TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Koray Arslan: "Futbolcular şanslı insanlar" 31.07.2010
Koray Arslan: "Futbolcular şanslı insanlar"

Eskişehirspor'la Bank Asya 1. Lig şampiyonluğu yaşadıktan sonra iki sezondur da Süper lig'de top koşturuyor. Geçtiğimiz sezon Galatasaray'a iki gol attığı maçla dikkatleri üzerinde topladı. Futbolculuğu adeta bir nimet gibi görüyor ve hem sevdiği işi yapıp hem de standartların üzerinde para kazanmanın şans olduğunu söylüyor. Millî Takım için "Bir oyuncu için ulaşılabilecek en üst nokta" derken, 1 maçlık da olsa ay-yıldızlı formayı giymek için yanıp tutuşuyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Eskişehirspor geçtiğimiz sezonu iyi bir yerde bitirirken sen de takımla birlikte yükselen oyunculardan biriydin. Bize Koray Arslan'ı biraz anlatır mısın?

1983'te Niğde'nin Bor ilçesinde doğdum. 2 yaşındayken ailemle birlikte İzmir'e yerleştim. 10 yaşında Bucaspor'un altyapısında futbola başladım. Altyapıda Türkiye şampiyonluğu dâhil pek çok başarı elde ettim ve profesyonel takıma yükseldim. Bucaspor o dönemde 2. Lig B Kategorisi'nde oynuyordu ve 17 yaşında ilk sezonumda 30 civarında maça çıkınca dikkatleri üzerime çektim. Çeşitli kulüplerle adım geçmeye başlayınca, başkanımız İzmir dışına çıkmamı istemediği için beni Göztepe'ye sattı. Göztepe o sezon Süper Lig'den düşmüştü ve yeni kurduğu takımla geri dönmeyi hedefliyordu. Tanju Çolak takımın teknik direktörü olmuştu. Ancak o dönemde maddi problemler yaşandı, kadro dışı kaldım ve 6 ayım boşa geçti. Ardından Karşıyaka'ya gittim fakat yine oynamadım. Sonuçta neredeyse 1 yıl futboldan uzak kaldım. Böyle olunca gündemden düşüyorsunuz. İki sezon önce bonservis ücreti vererek sizi almak isteyen kulüpler bu defa dönüp yüzünüze bakmıyor. Ege futbolunun kötüye gittiğini görünce dışarıda bir takıma gitmek istedim. O dönemde Güngören Belediyespor bana kucak açtı. 21 yaşında İstanbul'a gittim. İçimdeki futbol açlığıyla yeniden kendimi gösterdim ve 1.5 sezon sonra Eskişehirspor'a transfer oldum. Ertesi sezon şampiyonluk yaşadık ve Süper Lig'e yükseldik.

Ailenden söz eder misin biraz?

Annem ev hanımı, babam devlet memuru, kardeşim ise üniversiteye hazırlanıyor. Kardeşim beni örnek alarak futbolcu olmak için biraz çabaladı ama olmadı. Futbolcu olmak biraz yetenek istiyor. Bu arada kesinlikle şansınız da olmalı. Benden çok daha yetenekli arkadaşlarım vardı ama hiçbiri bugün benim bulunduğum noktaya gelemedi. Futbolda nasip de çok önemli.

Ailen futbolcu olmanı nasıl karşıladı?

Ben futbola yazılmaya babamla gittim. Lisede tam gün eğitim alıyordum ve sonrasında antrenmana gitmek çok zordu. Babam bu anlamda bana çok destek oldu. Altyapılar şimdiki gibi değildi. Malzemelerimizi kendimiz alır, kendimiz yıkar, temizlerdik.

Bu sıkıntılara neden katlandın?

Futbolu çok seviyordum ve sevdiği bir işi yapmak herkese nasip olmuyor. Bugün Türkiye'de kaç insan hem sevdiği işi yapıp hem de maddi anlamda bu derece para kazanabiliyor. Ben futbolcuları bu anlamda şanslı insanlar olarak görüyorum.

Peki, hiç "Acaba futbolcu olamayacak mıyım?" diyerek ümitsizliğe düştüğün anlar oldu mu?

Oldu. Gençlik dönemimde benim yaş kategorimde bir Türkiye Şampiyonası vardı. Takım 25 kişiydi ve şampiyonaya 20 kişi götürülecekti. "Eğer 20 kişinin arasına giremezsem bırakırım" diye düşünüyordum. Kadroya girdim ama bu defa da ilk 18'in arasına alınmadım. Bir arkadaşımın kırmızı kart görmesi futbol hayatımın dönüm noktası oldu. Hocam, daha önce hiç oynamadığım stoper mevkiinde oynayıp oynamayacağımı sordu. Ben de "Oynarım" dedim. Kenarda arkadaşlarınızı izlerken öyle bir aşka geliyorsunuz ki… Hocam şans verdi ve çok iyi bir performans sergiledim. Farklı bir mevkide çok iyi oynamam benim için dönüm noktasıydı.

Bu arada eğitimini ne yaptın?

Lise mezunuyum. Hem futbolcu olup hem de eğitimine devam etmek gerçekten çok zor. Eğitimini sürdüren arkadaşlarımızı gerçekten kutluyorum. Maç ve antrenman temposu sizi oldukça yoruyor, bu arada popüler bir iş yaptığınız için sizi dışarı götürmek isteyen arkadaşlarınız oluyor. Vücudunuz iyice yorgun düşüyor. Dolayısıyla her şeyinize dikkat etmek zorundasınız. Bu ortamda eğitimini sürdüren arkadaşlarımıza imrenerek bakıyorum.

Arada önemli bir noktaya parmak bastın. Popüler olan oyuncuyu dışarıya götürmek isteyen arkadaşlar… Genç oyuncular için önemli bir tehlike sanırım bu durum.

Kendi açımdan baktığımda aslında çok dışarı giden bir oyuncu değilim. Bekârken de değildim. Çünkü kendi vücudumu biliyorum. Bazı insanlar vücutlarına nasıl davranırsa davransın bünyeleri onları taşıyabiliyor. Ama ben vücuduma bakmadığım sürece bünyem mutlaka bir sinyal veriyor. Adale problemi yaşayabiliyorum ya da farklı bir sakatlık meydana çıkabiliyor. Bu nedenle yaşantıma çok dikkat ediyorum.

Futbola başladığın dönemde idollerin var mıydı?

O dönemde sık sık playstation oynuyorduk. Real Madrid takımı da Zidane'lı, Roberto Carlos'lu bir yıldızlar topluluğuydu. Figo da o kadroya yeni katılmıştı. Ben de Figo gibi olayım diyordum ama yeteneklerimiz çok farklıydı tabii.

Konu oynadığın bölgeden açılmışken, seni sağ kanadın önünde, arkasında ya da ön libero olarak görebiliyoruz. Aslında hangi bölgede daha verimli olduğunu düşünüyorsun?

Futbola forvet olarak başladım. Ama daha sonra süratimden yararlanmak için beni sağ kanatta önde veya arkada görevlendirdiler. "Nerede oynamayı tercih ediyorsun?" diye sorarsanız sağ bek oynamayı seçerim. Çünkü Türkiye'de öyle bir futbol anlayışı var ki rakipler kendi oyunlarını sergilemekten çok sizi bozmak için oynuyor. Öyle olunca ön alanda görev alan oyuncular dar alanda sıkışıyor. Bense önü boş olduğunda süratini kullanan bir oyuncuyum. Bu nedenle sağ bek oynamak özelliklerime daha uygun. Gerçi önde oynadığımda goller de attım…

Mesela Galatasaray maçında sağ önde oynadın ve iki gol attın.

Evet. Ertesi hafta da Kayserispor'a bir gol attım. Karşınızdaki takım futbol oynamak niyetindeyse önde görev alabilirim (gülüyor).

Beni ancak bir gol kurtarır!

Eskişehirspor'da üç santrfordan sonra en fazla gol atan oyuncu sensin. Geçtiğimiz sezon, içindeki golcü mü uyandı?

Dediğiniz gibi, önceki sezonlarda en fazla 1 gol atan bir oyuncuyken geçtiğimiz sezon 4 gol attım. Ama daha önce hiç önde oynamamıştım. Hocam bana sağ önde ilk olarak Altay'la oynadığımız kupa maçında görev verdi. O maçta iki gol attım. Sonra Galatasaray maçımız geldi ve hocam, "Bu maçta seni önde oynatacağım" dedi. Galatasaray'ın beklerinin çok fazla öne çıktığını ve benim de süratli bir oyuncu olduğumu düşünerek böyle bir karar verdiğini söyledi. O maçta gol atana kadar aslında sezonun en kötü oyunlarından birini oynamıştım ve "Bu maçta beni kurtarsa kurtarsa bir gol kurtarır" diye düşünüyordum. Aradan birkaç dakika geçti ve golü attım.

O golle ilgili topu elinle aldığın konuşuldu.

Kesinlikle topun elime değdiğini hissetmedim. Maçtan sonra "Topu elinle almışsın" denildiğinde de şaşırdım. Sonra televizyonda defalarca izledim. İlk anda elime temas var gibi görünüyor ama kare kare izledim ve kesinlikle elle temas olmadığını görüntüde de belirledim. O ilk golü attıktan sonra ikinci yarıya büyük bir moralle çıktım ve birinci dakikada topu alıp güzel bir gol daha attım. Ondan sonra sahanın her yerine koştum. İnsanlar bazen ekstra güçlerini öne çıkartabiliyor.

Seni Süper Lig oyuncusu yapan en önemli özelliğinin hangisi olduğunu düşünüyorsun?

Allah sakatlık vermedikten sonra oyundan çıktığım maç çok azdır. Oynadığım tüm takımlarda hep istikrarlı oldum. Hocanız sizi yedek bırakabilir. Türkiye'de bu duruma düşen oyuncu genellikle kendisini bırakır, küser. Bendeyse tam tersi olur. Antrenmanda bir koşuyorsam üç koşmaya başlarım. Ekstra hırslanırım ve ne yapıp edip formayı kapma arzusu uyanır. En önemli özelliğim de budur herhalde.

Kendinde eksik gördüğün yönler var mı?

Arkam dönük top aldığımda sıkıntı yaşıyorum. Dar alanda problemlerim var. Hava topum iyi sayılmaz. Sıkıntılarım bunlar. Ama çalışıyorum. Çünkü futbolda öğrenmenin sonu yok. 35 yaşına da gelseniz öğrenecek bir şeyleriniz mutlaka vardır. Futbol tekrar oyunu gibi. Her şey tekrarlanarak gelişebiliyor. Ben de çok çalışarak eksiklerimi kapatmaya uğraşıyorum.

Aslında oyuncuların antrenman yapmayı pek sevdiğini söyleyemeyiz değil mi?

Hocaların hep söylediği bir söz vardır, "Antrenman maçın aynasıdır" derler. Profesyonel futbolcuysanız antrenmanınızı yapacaksınız, vücudunuza dikkat edeceksiniz. Bu sezon 45 günlük iznimiz oldu. Başka iş dallarında böyle bir izin süresi yok. İki saat antrenman yapıyoruz, sonrasında boş vaktimiz çok. Siz iki saatlik antrenmanı tam anlamıyla yapar ve sonrasında dinlenmenize dikkat ederseniz hiçbir sorun yaşamazsınız. Ama antrenmandan sonra dinlenmez, uykunuza dikkat etmez, gece hayatı yaşarsanız problemler baş gösterir. Futbol hem çok kolay hem çok zor bir oyun. Real Madrid'de bir Kaka'ya bakıyoruz, Şampiyonlar Ligi maçlarında 13 kilometre koşuyor. O yeteneklere sahip bir adam o kadar koşuyorsa, siz de en az onun kadar koşacaksınız. Allah o yetenekleri bazı özel oyunculara lütfediyor. O yeteneklere sahip oyuncular bile koşarken sınırlı yetenekteki oyuncuların koşmaması düşünülemez bile. Tatilden çıkıp kampa geldik ve bir futbolcu için en zor dönemler bunlar. Günde üç antrenman yaptığımız oluyor. İşinizi sevmezseniz, çalışmazsanız kendiniz kaybedersiniz. Futbolcuysanız ve 35 yaşınıza kadar oynamak istiyorsanız, işinizin gereklerini yerine getirmek zorundasınız. Avrupa'da futbolu bırakma yaşının 35'lerin üzerine çıkması, oyuncuların profesyonelliğinden kaynaklanıyor.

Futbol kariyerindeki en önemli teknik adamlar hangileri?

Başta Rıza Hoca. Hem en uzun süre çalıştığım hem de en kariyerli hocam o. Rıza Hoca bilgisi, görgüsü ve tecrübesiyle hepimize çok şey katıyor. Bucaspor'da beni profesyonel takıma çıkaran Behiç Funda ile Rıza Türen'in de üzerimde emeği büyük. Buradan altyapılardaki hocalarıma da çok teşekkür ediyorum.

Rıza Çalımbay'la uzun süreli çalışmaktan söz ettin. Bir teknik adamla uzun süre çalışmak oyuncu açısından önemli olmalı değil mi?

Bir teknik adamın uzun süreli çalışması başarı için şart. Uzun süreli beraberliklerde hocanız sizin her şeyinizi biliyor, siz de hocanızın… Yeni gelen bir teknik adamın size nasıl davranacağını, ne düşündüğünü, antrenman sistemini bilemiyorsunuz. Şimdi biz çok yorgun olduğumuzda Rıza Hocaya gidip, "Hocam şu antrenmanı iptal edebilir misiniz?" diyebiliyoruz. O da isteğimizi makul görürse yerine getirebiliyor. Çünkü bizi tanıyor. Ama yeni gelen bir teknik adama "yanlış anlaşılabiliriz" düşüncesiyle bunu söyleyemezsiniz.

Alex futbolu beyniyle oynuyor

Ligde beğendiğin oyuncular hangileri?

Geçtiğimiz sezon devamlılığı olan oyuncular pek fazla yoktu. Zaman zaman parlayan isimler vardı. Ama ben Alex'i çok beğeniyorum. Herkes koşmadığını söylüyor ama o koşacağı yerleri çok iyi biliyor, beyniyle futbol oynuyor, takım arkadaşlarını çok iyi yönetiyor. Keita'yı yer yer çok beğeniyordum. Arkası dönük top alabiliyor, fuleli, çok iyi çalım atıp adam eksiltebiliyor. Ama o da deplasmanlarda etkili olamadı. Bir Arda var… Üzerine çok geliniyor ama bence ülkemizi Avrupa'da temsil edebilecek ilk oyuncu o. Bu kadar baskı altında tutulmasa çok daha başarılı olabileceğini düşünüyorum. Keza Sercan'ın çok önemli özellikleri var. İnanılmaz bir patlayıcı güce sahip, çok süratli. Bakıyorsunuz, oradan geçeceğini biliyorsunuz ve geçiyor, hiçbir şey yapamıyorsunuz. Alanzinho da çok farklı bir oyuncu, çok çabuk ve bazen faul yaparak durdurmak zorunda kalıyorsunuz.

Eskişehirspor taraftarı örnek gösterilecek özelliklere sahip. Onların varlığı seni nasıl etkiliyor?

Beni inanılmaz motive ediyorlar. Yaptıkları tezahüratlardan, sokakta karşılaştığımızda gösterdikleri tavırlardan beni çok sevdiklerini biliyorum. Kenar oyuncusu olduğum için tribünün önünde oynuyorum. Topu ayağıma aldığımda müthiş bir uğultu kopuyor. Sanki at yarışı izliyorlar. Bu da beni çok olumlu etkiliyor. Onlara buradan teşekkür ediyorum.

Bursaspor'un şampiyonluğu ligimizde bir şeyleri değiştirecek mi, yoksa gelip geçici bir durum mu?

Bence bunu zaman gösterecek. Ama şu bir gerçek ki artık her takım "Biz de şampiyon olabiliriz" diyor. Bursaspor'un yaptığı gerçek bir devrim. Sezon başında herhangi bir Anadolu kulübüne "Şampiyon olacaksınız" deseler hiçbiri inanmazdı. Çünkü arada çok büyük maddi farklar var. Mesela biz deplasmana gideceğimiz zaman, biraz da yakınlık nedeniyle Bursa'ya, Ankara'ya 3'er saatlik otobüs yolculukları yapıyoruz. İstanbul takımları ise her deplasmana özel uçakla gidebiliyor. Ortamları çok farklı. Bizde bir fizyoterapist çalışıyorsa onlarda bu işi beş kişi yapıyor. Medyanın onlara ve bize bakış açısı farklı. Mesela benim Galatasaray'a attığım golden sonra gazeteciler arayıp, "Elinle attın, pişman mısın?" diye soruyor. Aynı şey bir İstanbul takımı oyuncusunun başına geldiğinde hiç böyle sorular sorulmuyor. Bursaspor bu ortamda inanılmaz bir işi başardı, tebrik etmek gerekiyor. Darısı bizim başımıza.

Evet, konuyu oraya getirmek istiyorum. Eskişehirspor geçmişte şampiyonluğa çok yaklaşmış bir takım. Sizin de böyle bir hedefiniz olacak mı?

Potansiyel olarak, şehir ve taraftar anlamında Bursa'dan aşağı kalır bir yanımız yok. İyi arkadaşlık sağlayıp takım olarak bir galibiyet serisi yakalayarak havaya girersek arkasını getirebiliriz. Bursaspor yaptıysa biz de yapabiliriz. Bursaspor'un şampiyonluğunu arkadaşlarımızla da konuşuyoruz. Takımın birbirine yakın kalitede 20 oyuncusu vardı ve hiçbiri birbirini aratmıyordu. Takımda Sercan, Volkan, Ömer dâhil herkes yedek kaldı. Bu da Ertuğrul Hocanın formayı herkese eşit dağıttığını gösteriyor. Tabii bu durum rekabeti de beraberinde getiriyor. Bizimse 16 kişiyle gittiğimiz maçlar oldu. Şampiyonluk için biraz da geniş kadroya ihtiyacınız var.

Bursaspor'un bir özelliği de ilk on birinde banko oynayan iki yabancıyla şampiyon olması. Sence yabancılar futbolumuza ne getiriyor, ne götürüyor?

Takımlarımız kalitesiz yabancılar getiriyor. Üç yabancı hakkı varken takımlar biraz daha ince eleyip sık dokuyor ve üç kaliteli yabancı getirebiliyordu. Şimdi 8 kaliteli yabancıya yetiştirecek para bulamazsınız. Bir yandan da bizim ligimiz çok mücadeleli bir lig. Gelen yabancının uyum sağlaması kolay değil. Geçmişte Anelka örneğini yaşadık. Onun gibi kaliteli bir oyuncu bizim ligimizde verimli olamadı. Buna karşılık Bursaspor gibi Kasımpaşa da geçtiğimiz sezonu iki yabancıyla başarılı bir noktada tamamlayabildi.

Peki, yabancı oyuncuların profesyonellik anlamında yerli oyunculara kattığı artılar var mı?

Yabancı oyuncular bildikleri dillerle bile fark oluşturuyor. Ben de en yakın zamanda İngilizce eğitimi almak istiyorum. Yurtdışı kamplarımız oluyor, arkadaşınızla anlaşmanız gerekiyor, o Türkçeyi öğrenene kadar sizin ona yardımcı olmanız gerekiyor. Yabancı dil bilmeniz sizin bu işin içindeki geleceğiniz açısından da önemli. Teknik direktör veya menajer olduğunuzda da yabancı dil çok işinize yarayacak. Yabancı oyuncuların profesyonel anlamda katkılarına gelince, kalecimiz Ivesa'yı örnek vereyim. Antrenmandan iki saat önce sahaya gelir, salonda ağırlık çalışmasına girer, yogasını yapar, antrenmandan sonra mutlaka dinlenir. 32-33 yaşında ve 2.05 boyunda bir kaleci. Bu yaşta ve bu fizikte hâlâ fit kalabilmesini de bu profesyonelce yaşantısına borçlu. Onun bu yaşantısı da diğer oyuncular için iyi bir örnek teşkil ediyor.

Takım oyunun gücü öne çıktı

Dünya Kupası'yla ilgili öngörülerin nelerdi ve sonuçta nelerle karşılaştın?

Ben İspanya'nın en azından final oynayacağını düşünüyordum. Ama futbol anlamında biraz hayal kırıklığına uğradım. Topu rakibe göstermedikleri maçları bile 1-0 kazanabildiler. Sanırım bu da biraz da Fernando Torres'in formsuzluğundan kaynaklandı. Gerçek hayal kırıklığım ise Arjantin oldu. Çok kaliteli oyunculara sahiptiler ama topu alan her oyuncu iki kişiyi geçmeye çalışıyordu. Almanya'ya bakıyorsunuz, Mesut Özil dışında çok yetenekli oyuncuları olmamasına rağmen müthiş bir takım oyunu oynadılar. Bu şampiyonanın öne çıkardığı en önemli gerçek takım oyununun gücü oldu. Bir de ben orada olmadığımıza çok yandım. Tam bizlik bir kupaydı. Eğer orada olsaydık Dünya Kupası'na büyük bir renk katardık.

Kariyerinde unutamadığın an hangisi?

Unutamadığım an aslında unuttuğum bir an. Eskişehirspor'la şampiyon olduğumuz maçta rakiple çarpışıp yerde kaldım ve 10 dakika kendimden geçtim. O 10 dakikada neler olduğunu hiç hatırlamıyorum ama o pozisyonu da hiç unutmuyorum? Bir de Galatasaray'a iki gol attığım maçı hiç unutmayacağım.

Kariyer planlamanda neler var?

Bu sezon biraz daha üst düzey bir performans gösterip, Millî Takım'ın yeni oluşumuna katılmayı çok istiyorum. Çünkü Millî Takım bir oyuncu için ulaşılabilecek en üst noktadır. Ne yapıp edip oraya ulaşmaya çalışacağım. 1 maç da olsa o formayı giymeyi çok arzuluyorum. Olur veya olmaz ama benim en büyük hayalim bu.