TR
EN
Ligler » Trendyol Süper Lig » Süper Lig Haberleri
Ali Çamdalı: "Çifte kupalı kaptan" 1.09.2017
Ali Çamdalı: "Çifte kupalı kaptan"
Geri
İleri

Kayserili bir ailenin oğlu olarak Almanya'da doğdu. Altyapı eğitimini 7 yıl boyunca Borussia Mönchengladbach'ta aldı, üç yılını Bayer Leverkusen'de geçirdi ve Türkiye'deki ilk durağı memleketinin takımı Kayserispor oldu. Oynadığı kulüplerin aksine hep başarı ve istikrarla sürdürdüğü çizgisinin karşılığını nihayet Atiker Konyaspor'da aldı. Bir sezon önce tarihinde ilk defa Avrupa kupalarına katılan, geçtiğimiz sezonu da hem Ziraat Türkiye Kupası hem de Turkcell Süper Kupa ile kapatan takımın dört yabancı dil bilen kaptanı, kariyer hikâyesini ve tecrübelerini Tam Saha ile paylaştı.

22 Şubat 1984 Duisburg doğumlusun. Nasıl bir çocukluk geçirdin? Ailen ne zaman ve neden Almanya'ya göç etti? Ne işle meşguller?

Mütevazî bir ailenin içinden geliyorum. Annem ev hanımı, babam fabrikada kaynakçı olarak çalışıyordu. Babam 1979'da Kayseri'den Almanya'ya göç etmiş ve 1983'de annemle evlenmişler.

Futbola ilgin ne zaman ve nasıl başladı?

Doğum yerim Almanya. Futbola Borussia Mönchengladbach altyapısında başladım. Öğrendiğim en önemli şey, iyi bir birey ve rakibe karşı saygılı olmaktı. Benim zamanımda da şimdi de Almanya'nın en iyi altyapılarından biridir Borussia Mönchengladbach. 7 yılımı orada geçirdim. Ama A takıma sıçramayı bir türlü yapamadım. Bayer Leverkusen'den teklif alınca şansımı orada denemek istedim. A takıma kadar da yükseldim. Üç yıllık bir futbol serüvenim var orada. Çok güzel günlerim geçti.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen başardın. Arkadaşlarına oranla neleri farklı yaptın da başarılı bir futbolcu oldun?

Bu biraz da kendinize bağlı... Futbolu çok seviyordum. Severek yapmazsan bir işi olmuyor. Bu her iş için geçerli. Forvet olarak başladım. Sonrasında bir gün hocam "Stoper oynayacaksın" dedi. Hiç oynamamıştım. Ama oynadığım ilk gün oldukça başarılı bir maç çıkarttım. Ve sonrasında da öyle devam ettim. Belki forvet olarak kalsaydım bugünlere gelemezdim. Yaptığınız işi severek yapmak, "Bu benim işim olacak" demek, inanmak ve tabiî ki de ailenizin desteği… Bende bütün bunlar bir araya geldi. Ve sonrasında şükürler olsun bugünleri yaşıyorum. Beni diğer arkadaşlarımdan ayıran farkların bunlar olduğunu düşünüyorum.

Borussia Mönchengladbach günlerine dönersek, orada öğrendiklerini bizimle paylaşır mısın?

Dediğim gibi, Borussia Mönchengladbach, Almanya'da en iyi altyapıya sahip olan kulüplerden biri. Yani futbolcu olmak için gayret sarf eden çocukların, gençlerin profesyonelliğe ilk adımı attığı yerde futbolun temel bilgilerini aldım diyebilirim. Bu işi bugün severek yapmamda o dönemde yaşadıklarım büyük pay sahibidir. Kendimi gerçek anlamda futbolcu gibi hissetmemin yanında mental anlamda bana büyük katkılar sağladığını söylemeliyim.

Almanya'daki altyapı eğitiminin sana neler kazandırdığı konusunu biraz açabilir miyiz?

Her şeyden önce Almanya'daki imkânlar buradakinden daha fazla. Çocukken bile kendini yıldız oyuncu gibi hissediyorsun. İlk gittiğimde üç valiz dolusu eşya verdiler. Kramponlar, kamp malzemeleri, antrenman malzemeleri. Yani ilk günden itibaren kendini futbolcu gibi hissetmen sağlanıyor. 12-13 yaşında profesyonelliği sana işliyorlar. İdman sahaları olsun, diğer imkânlar olsun tüm organizasyon tamamen üst düzeyde. Tüm bunlar bir de eğitimle birleştiği zaman zaten öndesin. Sistematik bir organizasyonun içerisinde futbolcu olmanız ve içinizdeki yeteneği ortaya çıkarmanız için her şey yapılıyor. Gerisi de bir anlamda size kalmış. Almanya'da aldığım altyapı eğitimi benim bu günlere gelmemde önemli bir rol oynadı kesinlikle…

Bayer Leverkusen'de oynarken Fenerbahçe ile anlaşmıştın ama son anda Kayserispor'a transfer oldun. O dönemki transfer hikâyeni anlatabilir misin?

Transfer dönemine yaklaşırken Bayer Leverkusen'le sözleşmem de bitiyordu. Teklifler de alıyordum ama Türkiye'ye gelmeyi hiç düşünmüyordum. Almanya'da tekrar şansımı denemek istiyordum. Bir menajer aracılığıyla bana Fenerbahçe teklifi sunuldu. Ben de Fenerbahçe'yi duyunca seve seve kabul edebileceğimi söyledim. O ara gazetelerde yazılıp çizilince beni de biraz heyecan sardı. Tüm görüşmeler benim haricimde menajer aracılığıyla yapılıyordu. Beni "Bu transfer olacak" diyerek 1 hafta tatile yolladılar. "5 yıllık sözleşme imzalayalım. Ali Bilgin'i Antalyaspor'dan alacağız, takasta kullanırız" falan diye konuşuluyordu. Ben de "Sıkıntı yok. Bir yıl Antalyaspor'da kiralık oynarım" dedim. Bu konular hakkında şu an gülerek bahsedebilmek çok güzel. Bir anda ne olduğunu anlayamadan işler bozuldu. Menajere ulaşılamadı. Bir anda ortada kalıverdim. Transfer döneminin sonuna yaklaşılıyordu. Boşta kalma korkusu vardı. Kayserispor'dan o dönemde bir teklif geldi. Kayserispor'a gurbetçi oyuncuların akın ettiği bir dönemdi o günler. Ben de memleketim Kayseri olduğu için çok sıcak baktım bu teklife. Ve bu teklifi kabul ederek Türkiye'deki futbol macerama Kayserispor ile başlamış oldum.

Kayserispor'daki ilk sezonunda çok fazla şans bulamadın ve toplam 8 karşılaşmada oynayabildin. Bunun sebebi neydi? Uyum sorunu mu yaşadın?

Kayseri'de akrabalarım vardı. Onların yanımda olması işlerimi biraz da olsa kolaylaştırdı. Kayserili ve Türk de olsan sonuçta Almanya'da doğup büyümüşsün. Oranın kültürünü almışsın. Sıkıntılar ister istemez oluyor. Futbol farklı, imkânlar farklı. Almanya'da çocukluktan itibaren seni malzemeler ve imkânlarla şımartıyorlar. Kayserispor'a geldiğimde malzemeciye "Abi kramponlar ne olacak?" dedim. Cevap "Ne kramponu kardeşim. Hangisini giyersen giy" oldu. Böyle ufak şeylerden bile ister istemez bir şok yaşıyorsun. İşlerin Almanya'daki gibi olmadığını gördüm ve sıkıntılar yaşadım.

Bir sezon sonra Erciyesspor'a gittin. Erciyesspor'da kendini bulduğunu görüyoruz ve 31 maça çıktın. O sezon nasıl geçti?

Aslında Erciyesspor'a zoraki olarak gitmiştim. Transfer döneminin sonlarına yakındı. Kötü bir sezon sonrasında oynamam gerektiğini düşündüğümde kulübüm beni bir alt lige ve aynı şehrin takımı olan Erciyesspor'a kiralama kararı aldı. Erciyesspor'da Mehmet Bulut Hocamızla iyi bir başlangıç yaptık. Hedefi şampiyonluk olan bir takım kurulmuştu. Ama bir Türkiye klasiği olan durum o sezonda da yaşandı ve alınan sonuçlardan dolayı hedef değiştirmek zorunda kalan takım son hafta kümede kalmayı başarmıştı. Bireysel olarak sezonun benim için iyi geçtiğini söyleyebilirim. Çok fazla süre buldum ve 6 golle sezonu tamamladım.

Sonraki sezonu Kocaelispor'da geçirdin ve sadece 10 maçta oynadın. Kocaelispor o sezon transfer yasağı almıştı ve zor bir dönemden geçiyordu. O dönemi nasıl hatırlıyorsun?

Kocaelispor'dan teklif geldi. Cihat Arslan Hocanın ilk takımıydı orası. Beni aradı "Gelir misin?" diye ricacı oldu. Ben de kendisiyle yüz yüze tanışmasam bile telefonla da olsa görüştüğümde çok sevdim ve teklifini kabul ettim. Kocaelispor'un kampına katıldım. Kampta sürekli olarak "'Transfer tahtası açılacak mı? Transfer yasağı kalkacak mı?" diye mırıldanmalar var. Bu konulardan şüphelendim ve araştırmalara başladım. Sonra transfer tahtasının açılamayacağını duydum. İlk gittiğimde cüzi miktarda bir peşinat almıştım. Hocaya ayrılma konusunda rica ettim. Kendisi de beni kıramadı. İki hafta orada kaldıktan sonra aldığım peşinatı da iade ettim. Çünkü hak etmediğim bir para diye düşündüm. Oradan ayrıldım. Ama hiçbir takımla anlaşmadım. Çünkü Cihat Hocayla bağlarımı koparmamıştım. Kendisi yeni bir yönetimin geleceğinden ve transfer yasağını kaldıracağından bahsedince son güne kadar bekledim. 1 Eylül'de transfer tahtası açılmadığı için sözleşme imzalayamadım ve maalesef 6 ay boyunca boşta kaldım. Çok zor dönemden geçtim. Futbolun en dibini Kocaelispor'da yaşadım maalesef. Türkiye'nin en köklü kulüplerinden birinde güzel günler yaşamak isterdim ama nasip olmadı. O 6 ayın nasıl geçtiğini bir ben biliyorum. O zaman oğlum yeni doğmuştu ve onları Almanya'dan getirememiştim. Hakikaten şu an anlatırken bile zorlanıyorum. O dönem hem maddi hem de manevi anlamda çok zor günler yaşadım. 6 ay boyunca tesislerde kendimi bir odaya kapatarak antrenmanlara devam ettim. Kulüple hiçbir bağım olmamasına rağmen Almanya'ya dönemedim. Neden öyle olduğunu şu an anlatamam.

Arka arkaya üç sezon Orduspor formasını terlettin. Her sezon istikrarın yükseldi ve 30'un üzerinde maçta forma giydin. Takımının Süper Lig'e çıkmasını sağladın. Kaptanlığa yükseldin. O dönemki 1. Lig'de yılın 11'ine seçildin. Orduspor günlerin nasıldı?

Orduspor günleri benim adıma güzeldi gerçekten. Çünkü Süper Lig'e çıkma sevincini yaşadım. Normal sezonda lige çıkabilirdik. Ancak yaşanan bazı şanssızlıklar nedeniyle bu hedefi tutturamadık. Süper Lig'e yükselme final maçı bizim adımıza rüya gibiydi. Kazanıp şampiyon olmuştuk ama sanki normal bir lig maçını kazanmış gibiydik. Şampiyonluğun farkına iki-üç gün sonra varabildik. Takım olarak birbirini tamamlayan oyunculardan kurulu bir ekiptik. Herkes bir değil iki-üç kişilik oynuyordu. Ekstra efor sarf ediyordu. Bunun sonucunda Süper Lig'e çıktık. Sonrasında inişli-çıkışlı günlerimiz oldu. Metin Diyadin Hoca bıraktıktan sonra dünyaca ünlü teknik direktör Hector Cuper geldi. Oradaki ikinci sezonumda takım kaptanlığına yükseldim. Dolu dolu üç sezon geçirdikten sonra yaşanan düşüş ve takımın alt lige düşmesinin ardından gelen teklifler nedeniyle ayrılmak zorunda kaldım.

Kariyerin boyunca istikrarlı bir oyuncu oldun. Bu istikrarın altında yatan sebepleri bize açıklar mısın? Neleri doğru yaptın?

Ekmeğimizi futboldan kazanıyoruz. Oynadığımız süre içerisinde elimizden gelenin en iyisini yapmak ve karşılığını vermek zorundayız. Yani hem saha içerisinde hem de saha dışında profesyonelce davranmalı ve yaşamalıyız. Temsil ettiğimiz camiaların sorumluluğunu bilerek buna uygun hareket ettiğinizde ve kendinize iyi baktığınızda ortaya zaten bir istikrar çıkıyor. Bu söylediklerimi profesyonel futbol yaşantımda yaptığıma inanıyorum.

2013-2014 sezonunda yolun, kariyerinin en güzel günlerini yaşayacağın Konyaspor ile kesişti. Transfer hikâyeni anlatır mısın?

Orduspor küme düştükten sonra Trabzonspor beni istemişti. Transferde prensip anlaşmasına varmıştık ve iş sadece imzaya kalmıştı. Bu arada Konyaspor da beni istedi. Onlara Trabzonspor ile anlaştığımı söyledim. O dönem Trabzonspor'un sportif direktörü Ünal Karaman'dı. Konyasporlu yöneticiler Ünal Karaman ile durumu görüşmüş ve benim Konyaspor'a transferim konusunda izin almışlardı. Ünal Hoca Trabzonspor ile görüşerek Konyaspor'a transfer olmam için gerekenin yapılmasını sağladı. Takım Bolu'da kamptaydı ve kampın da son günüydü. Otele gittim imzayı attım ve Konyasporlu oldum.

Konyaspor'da sen ve takım çok başarılı işler yaptınız. Takım UEFA Avrupa Ligi'ne katıldı, Türkiye Kupası'nı ve son olarak Süper Kupa'yı kazandı. Konyaspor'un adım adım yükselişini nasıl yorumluyorsun? Bu başarının arkasındaki sırları bizimle paylaşır mısın?

Konyaspor'a geldiğim ilk sezonumdan itibaren sıkıntılı bir süreç vardı. Yalnız şunu da söylemem gerekiyor. Sportif anlamda da maddi anlamda da her sene bir önceki sezonun üzerine koyan bir Konyaspor vardı. O dönem Aykut Kocaman takımın başına getirilerek bu başarıyı sağlayacak yolda temel sağlam atılmış oldu. En büyük etkenlerden bir tanesi de tabiî ki yeni stadyumdu. Taraftarın tekrar Konyaspor'u sahiplenmesi, bağlılığı ve bununla birlikte sportif başarı da gelince bu sonuçlar kaçınılmaz oldu. Başarımızın arkasındaki en büyük sır; samimiyet, şeffaflık ve aile ortamı oldu.

Kaptanlık ağırlığı olan bir makam. Özellikle geçmişte bazı kaptanların takım ve oyuncular üzerinde büyük bir etkisi olduğunu biliyoruz. Sence kaptanlık hangi özelliklere sahip olmayı istiyor? İyi bir kaptan neleri doğru yapmalı?

Benim kendimi anlatmam ne kadar doğrudur bilmiyorum. Ama en önemlisi takımdaki bütün arkadaşlarla nereden gelmiş olurlarsa olsunlar iyi iletişim kurmak. U14 takımından beri kaptanlık yapmış olmam ve bu konuda zaman içerisinde edindiğim tecrübeler de bana büyük fayda sağladı. Pozitif anlamda öncü olmak, Almanca, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca olmak üzere dört yabancı dil bilmek işimi kolaylaştırdı diyebilirim. Kişiliğimle de gençlere örnek olduğumu düşünüyorum. Tabiî yaptıklarımı ve gördüklerini ne kadar örnek alırlar bu da onlara kalmış bir şey.

Geçtiğimiz sezon kariyerinde ilk kez UEFA Avrupa Ligi tecrübesi yaşadın. Türkiye Kupası'nı ve Süper Kupa'yı kazandın. Bize bu tecrübelerin kısa hikâyelerini ve vurucu yanlarını aktarabilir misin?

Bayer Leverkusen'de oynarken Avrupa maçlarında birçok kez kadroya girdim ama maalesef süre alma şansını bulamamıştım. 32 yaşında Konyaspor forması altında bu şansı bulmak benim için tabiî ki büyük bir gururdu. Hem benim hem de kulübüm için ilk oldu. Tarihi araştırmadım, emin değilim ama hem Ziraat Türkiye Kupası'nı hem de Süper Kupa'yı bu kadar süre içerisinde kaldıran bir başka Anadolu takımının Türk oyuncusu var mıdır, bilmiyorum. Belki de ben ilk olmuşumdur. Tarihe bu şekilde geçmek ayrı bir gurur verici durum.

Atiker Konyaspor Mustafa Reşit Akçay'la bu sezon hücum yönünü biraz daha zenginleştirmiş görünüyor. Bu görüşe katılıyor musun? Mustafa Hocayı daha önce çalıştığın teknik adamlardan ayıran en önemli özelliği sence nedir?

Hücum yönü zenginleşti görüşüne aslında katılmıyorum ama şöyle bir fark olduğunu düşünüyorum. Sonuca daha direkt ve daha hızlı gitme üzerinde çalışıyoruz. Reşit Hocanın da en büyük özelliğinin bu olduğunu düşünüyorum. Önceden gelen son yıllardaki kompakt yapımıza hızlı ve direkt oyunu da eklediğimiz zaman takım olarak bu sezon ligde çok can yakabiliriz diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz sezon elde edilen başarılara bu sezonun başında Süper Kupa'nın da eklenmesi takımdan beklentileri yükseltiyor. Atiker Konyaspor'un bu sezonki hedefleri neler olmalı? Takımın bu hedefler doğrultusundaki kapasitesini nasıl buluyorsun?

En önemlisi buralarda kalıcı olabilmek. Bu kupalar sadece tarihte anılmamalı. Kazanılması için tekrar hedef haline gelmesi lâzım. Bu sezon ayrıca UEFA Avrupa Ligi'nde geçtiğimiz yıldan edindiğimiz tecrübeleri de sahaya yansıtarak bir adım ötesine gidip gruptan çıkmayı da çok istiyoruz. Aramıza yeni katılan arkadaşların uyum sürecini kısa tutabilirsek başarılı olacağımıza inanıyoruz.

Oynadığın bölge itibarıyla dünyada ve Türkiye'de en çok beğendiğin oyuncular kimler?

Yabancı olarak Frank Lampard, Türk oyuncu olarak da Emre Belözoğlu. Kendisi ile tarzımız aynı olmasa da ona karşı oynamak her zaman zordur.

Kariyerinin bundan sonrasını nasıl sürdürmeyi planlıyorsun?

Profesyonel yaşantıma dikkat etmeye çalışıyorum. İdman öncesi ve sonrası bireysel antrenmanlarla birlikte futbol yaşımı uzatmak en büyük amacım. Şu an için sadece futbola ve Konyaspor'un başarılı olmasına odaklandım.

Futbola nokta koyduktan sonra nasıl bir yol izleyeceksin? Teknik adamlık düşünüyor musun? Bunun için şimdiye kadar neler biriktirdin? Kimlerden neler öğrendin?

Açıkçası bu konuda kararım henüz net değil. Futbolun içerisinde bulunacağım kesin ama bunun hangi pozisyon olacağına ilerleyen zamanlarda karar vereceğim. Çok büyük hocalarla çalıştım ve onlardan çok şeyler öğrendiğime inanıyorum. Aykut Kocaman ve Hector Cuper gibi isimler… Bunları pratiğe dökmeyi tabiî ki isterim.

Çok istikrarlı bir oyuncu olarak hayallerine ulaşabildin mi? Yoksa "Şunu da yapmak isterdim" dediğin bir şeyler var mı?

Kazandığım kupalardan sonra en çok istediğim şey Millî Takıma gitmek ve ay-yıldızlı formayı giymek. Şu an için göz önünde bulundurduğum en büyük hedefim bu.

Millî Takımımız Finlandiya ve iki Kosova maçını kazanarak 2018 Dünya Kupası yolunda yeniden umutlandı. Millî Takımımızın bundan sonraki şansını nasıl değerlendiriyorsun?

Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Ama umuyorum yeni hocamız Mircea Lucescu ile yeni ve pozitif bir hava oluşturarak zorlukların üstesinden geliriz ve virajı en iyi şekilde alarak hedefimize ulaşırız. Türk futbolu adına Dünya Kupası'nda bulunmak çok büyük önem arz ediyor.

Unutamadığın maçları bizimle paylaşır mısın?

Kulüp tarihinin ve benim ilk UEFA Avrupa Ligi maçı olması sebebiyle Shakhtar Donetsk maçı ve tabiî ki de şampiyon olarak kupa kaldırdığımız Medipol Başakşehir Ziraat Türkiye Kupası ve Beşiktaş Süper Kupa maçları.

Konya'da nasıl bir hayatın var? Boş vakitlerinde neler yaparsın?

Daha çok ailemle ve çocuklarımla vakit geçiriyorum. Onun haricinde fırsat buldukça yurt içi ve yurt dışında gezmeyi ve yeni yerler görmeyi seviyorum.

Hobilerin ve fobilerini öğrenebilir miyiz?

Türk Halk Müziği dinlemek benim için mutluluk verici bir durum. Küçükken Almanya'dan Türkiye'ye tatile gelirken o uzun yolda babamın dinlediği türküler belki de bunun temelini oluşturuyor. Yeteneğim olsa saz çalmayı da çok isterim. İnşallah bunu da bir gün başarırım.

Bizim unuttuğumuz, senin eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Konyaspor'da Aykut Kocaman ile birlikte bizim ve camiamız için gerçekten herkesin özenerek baktığı çok çok güzel iki sezonu geride bıraktık. 66 puanla elde edilen lig üçüncülüğü, Avrupa kupalarına direkt katılma, geçen sezon ve bu sezon Türkiye Kupası'nda yakaladığımız başarı, imza attığımız ilkler, hepsi inanılmaz güzel duygulardı. Ardından bu sezona Mustafa Reşit Akçay Hocamızla ve ekibiyle Turkcell Süper Kupa'yı alarak muhteşem bir başlangıç yaptık. Bu duyguları yaşadığımız ve bizleri destekleyenlere, gönül verenlere yaşattığımız için mutluyuz. Bu noktada bizleri iyi günde ve daha da önemlisi kötü günde bile yalnız bırakmayarak destek veren taraftarlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.

Geri
İleri