TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Berkin Kamil Arslan: "Futbolun içinde doğdum" 1.02.2011
Berkin Kamil Arslan: "Futbolun içinde doğdum"

Babası ve amcası profesyonel futbolcu olunca, 2 yaşından itibaren futbol sahalarının içinde oynamaya başlamış, topla yatıp topla kalkmış. Neredeyse başka oyun bilmemiş. Nazillispor'un altyapısında 14 yaşında Genç Millî Takımlar için keşfedilmiş. Bu başarı onu Ege'den İstanbul'a, Galatasaray'a taşımış. Şimdilerde bir Avrupa, bir de Dünya Şampiyonası finalleri görmüş, 60 kez ay-yıldızlı formayı giymiş, süratli bir sol kanat oyuncusu olarak U19 Genç Millî Takımı'nın formasını terletiyor.

Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha

Ay-yıldızlı formayı giydiğinde 15 yaşındaydın ve o günden bugüne de Genç Millî Takımların ayrılmaz bir parçası oldun. 60 kez genç millî olan Berkin'i futbola başladığı günden bu yana daha yakından tanımak istiyoruz.

3 Şubat 1992'de Muğla'nın Milas ilçesinde doğdum. Babam futbolcuydu. Milasspor'a transfer olunca biz de ailece oraya taşınmışız. Ben de orada dünyaya gelmişim. Sonra babam Nazillispor'a transfer olunca biz de yeniden Nazilli'ye döndük. Zaten dedemler orada oturuyordu. Futbola da 8 yaşında Nazillispor'da başladım. 14 yaşında Ege bölge karmasıyla Antalya'ya gelmiştik. Bir maçta 4 gol atınca 30. dakikada oyundan aldılar ve direkt Genç Millî Takımlara seçtiler.

Orada biraz duralım istersen. Sanırım babanın futbolcu olması senin de bu mesleği seçmende önemli bir etken değil mi? Baban hangi düzeyde futbol oynadı?

Babam Mahmut Arslan 13 yıl profesyonel futbol oynadı. Rıdvan Dilmen gibi o da futbola Sümerspor'da başlamış. Amcam da futbolcu ve o da Rıdvan Dilmen'le futbol oynamış. Babam sağ bek, amcam ise benim gibi sol açıktı. Ben de adeta futbolun içinde doğdum diyebilirim. 2 yaşındayken futbol sahasında fotoğraflarım var. Babamın antrenmanlarına gidip sahada top oynuyormuşum.

O halde futbolculuk kariyerini çizmende de babanın rolü olmuştur değil mi?

Elbette oldu. Babam futbolcu olmamı çok istedi. 15 yaşına geldiğimde büyük takımlardan transfer teklifleri almaya başladım. Babam, "Oğlum oynayacak olan sensin, hangi takıma gitmek istiyorsun?" diye sordu. Ben o dönemde merdivenleri yavaş yavaş çıkmak istiyordum, bir anda büyük bir kulübe gitmek beni korkutuyordu. O nedenle Gençlerbirliği'nin teklifini kabul ettim. Ancak sonrasında üç İstanbul kulübü devre girdi. Ben yine de bir Anadolu kulübüne gitmekten yanaydım. Ancak babam, "Henüz yaşın küçük. Büyük kulüplere gitsen bile sonuçta altyapıdan başlayacaksın. Boğulursan da büyük denizde boğul" diyerek bana yön gösterdi. Bunun üzerine, "Baba Galatasaray'a gitmek istiyorum" dedim. Zaten Galatasaray taraftarıydım. Bir yandan da Galatasaray altyapısından çok sayıda oyuncu çıkıyordu. Bu iki faktör tercihimde etkili oldu.

Genç Millî Takımlara Nazilli Belediyespor'da oynadığın dönemde seçildiğini biliyoruz. O dönemde kadro daha çok Süper Lig takımlarının oyuncularından oluşurken senin Nazilli Belediyespor'dan seçilmen ilginç.

Zaten benim dikkat çekmemdeki en önemli sebeplerden birisi de Nazilli Belediyespor'dan gelip Genç Millî Takım'da yer almamdı. Büyük kulüplerin ilgisi de bu farklılıktan doğdu.

Genç Millî Takım'dan ilk davet aldığında neler hissettin?

Ege karmasında yer alıyordum ancak Nazillispor'da oynayan bir oyuncu olarak kendime güvenim de fazla değildi. Yeteneklerimin farkında olsam da Genç Millî Takımlarda daha büyük kulüplerin oyuncularının yer alacağını düşünüyordum. "Onlar daha kalitelidir, daha iyi antrenmanlar yapıyordur" diye aklımdan geçiriyordum. Ancak oynadıkça kendime güvenim arttı ve o günden bu yana sürekli Genç Millî Takım kadrolarında yer alan bir oyuncu oldum.

Futbola başladığında idollerin var mıydı?

Çocukluğumdan beri Kaka'dan başka hiçbir oyuncuyu beğenemedim. Sürekli onun maçlarını izliyordum. En beğendiğim yönü topu eveleyip gevelemeden direkt kaleye gitmesi. Ben de öyle oynamayı seviyorum. Hem driplinglerimde hem de pas tercihlerimde dikine oynuyorum.

Futbolculuk karakterinizi antrenörleriniz de şekillendiriyor. Sana neler söylüyorlar, hangi özelliklerini beğeniyor, hangi yönlerinin eksik olduğunu düşünüyorlar?

Hocalarım birebir kaldığımda benim bir şekilde rakibimi geçeceğimi biliyor. Oyun görüşümü ve süratimi beğeniyorlar. Zaten genellikle benden defans arkasına koşular yapmamı istiyorlar. Ancak her hücum oyuncusu gibi defansif görevlerime biraz daha ağırlık vermem ve fiziksel açıdan da biraz daha güçlenmem gerektiğini söylüyorlar.

15 yaşında ailenden ayrılıp İstanbul'a yerleştin. Senin için zor bir dönem olmalı. Bu süreçte neler yaşadın?

Buna en çok annem karşı çıktı. Babam kendisi de futbolcu olduğu için bunun normal bir süreç olduğunun farkındaydı. Annem ise okumamı istiyordu. O dönemde 7. sınıfa gidiyordum ve futbola o kadar ağırlık veriyordum ki derslerde aksamaya başlamıştım. Sonuçta İstanbul'a geldim ve hem eğitimimi sürdürdüm hem de futbolumu geliştirme fırsatı buldum. Benim bir avantajım da Galatasaray'a Millî Takımlarda oynayarak gitmiş olmamdı. Dolayısıyla arkadaşlarım beni aralarına kabul etmekte zorlanmadı. Eğer hiç tanımasalardı belki bu süreç daha zor geçebilirdi. Bir de transfer olmadan önceki son maçımı Nazillispor formasıyla Galatasaray'a karşı oynamıştım ve oradan da aşinalığımız vardı. Galatasaray'a geldiğimde hocalarımız da bana çok sahip çıktı ve hiç yabancılık hissetmedim. 15 yaşından beri İstanbul'da yaşıyorum, ailem ise Nazilli'de. İzin dönemlerimde yanlarına gidiyorum. Bazen de ailem İstanbul'a geliyor ve maçlarımı izliyor.

Galatasaray'ın son dönemde Genç Millî Takımlara çok sayıda oyuncu verdiğini görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsun? Galiba oyuncu seçiminde oldukça isabetli davranıyorlar.

Bence burada iki faktörü bir arada görmek gerekiyor. Öncelikle oyuncu tercihlerinde çok seçici davranıyorlar, diğer yandan oyuncunun yetiştirilmesinde büyük ustalık gösteriyorlar. Yetenekleri kısıtlı bir oyuncu nerede oynarsa oynasın başarı sağlayamaz. Ama yetenekli oyuncunun gelişiminde yaptığı antrenmanların büyük önemi var. Galatasaray altyapısında bu anlamda oyunculara büyük katkı sağlandığını düşünüyorum.

15 yaşından beri ay-yıldızlı formayı giyiyorsun ve 60 kez millî oldun. Bu durum sana bir ayrıcalık, bir özgüven kazandırıyor mu?

Millî Takım oyuncusu olmak futbolun dışındaki hayata da daha geniş açıdan bakmamı sağlıyor. Millî Takım oyuncusu olmasam, sadece Galatasaray'da oynasam yine adımdan söz ettirebilirim ama görüş açım biraz daha dar olurdu. Millî Takımlarla yurtdışına gidiyoruz ve uluslararası maç tecrübemiz artıyor. En önemlisi farklı ülkeler ve farklı kültürlerle tanışma fırsatı buluyoruz.

Türk futbolseverler seni hem Avrupa hem de Dünya Şampiyonası'nda televizyonda yakından izleme fırsatı bulmuştu. Henüz 17 yaşında iki büyük organizasyonun finalinde oynamak sana ne gibi artılar getirdi? O turnuvalarla ilgili nasıl hatıraların var?

Avrupa Şampiyonası finalleri öncesi Abdullah Ercan Hocamız takımın başına yeni gelmişti. Birbirimizi yeni tanıyorduk ve o turnuvada adeta mucizevî bir biçimde Dünya Şampiyonası vizesini alabildik. Son maçta İngiltere'yi yenerek Dünya Kupası'na gidebilmiştik. Dünya Kupası apayrı bir maceraydı. Bugüne kadar en güzel ve unutulmaz günlerimi orada yaşadım. Takım içindeki arkadaşlık, sevinçlerimiz, yaptığımız toplantılar, oynadığımız maçlar, hepsi müthişti. Orada beni en çok etkileyen hatırayı ise Birleşik Arap Emirlikleri maçında yaşadım. Aynı odada kaldığım Oğulcan ve Onur iki farklı maçta kırmızı kart görünce taktik gereği oyundan alınan ben olmuştum. Birleşik Arap Emirlikleri maçında 10 kişi kaldığımızda devre arasına 1-0 önde girmiştik. Abdullah Hoca geldi ve "Herkes kafasını kaldırıp şöyle bir etrafına baksın. Burada kaç kişiyiz?" dedi. Sonra tüm kafilenin 30 kişi olduğunu söyleyerek, "Biz buraya dünyayı fethetmeye geldik, eğer pes edecekseniz ben hiç konuşmadan odayı terk edeyim" dedi. Hepimiz ayaklandık ve asla pes etmeyeceğimizi söyledik. Abdullah Hoca bunun üzerine, "Sahaya çıkıp bu maçı kazanacak 10 yürekli adam var mı?" diye sordu. 22 kişi ayağa kalkıp öyle bir kenetlendik ki, ikinci yarıda maçı 2-0 aldık. Hepimizin tüyleri diken diken olmuştu. Bence futbolda konsantrasyon ve inanç da en az yetenek kadar etkili.

Üzerinde emeği olan teknik adamlar kimler?

En başta Nazillispor'daki hocam Orhan İbiş. Şimdi Nazillispor'un genel menajerliğini yapıyor. İlkokulda öğlenci olduğum için takımla antrenman yapamazdım. Orhan Hocam sabah erken saatlerde benim için kalkar, tek başıma antrenman yaptırırdı. Onun emeklerini unutamam. Millî Takımlara gelirsek, Ferhat Südoğan ve Metin Çekiçler Hocalarımızın katkıları çok önemli. Büyük takım oyuncuları varken beni Nazillispor'dan alarak oynattılar. O güveni bana vermeleri çok önemliydi. Galatasaray'da da Recep Yazıcı, Orhan Atik ve son olarak Tugay Kerimoğlu Hocalarımla çalıştım.

A2 Ligi'nin kurulmasının genç oyuncular için bir artısı olduğunu düşünüyor musun?

Artısı mutlaka var. Bu sayede çok daha fazla maç oynama fırsatı bulduk. PAF Ligi'nde maç sayısı çok düşüktü. Ligde yaş sınırlaması esnek ama Galatasaray kulübünün kendi içinde koyduğu bir yaş sınırı var. Bizim takımda sadece genç oyuncular bu ligde forma giyebiliyor. Ancak rakip takımlarda çok tecrübeli oyuncular yer alabiliyor. Mesela Turgutluspor maçında rakip takımın iki stoperi de 30 yaş üzerindeydi. Güngörenspor maçında da karşımızda Bank Asya 1. Lig oyuncuları vardı. Bu tip rakiplere karşı oynamak da çok önemli. Çünkü kendimizi test etme fırsatı buluyoruz. İyi oynadığımızda "Demek ki biz Bank Asya 1. Lig'in biraz daha üzerinde bir yerdeyiz" diyebiliyoruz.

Geleceğe dönük nasıl planlar kuruyorsun?

Geçen yıl Frank Rijkaard takımın başındayken Trabzonspor'a karşı Türkiye Kupası'nda Galatasaray formasını giyerek en büyük hayalimi gerçekleştirdim. O sırada henüz 17 yaşındaydım. Ama hayalim bir kereye mahsus geçekleşmiş oldu. Şimdi en büyük hedefim A takıma çıkarak yeni stadımızda oynamak.

Yeni stat seni heyecanlandırıyor mu?

Ali Sami Yen Stadı'nda oynayan genç oyunculardan birisi olarak kendimi çok şanslı görüyorum. Şimdi yeni bir stadımız var. Son derece modern bir stat. Kendimi orada hayal etmek bile beni çok heyecanlandırıyor.

Galatasaray altyapısından son dönemde çıkıp A takım forması giyen pek çok oyuncu var. Bu durum sana da cesaret veriyor mu?

En büyük cesaret kaynağımız bu zaten. Yıllardır takıma en büyük hizmeti veren oyuncuların hep altyapıdan gelenler olduğunu görüyoruz. Çünkü oradan gelen oyuncular bir karşılık beklemeden, Galatasaraylılık ruhuyla takıma bir şey vermeye çalışıyor. Bence o ruha sahip olmak çok önemli. Sadece parayı düşünerek futbol oynayamazsınız. Bir da altyapı oyuncusu geldiği yerin kıymetini biliyor ve o konumunu kaybetmemek için çok daha fazla çaba harcıyor.

Galatasaray'ın yeniden yapılandığı bir süreci yaşıyoruz. Sen kendini A takım için ne kadar şanslı görüyorsun?

A takım için davet bekliyorum, çünkü sezon başında Tugay Hocayla çalışmıştık. Bizi çok yakından tanıyan Tugay Hoca şimdi A takımda. Hagi'nin de gençlere ne kadar değer verdiğini ve şans tanıdığını biliyoruz. Kadroda bir eksiklik olduğunda Tugay Hocanın bizden birisini önereceğinin farkındayız. Bu nedenle şansımız oldukça yükseldi ve bunu bilmek de çalışma azmimizi daha da artırıyor.

Futbolun dışında neler yaparsın?

Tesislerde kalıyorum ve genellikle arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Arkadaşlarım beni esprili ve komik bulur. Ben de onlarla birlikte gülüp eğlenmeyi seviyorum. Çoğunlukla playstation oynuyoruz. Zaman zaman dışarı çıkıp yemek yiyoruz. Bu arada dünya futbolunu da yakından takip ediyorum.

Dünyada beğendiğin takımlar var mı?

Barcelona demeyeceğim, çünkü onlar başka bir şey. Kaka'nın oynadığı Real Madrid benim daha fazla ilgimi çekiyor.