat çalışırken onların çalışması en azından 3 saat sürüyor.

Madem Avrupa'yı hedefliyorsun, yabancı dilini geliştiriyor musun?

Geçtiğimiz sezon altyapıya İngilizce eğitmenleri gelmişti ama ben antrenmanların yoğunluğu yüzünden katılamamıştım. Bunun için büyük bir pişmanlık duyuyorum. Birisi İngilizce bir şeyler sorduğunda cevap veremediğim zaman utanıyorum. En kısa zamanda İngilizce öğrenme konusunda kararlıyım.

Artık futboldan para kazanmaya da başlayacaksın. Eline geçen ilk hatırı sayılır parayla ne yapmak istiyorsun?

Şu anda Bağcılar'da oturuyorum, antrenmanlarımızı ise Ümraniye Tesisleri'nde yapıyoruz. Gidip gelmesi oldukça zor oluyor. İlk hedefim tesislere yakın bir yerde güzel bir ev almak ve ailemle birlikte oraya taşınmak. Aileme bir ev aldığımda onların hakkını ödemiş sayılmayacağımın da farkındayım. Bir evlâdın ne yaparsa yapsın anne ve babasının hakkını ödeyebilmesinin mümkün olmadığını biliyorum.