TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Muslera: "Ağlaya ağlaya kaleci oldum!" 2.03.2012
Muslera: "Ağlaya ağlaya kaleci oldum!"
Galatasaray'ın Taffarel ve Mondragon sonrası yaşadığı kaleci sorununu çözen yine bir Güney Amerikalı oldu. Sarı-kırmızılıların Lazio'dan transfer ettiği genç file bekçisi, küçükken istemeyerek geçtiği kalede bugün dünyanın en iyilerinden biri sayılıyor. Uyum sorununu aştıkça form grafiğini yükselten Uruguaylı, Galatasaray'la Avrupa kupalarında başarı kazanmak istiyor.

Röportaj: Ceyla Kütükoğlu

Neredeyse hiçbir çocuk futbola başladığında kaleci olmak istemez. Senin kaleci olma öykün nasıl gelişti?

Ben de küçükken kaleci olmak istemiyordum. Futbola başladığımda forvet oynuyordum. 8 yaşında kaleci oldum. Takımda kaleci eksikti, en uzun boylu çocuk olduğum için beni kaleye geçirdiler. Önceleri hiç hoşuma gitmedi. Gol yedikçe ağlıyordum. O kadar çok ağladım ki tekrar saha içinde oynamayı denedim. Ama sonradan kalede daha rahat hissetmeye başladım ve alıştım. Sanırım kaderim buymuş, benim için daha iyi oldu.

Doğduğun şehrin takımı Montevideo'da büyüdükten sonra Lazio'ya gidişin nasıl oldu?

Montevideo Wanderers takımının tüm yaş gruplarında oynadım. O takımda büyüdüm diyebilirim. A takıma çıktıktan sonra ülkenin en büyük takımlarından biri olan Nacional'e geçtim. Orada sadece 6 ay oynadıktan sonra Lazio'ya transfer oldum. Lazio'ya geçişim çok hızlı oldu diyebilirim. Küçüklüğümden beri Avrupa'da oynamak en büyük rüyamdı. Avrupa'da herhangi bir ülke veya takım olabilirdi, şans beni Roma'ya götürdü.

Bir kaleci için yedek olmak zor bir durum. Sen de Lazio'da ilk başta ikinci kaleciydin. İkinci kalecilikten birinci kaleciliğe yükseliş süreci nasıl oldu senin için?

Lazio'da oynadığım birkaç maçın ardından bir Milan maçında 5 gol yedim. O maçtan sonra ikinci kaleci oldum. Yaklaşık 1 yıl yedek kaleciydim ama bu süreçte hep çalıştım. Sürekli kendimi geliştirmeye uğraştım. Fırsat verildiğinde kendimi yeniden kanıtlamak istiyordum. İtalya Kupası'nda şans verildiğinde de bunu iyi değerlendirdim, tekrar herkesin güvenini kazandım. O kupadan sonra kaleye döndüm. Sonrasında da hep istikrarlı olmaya ve formumu korumaya çalıştım.

19 yaşında ülkenden ayrılıp Avrupa'ya geldin. İtalya Ligi'nde başarılı bir konumdayken Türkiye'ye transfer oldun. Bu değişiklikler seni nasıl etkiledi? Nasıl uyum sağladın?

İtalya'ya uyum sağlamak hiç zor olmadı. Ana dilim İspanyolca olduğu için İtalyanca öğrenmek çok kolay oldu. İtalya'da hayat ülkeme çok benziyordu. Türkiye gibi kültürün ve hayatın değişik olduğu bir ülkede ise durum biraz farklı oldu. Türkçe benim için öğrenilmesi neredeyse imkansız bir dil. Yine de birkaç kelime öğrendim. İlk başta farklı gelse de yabancılık çekmiyorum. Galatasaray gibi büyük ve Avrupa seviyesinde bir takımda oynayacağımı bildiğim için gelirken hiç şüphem olmadı. Burada Taffarel ve Fatih Terim gibi çok önemli insanlarla tanışacağımı biliyordum. O yüzden benim için iyi bir teklifti, hiç düşünmeden kabul ettim. Ayrıca takımda da çok iyi arkadaşlarım olacağını biliyordum. Felipe Melo ve Ujfalusi'yi zaten İtalyan futbolundan tanıyordum. Onlar şu anda en iyi arkadaşlarım. Tüm bunlar ve hedefleri olan büyük bir takıma gelmek uyum sağlamayı kolaylaştırdı benim için.

Galatasaray'ın ve Brezilya'nın efsane kalecilerinden Taffarel'le çalışıyorsun. Gelişinde onun etkisi oldu mu? Onunla çalışmak nasıl bir deneyim?

Kesinlikle onun da etkisi oldu. Türkiye hakkında çok bilgi sahibi olmayan biri için burada hangi oyuncuların oynadığı önemli. Benim kaleci olarak idolüm Oscar Cordoba'ydı. Onun ve Taffarel'in bu burada oynadığını öğrenmem Türkiye Ligi'nin seviyesi hakkında iyi bir fikir verdi. Burada oynamanın zevkli olacağını biliyordum. Taffarel'le çalışmak ise benim için çok özel bir deneyim. Çok etkileyici ve önemli biriyle çalışıyorum. Dünya Kupası kazanmış çok önemli bir oyuncu. Neredeyse her şeyi kazandı, ondan öğrenebileceğim çok şey var. Onunla çalışmak benim için büyük bir şans. Büyük bir kaleci olmayı ondan öğreneceğim.

Sezon başında en iyi performansını gösteremedin ama lig ilerledikçe daha iyi olmaya başladın. İlk maçlardaki durum neydi, bunu nasıl aştın?

Yeni bir takımda ortama alışmak biraz zaman alıyor. Hem Dünya Kupası hem de Copa America nedeniyle neredeyse iki senedir tatil yapmamıştım. Sanırım ilk başlarda biraz yorgunluk etkili oldu. Takımla birkaç hafta antrenman yaptıktan sonra sadece iki maç arkadaşlarımla oynayabildim. Yeni oyuncular, yeni bir takım, yeni bir lig; tüm bu alışma süreci ilk başlarda bazı hatalar yapmama neden oldu. Daha sonra yavaş yavaş insanları tanıyıp ortamı anlamaya başlayınca düzelmeye başladı. Ama uyum sağladıktan ve biraz zaman geçtikten sonra her şey yerine oturdu.

Geçen sezon Galatasaray son yıllardaki en kötü dönemlerinden birini geçirdi. O günden bugüne yaşanan değişimi nasıl tanımlıyorsun?

Açıkçası geçen sezonki durum hakkında pek bir fikrim yok. İtalya'da Türkiye Ligi yayınlanmadığı için izleme ve takip etme şansım olmadı. Ama geçen senenin takım için çok iyi geçmediğini biliyorum. Yıllardır Şampiyonlar Ligi ve Avrupa kupalarında oynayan bir takım için 8.'lik pek iyi bir sonuç olmasa gerek. Ama anlaşılıyor ki çok doğru değişiklikler yaparak, kaliteli oyuncular transfer ederek iyi şeyler yapılmış. Bu sezon her şey yolunda gidiyor. Sonunu da iyi getireceğimizi umuyorum.

Galatasaray daha önce Avrupa kupalarına düzenli katılıp başarılar elde ederken uzun bir süredir o eski günlerini arıyor. Bu seneki çıkışta da hep 2000 ruhundan bahsediliyor. Sence Galatasaray'ın yeniden Avrupa'da başarı yakalaması yakın mı?

Bizler bunun için çalışıyoruz. Yeni bir jenerasyon, yeni bir zaman ama amacımız Galatasaray'ı en yukarıya taşımak. Buraya gelirken belli hedefler için, kupalar kazanmak için geldim. Galatasaray'ın her zaman büyük hedefleri olduğunu, lig şampiyonluğunun yanında Avrupa kupalarında da kazanmak istediğini biliyoruz. Bu nedenle hedeflerimiz büyük ve bunları gerçekleştirmek için çalışıyoruz. O eski zamanlardakinden daha da iyi bir Galatasaray yaratacağımızı umuyorum.

Galatasaray bu sezon sen de dâhil yeni transferlerinden büyük verim aldı. Yerli ve yabancı yeni transferlerin bu kadar çabuk birbirine alışmasını nasıl değerlendiriyorsun?

Bunu sahip oldukları tecrübeye bağlıyorum. Ujfalusi gibi hem kulüp hem de millî takım düzeyinde bu kadar çok uluslararası maç oynamış birinin yeni bir lige alışması zor olmuyordur. Felipe Melo da aynı şekilde Fiorentina'da ve Juventus'ta oynamış bir oyuncu; o da tecrübesi ile çabuk uyum sağladı. Aslında futbolda bu kadar yeni oyuncunun bir anda takıma alışması zor bir şeydir. Ama biz birbirimizle iyi anlaştığımız için çabuk alıştık. Bu da sahaya yansıyor. Türk oyuncuların da bu sürece katkısı büyük.

Fatih Terim'in taktik ve teknik yetenekleri bir yana bu sezon Galatasaray'ın başarısında onun oyuncularla ilişkisi ve sağladığı motivasyonun etkisi büyük. Sen onun için ne düşünüyorsun?

Hiç şüphesiz çok büyük ve tecrübeli bir teknik direktör. Milan'ı çalıştırdı. Bana göre her teknik direktör bu seviyede takımları çalıştıramaz. Bu nedenle taktik açıdan ne kadar çok şey bildiği ortada. Her antrenmana neşeli gelir. Herkesle arası iyidir. Bildiklerini herkese öğretir. Ondan hem hayat hem de futbolla ilgili çok şey öğreniyoruz. Böyle bir teknik direktörle çalıştığım için çok mutluyum.

Uzun yıllar sonra penaltı kurtaran ilk Galatasaray kalecisi oldun. Millî takımda da penaltı kurtarışlarınla dikkat çekiyorsun. Penaltı kurtarışlarında bu kadar başarılı olmanın sırrı ne?

Penaltılarda başarılı olduğum kadar başarısız da olmuşumdur. Dürüst olmak gerekirse bir sırrım var mı bilmiyorum. Hep söylediğim, kaleciler için penaltıyı anlamak veya öğrenmek teoride kolaydır. Ama maç içinde her şey değişir, çünkü sadece bir şansınız vardır. Penaltı öncesi penaltıyı kullananın neler yaptığını, davranışlarını izleyerek nereye atacağını anlamaya çalışırım. Penaltı sırasında kalecinin şansı düşüktür. Ama atanın da top ağlara gidinceye kadar hep içinde bir şüphe vardır. Bu yüzden sonuna kadar beklerim, bir kere karar verip kendine güvendikten sonra da atlaman lâzım.

Kariyerinin en önemli anı neydi?

Kariyerimin en önemli anı Copa America'yı kazanmaktı. Dünya Kupası'nda yarı final oynadıktan sonra, ki o da Uruguay için çok büyük bir başarıydı, Copa America'yı kazanmak inanılmazdı. Benim için ayrı bir özelliği de var. Sadece bir seneden biraz daha fazla süredir millî takımda oynuyorum ve bu kadar kısa sürede bu başarıları yaşadım.

2010 Dünya Kupası'nda ardından 2011 Copa America'da da çok iyi performans gösterdiniz. Uruguay'ın son yıllardaki bu başarısını neye bağlıyorsun?

Bu 6 senelik bir çalışmanın ürünü. Aynı teknik direktörle, 6 sene önce başlayan ve çok inanılan bir projeydi. Bu süreçte hep aynı oyuncularla çalışıldı. 4-5 sene üst üste beraber oynadıktan sonra takım birbirine alışıyor. Sürekli daha iyiye gitmeyi hedefleyen oyunculardan kurulu bir takım, çalışmasının da meyvesini alıyor. Bu kadar kaliteli oyunculara sahip olmamız bizim şansımız.

Son başarılardan sonra Uruguay'da beklenti yükseldi. Bir taraftan da Forlan, Abreu gibi oyuncular yaşlanıyor. Uruguay'da gençlerden takımı daha da ileriye götürebilecek oyuncular var mı?

Evet, yeni gelen iyi oyuncular var. Mesela, Palermo'da oynayan Abel Hernandez. U20 takımından yükseldi, kesinlikle fark yaratabilecek bir oyuncu. Luis Suarez, Edison Cavani gibi henüz genç olup daha uzun yıllar millî takımda oynayabilecek kaliteli oyuncular var. Ayrıca Forlan ve Abreu de harika oyuncular, daha bu takıma verebilecekleri çok şey var.

Kalecilerin yalnızlığı konuşulur. Oyundan uzak olduğunda neler hissediyorsun?

İnsanın aklından çok fazla şey geçiyor ama ben hiçbir şey düşünmemeye çalışıyorum. Sadece sürekli hazır olmam, top bana geldiğinde en iyi şekilde cevap vermem gerektiğini düşünüyorum. Gol olduğunda biliyorum ki, bunu tek başına kutlamalıyım. Ben kendi alanıma ve yalnızlığıma alıştım. Hiçbir zaman gol kutlamak için koşmam. Çünkü koşarsam geri dönemeyeceğimi, orada bayılabileceğimi biliyorum.

Sezon başında Forlan da Galatasaray'ın gündemindeydi? Gelse neler yapardı?

Kesinlikle çok faydalı olurdu. Çok tecrübeli bir oyuncu, gittiği her yerde büyük fark yaratabilir. Özellikle duran toplarda çok usta bir oyuncu. Gelseydi çok büyük bir kazanç olurdu. Kendisi de gelmek istiyordu ve gelme ihtimali vardı. Benim burada olmamın da gelmek istemesinde etkisi oldu. Ama sanırım başka sorunlar çıktı, Inter'den de teklif gelince orayı tercih etti.

Güney Amerikalı kaleciler renkli kişilikleri ve ilginç hareketleriyle meşhur. İleride gollerini veya Higuita benzeri hareketlerini görür müyüz?

Gol atmak hayalim tabii. Ama benden öyle ilginç hareketler göremezsiniz. Higuita'nın parendeleri gibi çılgın hareketler yapabileceğimi sanmıyorum, benim tarzım değil. İtalya'da büyüdüm sayılır ve İtalyan futboluna daha yakınım. Chilavert gibi diğer kaleye koşup gol de atamam. Kendi alanımda durup kendi işimi yapmak istiyorum ve bu şekilde kendimi geliştirmeyi düşünüyorum.

Genç yaşta büyük kulüplerde oynadın. Bundan sonra kariyerinle ilgili hedeflerin neler?

Hep İngiltere'de oynamayı hayal ettim. Küçüklüğümden beri böyle bir hayalim var. Birdenbire büyük adımlar atmak yerine yavaş yavaş hedefime ilerlemek istiyorum. Montevideo Wanderers'tan Nacional'e, oradan İtalya'nın en büyük takımlarından biri Lazio'ya, şimdi de Türkiye'nin en iyi takımı Galatasaray'a geldim. Umarım gelecekte bu hayalimi de gerçekleştiririm.

İngiltere'den bahsettin. Son dönemlerde Chelsea gibi İngiliz kulüplerinden teklif aldığın konuşuluyor. Sen ne diyorsun bu konuda?

Ben de gazetelerden öğrendim. Gelen resmi bir teklif yok. Gazetelerde bu tip pek çok transfer haberi çıkar ve büyük çoğunluğu da doğru olmaz. Doğru olsun olmasın, bu tip şeylerin yazılması da benim başarılı olduğumu gösterir, gurur duyarım. Burada son derece mutluyum, Galatasaray'ın başarısı için çalışıyorum. Bunu başarabiliyorsam, performansım beğeniliyorsa mutlu olurum.

Futbol haricinde boş zamanlarında neler yapıyorsun?

Genelde evde oturuyorum. Daha çok takım arkadaşlarımla zaman geçiyorum. Burada tanıştığım Uruguaylı basketbolcu bir arkadaşım var, Esteban Batista. Onunla yakın oturuyoruz. Basketbolu da seviyorum. Anadolu Efes maçlarına gittim. Galatasaray basketbol takımının da çok iyi olduğunu biliyorum. CSKA maçına gittim. Çok güzel ve çok heyecanlı bir maçtı. Taraftar inanılmazdı. Çok güçlü bir rakibi yendiler, çok mutlu oldum. Bir futbol maçını andıran bir ortam vardı. İstanbul çok tarihi, çok güzel bir şehir. Tarihi yerleri ve eserleri görmek ilgimi çekiyor. Playstation oynamayı seviyorum ama asla futbol oyunu oynamam. Daha çok savaş oyunları oynuyorum.

Türkiye'deki diğer kaleciler için neler söyleyebilirsin? En beğendiğin kaleci kim?

Türkiye'de yetişmiş genç kalecilere baktığımda stil olarak Beşiktaş'ın kalecisi Cenk Gönen'in en iyilerden biri olduğunu söyleyebilirim. Genç ve çabuk gelişen bir kaleci. İleride çok daha iyi olacak. Bir de tabii ki Volkan Demirel. Çok tecrübeli ve şimdiden efsane olmuş bir kaleci. En iyi kaleciler dediğimizde onu mutlaka saymamız gerekir.

Lazio-Roma ve Galatasaray-Fenerbahçe derbilerinde forma giydin. İki derbiyi karşılaştırır mısın?

Sahadaki mücadele ve tansiyon açısından ikisi birbirine çok benziyor. Derbiler kaybedenin çok şey kaybedeceği, çok karmaşık maçlar. Taraftar ve atmosfer açısından bakıldığında farklar var. İtalya'da stadın yarısını Roma taraftarı, yarısını Lazio taraftarı oluşturuyor. Burada ise sadece ev sahibi takımın taraftarları var. Ama Fenerbahçe maçı çok etkileyici bir tecrübeydi benim için. Sürekli tezahürat yapıp bağıran 50 bine yakın taraftarın önünde oynamak çok güzel. Söyleyebileceğim tek şey, buradaki taraftarlar İtalya'dakinden daha çılgın. Takımlarına daha bağlılar ve daha çok destekliyorlar.

Son olarak Galatasaray taraftarı için neler söylemek istersin?

Galatasaray taraftarı muhteşem. Sahaya çıkarken onların seslerini ve tezahüratlarını duymak çok etkileyici. Özellikle maç başlamadan 1, 2, 3 (Türkçe söylüyor) diyerek yaptıkları tezahürat inanılmaz. Her seferinde tüylerim diken diken oluyor. Takıma çok bağlılar, takımdan çok şey bekliyorlar. Onların desteği bizim için çok önemli. İyi zamanlarımız olmasa da arkamızda bizi ayağa kaldıracak böyle büyük bir desteğin olduğunu bilmek çok güzel.

Gana maçı, hayatımın maçıydı!

Dünya Kupası'ndaki Gana maçını, o inanılmaz çeyrek finali sorsam neler söylersin? Nasıl sakin kalabildiniz?

Hayatımın en iyi, en unutulmaz maçı diyebilirim. Şüphesiz futbolu olduğu gibi görüp, futbolda her an her şeyin olabileceğini anlamamızı sağlayan bir maç oldu. Maç bitiyor, uzatmalar da 1-1 bitiyor ve 120. dakikada aleyhinize bir penaltı veriliyor. Öyle bir an ki, bir hata ile bizim için her şey bitebilirdi. Dediğim gibi o maçta her şeyi gördük. O penaltıyı kaçıran oyuncu penaltılara geçildiğinde ilk penaltıyı kullandı. Ve o penaltı 90'a gitti. Penaltılarda şanslı olan taraf bizdik ve dünyanın en iyi dört takımı arasına kaldık. Muhteşem bir maçtı. Kesinlikle sakin değildim. Gyan o penaltıyı kaçırdığında çok rahatlamıştım. O noktadan sonra kendimize inancımızla kazanmak için daha çok şansımız olduğunu biliyordum. Penaltı atışlarında da şans yanımdaydı ve iki penaltıyı kurtardım. Hayatımın maçı oldu.