TÜRKİYE-İZLANDA / UEFA EURO 2016 Eleme Grubu Maçı 13 Ekim 2015
Heldar Helguson, yine Gudjohnsen örneğindeki gibi, “Yurtdışında nasıl kalıcı olunur?” sorusuna cevap olabilecek veteranlardan biri. Yıllarca Fulham, Bolton ve QPR’da oynadı, 50’nin üzerinde gol attı. Yine AZ Alkmaar’dan Premier Lig’e 2007’de geçen ve geçtiğimiz sezon sonunda emekliye ayrılan sağbek Gretar Rafn Steinsson, akla gelen ilk örneklerden. Son dönemde, yukarıdan saydığımız yıldızların yolunda gidip genç yaşta Avrupa’nın kaliteli liglerinden birçok kulüp tarafından fark edilen ve kadroya eklenen isimler de bir hayli fazlalaştı. İzlanda Millî Takımı’nın kadrosunu ağırlıklı olarak İsveç, Norveç ve Danimarka Liglerinde oynayan isimler oluştursa da kaleci Hannes Halldorsson Hollanda’da NEC’in file bekçiliğini yapıyor. Emil Hallfredsson İtalya’nın Verona, Rurik Gislason Almanya’nın Nürnberg, Birkir Bjarnason İsviçre’in Basel, Kolbeinn Sigthorsson da Fransa’nın Nantes takımlarında forma giyiyor. Olafur Skulason ise sezon başında Gençlerbirliği tarafından transfer edilerek Süper Lig’e katıldı. İşte 2014 Dünya Kupası finallerini baraj maçlarının sonunda kaçıran İzlanda, bu bilinçli ve emek gerektiren yatırımlarının karşılığını EURO 2016 finallerine katılmayı garantileyerek almayı başardı. Doğrusunu söylemek gerekirse kuralar çekildiğinde İzlanda’ya gruptan çıkma şansı verenlerin sayısı hiç de fazla değildi. Hele bizim cephemizden bakıldığında Hollanda ile Millî Takımımızın el ele gruptan çıkması, İzlanda’nın ise Çek Cumhuriyeti’nin peşinden üçüncülüğü zorlaması bekleniyordu. Ama hiç de beklendiği gibi olmadı. Rejkjavik’te Millî Takımımızı 3-0 gibi şoke edici bir skorla yenerek işe başlayan İzlandalılar, Letonya deplasmanından 3-0’lık bir galibiyetle döndükten sonra evlerinde Hollanda’yı 2-0’la dize getirerek bu konuda ne kadar ciddi olduklarını cümle âleme gösterdi. Deplasmandaki 2-1’lik Çek Cumhuriyeti yenilgisi hızlarını keser gibi olduysa da deplasmandaki 3-0’lık Kazakistan ve iç sahadaki 2-1’lik Çek Cumhuriyeti galibiyetleri ile yeniden liderlik koltuğunu ele geçirdiler. Yedinci maçlarında Hollanda’yı deplasmanda 1-0 yenmelerinin ardından içeride Kazakistan’la golsüz berbere kalarak puanlarını 19’a çıkardılar ve ilk iki sırada yer alarak EURO 2016 finallerine katılmayı garantilediler. İsveçli usta teknik adam Lars Lagerback’le İzlandalı Heimir Hallgrimssson’un ortaklaşa çalıştırdığı İzlanda Millî Takımı, elemelerdeki ilk 8 maç boyunca sadece 18 futbolcuya forma şansı tanıyarak müthiş bir istikrar grafiği çizdi. 8 maçı 6 galibiyet, 1 yenilgi ve 1 beraberlikle tamamlarken, 15 gol atıp kalelerinde sadece 3 gol gördüler. Bu süreçte Millî Takımımızın 11 gol atıp 9 gol yediğini, Hollanda’nın ise attığı 13 gole karşılık kalesinde 10 gol gördüğünü hatırlatalım. Atılan gol sayısında sadece Çeklerin 1 gol gerisinde kaldılar ama yenilene bakıldığında da onlara 7 gollük bir fark attılar. Elemelerde ezberlenmiş bir kadroyla mücadele ettiklerine biraz önce değinmiştik. Ekim ayına kadar çıktıkları 8 maçın tamamında tam 9 oyuncuları sürekli sahadaydı. Bu oyuncuların 8’i tümmaçlara ilk on birde başladı. Kaleci Halldorsson ile iki stoper Kari Arnason ve Ragnar Sigurdsson 720 dakikanın tamamında forma giydi. 8 maçın tamamına ilk on birde çıkanlardan sol bek Ari Skulasson 676, orta saha oyuncularından Birkir Bjarnason 687, Aron Gunnarson 697, Gylfi Sigurdsson 709, santrforlardan Kolbeinn Sigthorsson da 674 dakika sahada kaldı. Diğer santrfor Jon Dadi Bödvarsson 8 maçta da oynadı, 7 maça ilk on birde başladı ve 556 dakika sahada yer aldı. İzlanda takımında sadece sağ bekte bir dönüşüm yaşandı. Elmar Bjarnason ve Birkir Saeversson 4’er maça ilk on birde çıktı. Orta sahanın solunda oynayan Emil Hallfredsson 5, Johann Gudmundsson ise 3 maça ilk on birde başladı. Ancak Gudmundsson, oynadığı maçlarda orta sahanın sağında görev yaparken, sol kanadı Birkir Bjarnason kullandı. İzlanda’nın 8 maçtaki 15 golünü 8 oyuncu paylaştı. Orta saha oyuncuları 10, santrforlar 4, savunmacılar ise 1 gol kaydetti. Takımın en golcü ismi orta sahanın ortasında görev yapan ve 5 gol kaydeden Gylfi Sigurdsson’du. Onu ikişer golle Aron Gunnarsson, Birkir Bjarnason ve Kolbeinn Sigthorsson izledi. Ragnar Sigurdsson, Rurik Gislason, Jon Dadi Bördvarsson ve emektar Eidur Gudjohnsen de birer gollük katkı sağladı. zorundaydılar. Altyapıyı geliştirecek finansman gücü yoktu; tesisleşme adımlarını atamıyorlardı. 1999’da başlayan ve futbolunu geliştirmek için rehberliğe ihtiyaç duyan ülkelere maddi ve beyin gücü takviyesi yapan FIFA Goal Projeleri’nin İzlanda’daki ilerlemeye katkısı şüphesiz çok büyük. FIFA, 2001’de söz konusu programa İzlanda’yı da dâhil etti ve federasyonca organize edilen bir dizi proje, ülkede gençler futbolunu geliştirdi. 2002’deki ilk proje maddi imkânsızlıklar yüzünden reddedilse de toplam 18 milyon dolarlık proje, 2006’da nihayet hayata geçirildi. Önce başkent Revjkajvik’te federasyon binası yenilendi, ulusal stadyumun da bulunduğu bu alana yeni ofisler ve teknik merkezler açıldı. Hem tesis altyapısını güçlendirme hem antrenör yetiştirme hem de çok küçük yaşlardan itibaren futbola başlayan gençleri geliştirme amacı taşıyan projeler birbirini izleyecekti. İzlanda 2000’lerle birlikte, bu problemin üzerine gitmeye başladı. Alexander Freyr Einarsson’un, 2010’da yazdığı bir makalede değindiği konuyu, teknik direktör Lars Lagerback play-off elemelerinde hatırlattı; üstü kapalı futbol sahaları, İzlanda’nın bu spordaki kaderini değiştirdi. İzlanda Futbol Federasyonu’nun 2007’de yayınladığı rapora göre, son on yılda, 6 kapalı saha, yaklaşık 20 yapay çim zeminli saha, okul çevrelerine yapılan 100’e yakın mini sahayla çocuk ve gençlerin spor yapabileceği alanlar genişletildi. Çok geçmeden İzlanda, genç yaş gruplarında bu girişimlerinin karşılığını görmeye başladı. Erkeklerde, 17 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası finallerine kalmayı başardılar. 19 yaş altı takımları da aynı şekilde... Ülke tarihinde ilk kez, Danimarka’da düzenlenen 21 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası’na, elemelerde Almanya’yı 4-1’le yenerek geldiler ve burada da Sigurdsson, Aron Einar Gunnarsson ve Kolbeinn Sigthorsson gibi oyuncularla, ev sahibini 3-1’le geçmeyi başardılar. İzlanda turnuvayı ilk grupları geçemeden bitirse de ayak seslerini duyuruyordu. İzlanda’nın asla dünya futbol pazarından izole bir ülke olduğunu iddia edemeyiz. Birçok futbolcuları, yıllarca Premier Lig’de, Norveç’te, İsveç’te yahut son dönemde Hollanda’da top koşturmaktaydı. Ülkenin önde gelen teknik adamlarından, yıllarca Norveç ve ABD’de takım çalıştıran Theidur Thordson, 2006’da verdiği bir demeçte İzlanda’nın sahip olduğu yüksek futbolcu potansiyelini çok şaşırtıcı bulduğunu söylüyordu: “Ülke potansiyeli yüksek, yetenekli gençlerle dolu. Bunu açıklamak zor; ülkede futbola müthiş bir ilgi var. Zaten büyük bir futbol ülkesi olmak için illa ki 20 milyon insana ihtiyacınız yok. İzlanda’dan şaşırtıcı derecede başarılı futbolcular yetişti ve dünyanın ilgisini çekmeyi başardılar.” Elbette yurtdışına çıkıp birçok gence esin kaynağı olan ana figür, Eidur Gudjohnssen’di. Valur’da başlayan kariyerinde hızlı ve sağlam adımlarla çabucak ilerledi; Bolton ve hemen ardından da Chelsea’de kült bir oyuncu haline geldi. Barcelona’nın “joga boni- to”yu dünyaya tekrardan hatırlattığı dönemde, fiziksel gücüyle üç sezon Katalanlar için oynadı; ancak Pep Guardiola döneminden sonra Avrupa’yı dolaşmaya başladı. Yunanistan’da ayağı kırıldıktan sonra emekliliğini açıkladı ancak beklenmedik bir geri dönüşle tekrar millî takımdaki yerini aldı. Millî takımdan jübilesini, kaybedilen Hırvatistan play-off maçından sonra, gözyaşlarıyla açıkladı ama kendisine ihtiyaç duyulduğunda geri dönüp EURO 2016 elemelerinde yeniden takımdaki yerini almaktan kaçınmadı. Peki, nasıl oluyor da İzlanda küçücük yüzölçümü ve İstanbul’un bir ilçesi kadarlık nüfusuyla Avrupa’ya bu denli fazla oyuncu gönderebiliyor? Reading akademisine katılan, Hoffenheim’la Bundesliga macerasından sonra Swansea’yle Premier Lig’e dönen Gylfi Sigurdsson, Tottenham’ı çalıştırmaya başlayan Andre Villas Boas’ın ilk transfer ettiği oyunculardan biri olmuştu. Sigurdsson, New York Times’ta çıkan bir röportajında, “Neden bilmiyorum, sanırım iyi bir düşünce yapısına sahibiz, çok çalışıyoruz ve iyi İngilizce konuşabiliyoruz” diyor. Teitur Thordarson ise ülke çapında yayın yapan Frettabladid gazetesine, “İzlandalı gençler, yurtdışında oynayan diğer çocuklardan daha farklı bir yaklaşıma sahip. Başarıya ulaşmak için çok daha fazla çalışıyorlar” yorumunu yapıyor. Bu söylenenlerde doğruluk payı var çünkü yurtdışında futbol oynamaya başlayan İzlandalı oyuncular, bir şekilde, işin sonunda takım kaptanı olup çıkıyor. Eidur Gudjohnssen Chelsea’de, Asgeir Sigurvinsson Stuttgart’ta, Gudni Bergsson Bolton’da, Eyjolfur Sverrisson da Hertha Berlin’de takım kaptanı oldular ve bu alanda çoğaltılabilecek örneklerin sadece bir kısmını oluşturdular. İzlandalı oyuncuların bu denli tercih edilmesinin “duygusal” sebepleri arasındaysa, biraz da ucuza mâledilmelerinin payı var. İzlanda’ya 2000’lerin başından beri futbolcu bakmaya giden Red Bulls Genel Menajeri ve Sportif Direktörü Erik Soler, neredeyse bedavaya çok kaliteli futbolcular bulabildiğini söylüyor. Reading’de yıllarını geçiren 23 22
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==