TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
En kral sağ bek 2.07.2007
En kral sağ bek

Türkiye onu Antalyaspor'un top tekniği yüksek, güçlü ve mücadeleci sağ beki olarak tanıdı. Uğur Kavruk, takımı küme düşse de Milli Takım kadrosuna çağrılmayı başardı. Aslında yüksek top tekniğinin arkasında eski bir santrfor olması yatıyor. Zonguldakspor ve Kilimli Belediysepor'da krallık tacı takmış bir golcü. Antalyaspor'daki misyonunu tamamladığına inanıyor ve geleceğini dört büyük takımdan birinde görüyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

28 yaşındasın ve Süper Lig'de seni ancak bu sezon görebildik. Üstelik bir sezonluk performansının ardından Milli Takım kadrosuna çağrıldın. Sakatlığın sebebiyle kadrodan çıkarılsan da bu önemli bir yükselişti. Peki, bugüne kadar nerelerdeydin?

Bu sezon küme düşse bile Antalyaspor oynadığı futbolla herkesin dikkatini çekti, o yüzden ben de gündeme geldim. Daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyespor'daydım. 3 sezon orada oynadım. Öncesinde de Zonguldasspor'daydım. İşin ilginç yanı, sağ bek olarak bilinsem de futbola santrfor olarak başladım. 2. ve 3.Lig'de gol krallıklarım var. Büyükşehir Belediyespor'a da santrfor olarak geldim

Hangi takımlarda gol kralı olmuştun?

3.Lig'de Zonguldakspor'da, 2.Lig'de de Kilimlispor'da gol kralı olmuştum. Büyükşehir Belediyespor'da sağ bekimiz sakatlanınca Ali Osman Renklibay Hocam beni o mevkide oynattı. Daha önce de Zonguldakspor'da birkaç maçta sağ bek oynamıştım.

O zaman neden sağ bek oynaman gerekmişti?

O dönemde takımın başında Kasım Gündüz Hocam vardı. 5-10 maç beni sağ bekte denedi ve başarılı olduğumu gördü. Gazeteler de beni 2.Lig'in en iyi sağ beki seçmişti. Süratim, gücüm ve dayanıklılığımla iyi bir sağ bek olduğumu düşündüler. Belediyespor'a geldikten sonra da 3 sezon bu mevkide oynadım. Bu dönemlerde çeşitli Süper Lig takımlarından teklifler aldım. Ancak Büyükşehir'in amacı hep Süper Lig'e çıkmaktı ve beni de göndermek istemediler. Sözleşmem üç sezonluk olduğu için takımdan ayrılamadım. Sözleşmem bitince Antalyaspor'un teklifini kabul ettim. Yılmaz Hoca, karşılıklı oynadığımız maçlarda beni çok beğenmişti. Zaten istikrarlı bir oyuncuyum ve son dört sezondur 30 maç ortalamasıyla oynuyorum.

"Kaleye geç" deseler bile kabul ederdim

Bir santrforu sağ bek yapmak kolay bir şey değil. Mahalle arasında bile çocuklar hep golcü olmak ister. Sen gol kralıyken nasıl kabul ettin sağ bek oynamayı?

Kalkıp Zonguldak'tan geliyorsunuz, hayalleriniz var, bir noktaya ulaşmak istiyorsunuz. Bırakın sağ beki, "Kaleye geç" deseler bile kabul ederdim. Çünkü istikbalim söz konusuydu. Demek ki benim de böyle bir yeteneğim varmış. "Hocalarım öyle takdir etmiş" deyip kabullendim ve elimden geleni yaptım.

Biraz da geriye gidelim ve futbola başlangıç hikâyeni öğrenelim.

10 yaşımdayken Kilimli Belediyespor'un seçmelerine gittim. Zaten daha o zamanlarda sahile inip koşardım; kafamda hep futbolcu olmak vardı.

Peki, niye futbolcu olmayı bu kadar çok istiyordun? Şöhret ve para sahibi olmak mıydı amacın?

Allah'ın verdiği bir yetenek var. Kimisi resim yapar, kimisi bir müzik aleti çalar. Ben de iyi futbol oynuyordum. O dönemlerde büyükler aralarında parasına maç yaparken beni de mutlaka takımlarına alırlardı. Yeteneğim o zamandan belliydi yani. İşte sonradan Kilimli Belediyespor'un altyapısında oynamaya başladım. Sonra amatör Karadonspor'a gittim. Kendimi geliştirdikten sonra tekrar Kilimli Belediyespor'a geçtim. Kızılcahamam kampında Adanaspor'la bir hazırlık maçı oynanıyordu. Hocamız Cahit Terzi son beş dakikada "Oyuna gireceksin" dedi. Ayağımda mekap ayakkabılar var. Onsekizin dışında bir pozisyon düştü ve sol ayağımla vurdum, güzel bir gol oldu. O gol benim için dönüm noktasıydı.  17 yaşımda olduğum için anne-babamın muvafakatnamesiyle sözleşme yaptım.

Ailen nasıl bakıyordu futbolcu olmana?

Bana inanılmaz destek verdiler. Babam gece yatmadan ballı sütümü mutlaka içirir, meyvemi elleriyle hazırlardı.

Sağ ayağım 30, sol ayağım 20 milyar

Kaç kardeşsiniz?

İki erkek, üç kız, beş kardeşiz. Ben dört numarayım. O kadar iddialıydım ki, o dönemde maçtan geldiğimde ablam ayaklarımı yıkarken "Aman yavaş, dikkat et, sağ ayağım 30, sol ayağım 20 milyar" diye takılırdım. Ablam "Niye fiyatları farklı?" diye sorduğu zaman da "Gol vuruşlarımı sağ ayağımla yapıyorum" derdim.

Niye ablan yıkıyor ayaklarını?

O zamanlar dökme suyla yıkanıyoruz. Dolayısıyla mecburen ablam yardım ediyordu.

Ailen Zonguldak'ta mı yaşıyor?

Hayır, ben neredeysem ailem de orada. İstanbul'da üç yıl birlikte yaşadık. Antalya'da da yine beraberdik. Ben onları çağırıyorum. Çünkü futbolcu için aile hayatı çok önemli. Yalnız yaşamak belki güzeldir ama futbolcunun düzenli bir hayatı olmalı. Evinize gittiğinizde düzenli yemek bulmalı, dinlenmeye zaman ayırmalısınız. Bir şeye canınız sıkıldığı zaman kendiniz aşamadığınızda ailenizle paylaşmanız gerekiyor.

Kilimli Belediyespor Ergün ve Tümer'in de yetiştiği kulüp. Senin başlangıçtaki idolün onlar mıydı?

Elbette. İdealimde hep onlar gibi olmak vardı. Zonguldak gibi gözden uzak bir kenttesiniz, kimsenin dikkatini çekmiyorsunuz. İçimden hem "İnşallah bir gün Ergün ve Tümer ağabeyler gibi olurum" diye geçiriyordum.

Belediyespor seni nasıl buldu?

Takımın yardımcı antrenörü Zafer Turan Zonguldaklıydı. Beni izledi ve onun sayesinde Belediyespor'a transferim gerçekleşti.

Biraz önce artı yönlerinden söz ettin. Eksik bulduğun yönlerin var mı? Çünkü sen forvetten defans oyuncusuna dönüştün ve altyapıda bu mevkiyle ilgili temel bilgileri almadın.

Santrfor oynamak daha rahattı. Belli bir tempoya ihtiyaç yoktu. Ama sağ bek sürekli tempo isteyen bir mevki. Başlangıçta ters kademelerde, ofsayt çıkışlarında, oyunu okumakta sıkıntılar oluyordu. Ama zamanla eksiklerimi kapatmaya çalıştım.

İstanbul'da bir Galatasaray maçı oynadınız. Orada kendi aut çizgine yakın bir yerde üst üste iki çalım attığında soğukkanlılığın ve tekniğin çok dikkatimi çekmişti. O zaman içimden "Bu adam futbola sağ bek olarak başlamamıştır" diye düşünmüştüm.

Santrfor oynadığım dönemde o şekilde attığım çok gol var. Çapraza giderken topu aniden çekip vurabilmek gibi. Bu tür hareketler hoşuma gidiyor. Çünkü futbolu güzelleştiren de bunlar. Evet, biraz riskli ama zaten hayatın kendisi riskli. Risk almadan başarıya ulaşılmıyor.

Türkiye'deki bek sıkıntısının nedeni nedir? Mesela sen santrfordan bek olmuşsun. Milli Takım'da ve Schalke'de son dönemde sağbek oynayan Hamit aslında bir forvet arkası oyuncusu. Keza Ümit Özat sonradan bek oldu.

Tüm oyuncuların futbola başlarken hayali forvet oyuncusu olmaktır. Zorluk da burada. Yetenekli oyuncular sonradan bu mevkilere kaydırılarak açık kapatılmaya çalışılıyor. Gerçi artık altyapıdan itibaren bu mevkiler için yetenekli oyuncular yetiştiriliyor. Ancak geçiş sürecinde başka mevkilerde oynayan yetenekli oyuncuları bek yapmaktan başka çare yok. Zaten Ümit ağabeyin ve Hamit'in yeni mevkilerindeki başarıları da yetenekli oyuncuların her görevin altından kalkabileceğini gösteriyor.

Yılmaz Vural'ın elini öptüm

"Beni Uğur Kavuk yapan teknik direktör şudur" diyecek olsan, kimdir o isim?

Tek başına şudur diyemem. Amatör takımdaki Hasan Altun'dan, ilk profesyonellik dönemimdeki Cahit Terzi'den tutun, Kasım Gündüz'den, Ali Osman Renklibay'dan, Uğur Tütüneker'den ve Hüsnü Özkara'dan hep bir şeyler kazandım. Ama son noktada Yılmaz Vural'la zirveye çıktığımı söyleyebilirim. Gerçek anlamda sağ bekin nasıl oynayacağını Yılmaz Vural'la öğrendim. Milli Takım kampına katılmadan önce de gidip elini öptüm ve teşekkür ettim.

Milli Takım hikâyen "Geç buldum, çabuk kaybettim" gibi oldu. Kampa katıldın ama sakatlığın sebebiyle ayrılmak zorunda kaldın.

İki duyguyu bir arada yaşadım. Perşembe günü kamp kadrosu açıklandığında çok mutlu oldum. Zaten böyle bir daveti bekliyordum. Çünkü sezonun ikinci yarısında herkesin beğenisini kazanan bir performansım vardı. İstanbul'daki Beşiktaş ve Galatasaray ile kendi sahamızdaki Fenerbahçe maçlarında da her şey güzel gitmişti. Fatih Hocam da bana inandı ve kadroya çağırdı ama sakatlığım izin vermedi. Ancak ben bu şansı bulmuşken kaybetmek istemiyorum. Aynı arzu ve hırsla çalışıp yeniden bu kadronun içinde yer almak istiyorum. Çünkü Milli Takım kampında bulunmak çok farklı bir duygu. Profesyonel olduğum andan itibaren en büyük hedefim Milli Takım'da oynayabilmekti. İlk adımı attım, inşallah devamı da gelir.

Yılmaz Vural ilginç bir teknik adam. Maçlar sırasında ağzından futbolculara yönelik çok ağır sözler çıkabiliyor, sonra da baba gibi davranabiliyor. Bu git-geller futbolcuyla arasında nasıl bir etkileşime yol açıyor?

Yılmaz Hocayla bir sezon çalıştım. İşini çok seven, hırslı ve içten birisi. Bunu sahaya da yansıtıyor. Oyundan koptuğunuz anda onun elektriği sizi yeniden kendinize getiriyor. Ağzından çıkan sözleri babamızın bizi azarlaması gibi karşılıyoruz. Bu ailenin babası Yılmaz Vural'dır diye düşünüyoruz. Yeri geldiğinde futbolcular bile birbirlerine ağır sözler edebiliyor. Ama her şey sahada kalıyor, maçtan sonra Yılmaz Vural'ın babalığı, ağabeyliği devam ediyor.

Emeğimizin karşılığını alamadık

Antalyaspor geçtiğimiz sezon büyük maçlarda iyi futbol oynadı. Birçok futbolseverin beğeniyle izlediği bir takım oldu. Ben teknik direktör olsam bu takımdan birçok futbolcuyu alırım diyorum. Diyorum ama bu arada takım da küme düştü. Bu çelişkinin sebebi nedir? Yanlış giden neydi?

Aslında futbol adına çok güzel şeyler yaptık. Takımdaki arkadaşlık da mükemmeldi. Yılmaz Hocadan tutun, yönetimine, futbolcusuna kadar her şey dört dörtlüktü. Çok büyük emek vermiştik. Bir takımın Lig A'dan gelip Süper Lig'de bu kadar iyi futbol oynaması beklenmedik bir şeydi. Takım küme düşüyor ama iki kişi Milli Takım'a gidiyor. Bu da futbolda hak ettiğiniz şeyleri alamadığınızın bir göstergesi. Geriye dönüp baktığımızda 8 hafta önce 35 puandasınız ve "UEFA'ya gideceğiz" diyorsunuz. Ama sonra 4 maç kaybedip 4 maçta berabere kalıyor ve küme düşüyorsunuz. Çok kötü bir durum. Böyle bir duruma geleceğimizi hiç ummuyorduk. Şanssızlıklar da vardı. 90 artılarda gol yiyerek çok maç kaybettik ve düştük. Ama bu takım bir sezon önce nasıl çıktıysa yine çıkar. Biz emeğimizin karşılığını alamadığımıza yanıyoruz.

Peki, bu takımı kim çıkaracak? Önümüzdeki sezon Lig A'da mücadele edecek olan Antalyaspor'un kadrosunda Uğur Kavuk da yer alacak mı?

Benim de hedeflerim var, 28 yaşındayım, teklifler alıyorum ve bir noktaya gelmek istiyorum. Zaten Antalyaspor Süper Lig'e çıktığında ben yoktum, yani takım bensiz de geri dönebilir.

Bu sezon Süper Lig'in kalitesini nasıl buldun?

Türkiye'de herkes dört büyüklere baktığı ve onlar da çok fazla puan kaybettiği için kalite azaldı gibi görünüyor. Oysa kalite başka takımlarda vardı. Birçok insan Antalyaspor'un oynadığı kaliteli futboldan söz ediyordu. Eğer küme düşecek son iki takım son haftalarda belli oluyor ve baraj 41 puana kadar yükseliyorsa, burada rekabet de kalite de var demektir.

Turkcell Süper Lig'de en beğendiğin oyuncular hangileri?

Tümer ağabeyi çok beğeniyorum. Sol ayağını kullanması, attığı şutlar, oyunu okuması mükemmel. Süratli ve çabuk oyuncu olarak Gökdeniz'i çok beğeniyorum. Yabancılardan da Delgado çok iyi bir oyuncu.

Aslında Delgado çok verimli olamadı ama sen kumaşını beğeniyorsun herhalde.

Oyuncuyu bir sezonla değerlendirmemek lazım. Ben onun futbolcu yapısına bakıyorum. Bence artık buraya alıştı ve yeni sezonda büyük işler yapabilecek bir oyuncu.

Kendi mevkiinde beğendiğin oyuncular var mı?

Hamit çok iyi oynuyor ama o da Avrupa'da. Başka aklıma gelen bir oyuncu da yok doğrusu. Çünkü Beşiktaş'ta ve Fenerbahçe'de sürekli oynayan sağ bekler yoktu.

İnsanın en önemli rakibi kendisi

Rekabet edeceğin kimsenin bulunmaması kötü o zaman.

Öyle düşünmemek lazım. İnsanın en önemli rakibi kendisidir. Oyuncunun eksiklerini görüp, kendisini geliştirmesi önemli.

Bu kendi eksiğini görme konusu çok kolay bir şey değil. Çünkü insanın yapısında hatayı kabullenmeme gibi bir hastalık var.

Hocalarınız size hatalarınızı gösteriyor. Elbette hatayı kabullenmek kolay değil. İnsan, "Evet benim hatam var" dedikten sonra "Ama o da orada kademeye girmemişti" gibi bahaneler üretiyor. Ancak gelişmek için hatayı kabul etmek ve düzeltmek gerekiyor.

Hangi oyunculara karşı zorlanıyorsun?

Fenerbahçe ile oynadığımız ilk maçta oyuna sonradan giren Tuncay'a karşı zorlanmıştım. Klasik bir sol kanat oyuncusu değil ve sahanın her tarafını dolaştığı için ona karşı oynamak zor.

Futbolun dışında nelerle ilgileniyorsun?

Arkadaşlarımla sinemaya ve gezilere gidiyorum. Bazen yüzüyorum, tenis oynuyorum.

Kendini düzgün ifade eden, güzel konuşan bir oyuncusun, kitaplarla aran iyi galiba.

Aslında çok kitap okuyan biri değilim ama araştırmayıcım. Mesela arka adalemden bir sakatlık yaşadım, neden olduğundan, nereden kaynaklandığından tutun da tedavisine kadar her şeyini araştırdım. Aklıma takılan her şeyi ya internetten ya da kitaplardan mutlaka arar bulurum. Kendimi geliştirmek için çalışıyorum. Bakıyorum da insanlar 40 yaşında bile üniversite bitiriyor.

Türkiye'de futbolla eğitim pek bir arada yürümüyor. Sen ne yaptın bu konuda?

Ben de yürütemedim. Liseden sonra üniversite sınavlarına girdim ama sonrasında her şeyim futbol olunca arkasını getiremedim.

Peki, futbolu bıraktıktan sonra üniversite bitirmeyi düşünür müsün?

Elbette olabilir, niye olmasın ki?

Öncelikli hedefin dört büyük takım ama sonrasında Avrupa'da oynamak gibi hayallerin de var mı?

Var tabii. Milan'da 39 yaşındaki Maldini oynuyorsa, Hakan ağabey hâlâ Avrupa'dan teklifler alıyorsa 28 yaşında bir oyuncu olarak ben de Avrupa'yı düşünebilirim. Yaş hadisesi Türkiye'de fazla büyütülüyor, Avrupa'da önemli olan oyuncunun verimliliği.