TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Trafik canavarını yenen adam 30.04.2007
Trafik canavarını yenen adam

Turkcell Süper Lig'in en golcü orta saha oyuncularından biri; Cem Baki. Çaykur Rizespor'daki istikrarı ve puan getiren kritik golleriyle yıllardır belli bir çizginin üzerinde duruyor. Ancak futbola başladığı dönemde rakiplerinden çok trafik canavarıyla mücadele etti. Ümit Milli Takım'a çağrıldığında kampa giderken trafik kazası geçirdi. Dardanelspor'a transfer olacağı sırada bu defa bir otomobilin çarpmasıyla futboldan ayrı kaldı. 22 yaşına geldiğinde yine bir trafik kazasında dizi kırıldı. Eşinin büyük desteğiyle sağlığına kavuştu ve o dizinin üzerinde 30 yaşını buldu.

Röportaj: Mazlum Uluç

Karamürsellisin ama futbola profesyonel olarak Kartal'da adım attın. Keşfedilme hikâyenden başlayalım istersen.

Karamürselliyiyim ancak Küçükyalı'da doğup büyüdüm. Futbola da Maltepe'nin minik takımında başladım. O dönemde Kartal'ın altyapı antrenörü tarafından beğenildim ve oraya geçtim. Bir sezon PAF takımında oynadıktan sonra Yılmaz Gökdel döneminde A takıma alındım. Sonrasında Enver Kâtip ve Adnan Dinçer dönemlerinde banko oynamaya başladım. O dönemde 3-5-2 sistemi vardı ve sağ kanatta oynuyordum. İyi performans gösterince taliplerim arttı ama 1996 senesinde 65 milyar bonservis bedeli konulunca bir yere gidemedim. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyespor devreye girdi. İki belediyenin diyalogları sayesinde transferim gerçekleşti ve 4 sezon Büyükşehir Belediyespor'da oynadım.

Genç bir oyuncu olduğun dönemlerde Milli Takımlara çağırıldın mı?

Evet, Büyükşehir Belediyespor'da oynarken Rıza Çalımbay beni Ümit Milli Takım'a çağırdı. Ama kampa giderken trafik kazası geçirdim, köprücük kemiğim kırıldı ve dolayısıyla kadrodan çıkarıldım. O da son oldu zaten. Daha sonra Erdoğan Arıca beni Dardanelspor'a istedi ama yine bir trafik kazası geçirdim ve gidemedim. Bu defa otomobil kullanmıyordum. Yolda karşıdan karşıya geçerken araba çarptı ve bu da bir dönüm noktası oldu. Ama yine de çok iyi bir sezon geçirdim ve orta saha oyuncusu olmama rağmen 12 gol attım. O sezon bir trafik kazası daha geçirdim ve dizim kırıldı. Son 6-7 maçta oynayamadım.

Eşimin desteğiyle futbola döndüm

Bu çok ciddi bir sakatlık. Futbola nasıl dönebildin?

O dönemde eşimin çok büyük desteğini aldım. Çok üzüntülü ve çaresiz dönemlerdi. Evliliğimin ilk senesiydi. Maddi durumumuz da çok iyi değildi ama eşim beni iliklerle, kemik sularıyla, ciğerlerle, etlerle besledi.

O noktada futbol hayatın bitseydi ne olacaktı?

Yapabileceğim hiçbir mesleğim yoktu. Müthiş bir karamsarlık hali yani. Diz kırığı felaket bir şey. Ama üç ay içinde, hayatımda yemeyeceğim şeyleri yiyerek düzeldim. O sırada Rıza Çalımbay Hocam Göztepe'ye gitti. Ümit Milli Takım'a çağırdığı futbolcuları Göztepe'de toplayarak takımı bir noktaya taşımak istiyordu. Beni de Göztepe'ye aldı. Orada yeniden futbola başladım ve bu diz o günden beri beni taşıyor. Çünkü özel hayatına çok dikkat eden ve çalışmayı çok seven bir insanım. Göztepe'deki ikinci sezonumda performansımı artırıp Gaziantepspor'a transfer oldum.

Ama Gaziantepspor'da da yarım sezon kalabildin. Bunun sebebi neydi?

Beni banko oyuncu olarak değil ikinci adam olarak transfer etmişlerdi. Ama Nurullah Sağlam formayı hak edene veren bir teknik adam olduğu için performansımı değerlendirdi ve beni oynattı. 13 maçta aralıksız oynadıktan sonra son 3 maçta sebebini bilmediğim biçimde kadro dışı kaldım. Bunun üzerine Çaykur Rizespor'a transfer oldum.

Bu kadar kulüpte dolaştıktan sonra en verimli ve mutlu olduğun takımın hangisi olduğunu düşünüyorsun?

Cem Baki, Rizespor'da Cem Baki oldu. 3.5 sezondur buradayım, hiçbir sezonda 30 maçın altına düşmedim. Orta sahada oynamama rağmen 6 golün altına inmedim.

Gol şansım çok yüksek

Bu da çarpıcı bir istatistik. Oldukça golcü bir oyuncusun. Bu noktada seni diğer orta saha oyuncularından ayıran nedir?

Gol şansı yüksek bir oyuncuyum. Antrenmanlarda bile birisi şut atar, top benim önüme düşer. Ama tabii ben de pozisyonları kovalıyorum. Oyunun ofansif yönünü daha çok seviyorum. Attığım gollerin ağırlıklı bölümü 1-0'lık maçlardadır. Bir de Nike bana iki sezon boyunca sponsor oldu. Bu çok gurur verici bir olaydı ve ben bu sponsorluğu Rizespor'daki performansımla elde ettim. Hayatımdaki ilginç olayları kaydettiğim bir defterim var. Sponsorluk olayı da deftere kaydettiğim önemli olaylardan biridir.

Peki, o defterde pişmanlıklarınla ilgili notlar da var mı?

Genellikle doğru seçenekleri tercih ettiğime inanıyorum ama bir yanlışım var. O da Gaziantepspor'a transfer olmam.

Rizespor'da kendini bulduğunu söylüyorsun ama bazı oyuncular şehirdeki sosyal yaşamdan şikâyetçi.

Bir futbolcunun emeli futboldan para kazanmak, futbolu bıraktığında hayatını garantiye almaktır. Futbolun zorluklarını yenmek için futbolla yatıp, futbolla kalkman gerekiyor. Eğer bunu yapmazsan gün gelir futbol sana yanlış yapar. Rize şehri bu anlayıştaki bir futbolcu için ideal. Harcama yapacağın bir yer yok, paranı tutabilirsin. Kafan da hep futbolda olur. Mesela antrenmandan sonra rahatlıkla dinlenebilirsin. Futbolcular bazı şeylerin farkına varabilirse Rize'nin değerini anlayabilir. Rizespor maddi ve manevi olarak bana çok şey verdi. Ben de karşılığını verdiğime inanıyorum. Evet, Rize'de büyük şehirler gibi eğlence yerleri yok. Ama çok sıkıldığın zaman iki gün izninde Trabzon'a veya uçağa binip İstanbul'a gidebilirsin.

Rakibime sertlik yapamam

Kart istatistiklerine baktım, hiç kırmızı kart görmemişsin. Mücadele gerektiren bir mevkide oynamana rağmen sarı kart ortalaman da sezon başı dört civarında.

Futbolcu arkadaşlarım topa girmediğim konusunda beni eleştiriyor. Evet, sert bir yapım yok. Çok koşarım, çok mücadele ederim ama sertlik yapamam. Mesela Rizespor'da bir dönem birlikte oynadığım Kürşat var. Hırsını, savaşçı ruhunu ve lider yapısını çok takdir ediyorum. Ama her futbolcu onun gibi olmuyor. Sertlik yapamıyorum. Yumuşak kalpli bir insanım ve "Karşımdaki insana zarar verir miyim?" diye düşünüyorum. Ancak iş koşmaya ve mücadele etmeye gelince herkesle yarışırım.

Türkiye Ligi'nde beşinci bir takımın şampiyon olabileceğini düşünüyor musun?

Özellikle bu sezon çok inanmıştım. Dört büyükler inanılmaz puanlar kaybetti. Kayserispor ve Gençlerbirliği bu fırsatları değerlendirebilirdi. Ancak onlar da bir noktadan sonra puan kaybetmeye başladı. Özellikle Kayserispor gerçekten çok iyi bir takım. Ertuğrul Hoca müthiş bir sistem oluşturmuş, kadroları da çok kaliteli. Ancak burada stresi kaldıramamak devreye giriyor. Büyük takımlarda ise hem tecrübe var, hem de skoru her an değiştirebilecek oyuncular. Yine de futbolda mücadele eden ve koşan kazanıyor. Biz de bunu Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor'u yenerek gösterdik.

Rıza Çalımbay önce insan

Konuşurken arada birçok teknik direktör ismi geçti. Bilgisi ve davranışlarıyla seni en çok etkileyen teknik direktör hangisi?

Çok net söylüyorum, Rıza Çalımbay. Onu farklı kılan insanlık yapısı. Bir teknik adam önce insan olmalı. Rıza Çalımbay bütün futbolcularına evladı, kardeşi gibi insanca yaklaşıyor. Hiç kimseye ceza verme taraftarı değil. Hiç kimseye karşı olumsuz bir tavrı yok. Otoriter ama zamanında ve yerinde. Hiçbir zaman futbolcunun kötü olmasını istemez. Bir yanlış yaptığında hemen biletini kesmez. Mutlaka sahip çıkar ve kazanmak için elinden geleni yapar. Bu da beni çok etkiliyor. Zaten her gittiği takımda başarılı olmasının altında da oyuncuların biraz da onun için oynamasının payı var.

Yabancı teknik direktörlerle çalışmak Türk oyuncular için bir zorluk getiriyor mu? Mesela sen her sezon 30 maç oynarken bu sezonun neredeyse yarısında yoktun.

Güvenç Kurtar'ın gidişinin ardından kadro dışı bırakıldım. Susiç döneminde fazla oynama şansı bulamadım. Sakatlığım vardı ama hocayla da pek uyuşamamıştım. Sanırım beni pek tanımıyordu ve hiç oynamadığım bir mevkide, ön liberoda görevlendirdi. Ancak kişilik olarak 10 numara bir insan. Takımı çalıştırması da öyle. Yine de ben belki de ilk defa bir yabancı hocayla çalışıyor olmaktan dolayı uyum sağlayamadım.

Rizespor çok fazla teknik adam değiştiren bir takım. Bu durum oyuncuları nasıl etkiliyor?

Bunu zaman zaman başkanımızla da konuşuyoruz. Bir sezonda üç hoca değiştirmek futbolcuları çok etkiliyor. Bazen oyuncuları karşı karşıya getiriyor. Çünkü bir teknik adam döneminde oynayan oyuncu, ikincisinde oynamıyor, üçüncüsünde yeniden oynuyor. Taktik açıdan da değişimler yaşanıyor ve bu değişime ayak uydurmak kolay değil. Sezon başında teknik adam seçimini iyi yapmak ve ona sonuna kadar güvenmek gerekiyor.

Futbolculuk hamallıkla bir

Kariyerine baktığımızda hep küme düşmemeye oynayan takımlarda forma giydiğini görüyoruz. Bu durum performansını nasıl etkiliyor?

Futbolculuk zaten başlı başına çok stresli bir meslek. Araştırmışlar, futbolculuk, hamallık sınıfına giriyor. Çok şükür para kazanıyoruz ama bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödüyoruz. Eşimizden, dostumuzdan, ailemizden uzağız. Bütün gençlik çağımızı çok yoğun bir tempoda tüketiyoruz. Belli bir periyot içinde oynadın oynadın. Sakatlandığın dönemler oluyor, para alamadığın dönemler oluyor. Sürekli geleceğinle ilgili endişeler yaşıyorsun. Maç kaybetmenin, kamplarda 20 gün bir otele tıkılmanın stresleri de ayrı. Para kazanıyoruz ama ömrümüzden de ömür gidiyor açıkçası.

Ülkemizde çok sayıda yabancı oyuncu var. Bir kısmı oynuyor ve takımlarına faydalı oluyor ama neredeyse yarısı da yedek kulübelerinde oturuyor.

Yabancı oyuncuları genellikle menajerler getiriyor. Kulüplerin bu konuda çok sağlıklı tercihler yaptığını söyleyemeyiz. Oysa gelen yabancının ekstra bir oyuncu olması gerekiyor. Aksi takdirde kabullenmek, içimize sindirmek mümkün değil. Kulübede oturacak oyunculara bu kadar paraları neden veriyorsunuz? Üstelik oynamayıp gittikleri zaman da paralarını alıyorlar.

Avrupa'da oynasan 30 yaşındaki bir oyuncuya bu soru sorulmaz ama futbolu bıraktıktan sonraki hayatın için neler düşünüyorsun?

Özel yaşantıma çok dikkat eden ve çalışmayı çok seven bir oyuncuyum. Futbol hayatımı olabildiğince uzatmak için bu dikkatimi artırarak sürdüreceğim. Çünkü bu benim mesleğim ve ben futbola aşığım. Zaten başka bir şey de yapamam. Futbolu bırakayım, ne ticaret yapabilirim ne de başka bir şey. Araba kullanmayı bildiğim için ancak şoförlük yapabilirim. Teknik direktörlüğü de düşünmüyorum. Zaten futbol oynarken inanılmaz bir stres yaşıyorum, ailemden, sevdiklerimden uzağım. Bir de teknik direktörlük yaparak aynı stresi kaldırabileceğimi sanmıyorum. Dolayısıyla oynayabildiğim kadar oynayacağım. Ama kendimi de çok zorlamam. Her şeyi tadında bırakmak lazım. Yuhalanmak istemiyorum. Kariyerimi zedelemeyecek noktada yeter diyeceğim.

Peki, geçimini nasıl sağlayacaksın?

Yatırımlarım var. Geçmişte durumumuz iyi olmadığından dolayı, ailemin, annemin, babamın geleceğini düşünerek kazandığım parayı hep gayrimenkule yatırdım. Ev alıyorum, arsa alıyorum. Kendi başıma kalsam bir şey yapamam ama sağolsun yardımcı olan ağabeylerim var.

Tüm ailemin sorumluluğunu aldım

Anne, babanla da sen mi ilgileniyorsun?

Sadece annem ve babamla değil, tüm akrabalarımla ilgileniyorum. Annemle babam iki sene önce ayrıldı. Anneme Karamürsel'de bir ev aldım ve onun geçimini ben sağlıyorum. İki ablam var, ikisine de ev yaptırdım. Ben sofrada her şeyi yerken onların da benimle aynı şartlarda yaşamasını isterim. Başka türlüsü boğazımdan geçmez zaten. Hayatlarında maddi-manevi her zaman varım. Dört yeğenim var, onlarla da mümkün olduğu kadar ilgileniyorum. Şimdi ben de biri kız, biri erkek ikiz bebek bekliyorum.

Futbol kariyerinde unutamadığın maç var mı?

Kartal'da oynadığım dönemde play-off'a kalmıştık. Adanaspor karşısında 3-0 öndeyken son dakikada yediğimiz gollerle maç 3-3'e geldi ve penaltılarla elendik. Çok trajik bir maçtı ve unutmam mümkün değil.

Futbolun dışında neler yapıyorsun?

En çok arkadaşlarımı eve toplayıp playstation oynamayı seviyorum. Bunun dışında yine arkadaşlarımla toplanıp yemek yemekten, sohbet etmekten hoşlanıyorum. Arkadaşlık ilişkilerine ve dostluklara çok önem veren bir insanım. Eşime çok vakit ayırırım ve her şeyi onunla yapmak isterim. Çünkü o benim hayattaki en önemli destekçim.