TamSaha 165. Sayı / Ağustos 2018

Henüz yarı final eşleşmeleri belli olduğunda dahi kupanın en iyi oyuncusu noktasında kamuoyu tek bir isimde birleşmişti. Zira Modric kendisinden beklenen veya beklenmeyen ne varsa sahaya sürmeyi bilmişti. Hele ki Hırvatistan finale yükseldiğinde bu sıfatı bir kat daha öne çıktı Modric’in. Her maçın temposunu o belirledi, kilit paslar attı, gerek hücumgerek savunmada takı- mına liderlik etti. Kısacası limitle- rinin ötesine geçmeyi bildi Modric. Benzer biçimde Eden Hazard da yıldızlar topluluğu bir kadronun kaptanlığını hem teknik hemde mental olarak lâyıkıyla yerine getirdi. Takım arkadaşı Lukaku ise bitiriciliği ve fizik üstünlüğünden çok topsuz alandaki verimli koşu- ları ile artık birinci sınıf bir 9 nu- mara olduğunu kanıtladı. “Her şey iyi de bu takımın lideri kim ola- cak?” sorusunu sorduran genç Fransa kadrosu da zamanla kimin peşinden gideceğini buldu. Aslında o takıma liderlik edecek ismin Griezmann olması bekleni- yordu ancak Pogba bu noktada fazlasıyla öne çıktı. Onun pasla- rıyla rakip sol bekleri yıldıran Mbappe de yaşının çok ötesindeki futbolu sayesinde kupanın en iyi genci seçildi. Bu isimlerin tamamının Rusya 2018’e damga vurması az veya çok bekleniyordu. Öte yandan beklenmedik biçimde sivrilen isimler de kendini futbol dünya- sına tanıttı. Fransa’da herkes sağ bekte Sidibe’yi beklerken Pavard yakaladığı şansı mükemmel biçimde kullandı. Haziran’dan önce kimsenin ismini bilmediği Rebic, belki de kupanın en istik- rarlı sivrilen oyuncusu oldu. Benzer biçimde Meksikalı Lozano ve Uruguaylı Nandez de sınırlarını zorlayan futbolculardı. Yakından tanıdığımız Vida ise finale yürü- yen Hırvatistan defansında par- ladı. Turnuvadan önce hangi oyuncular hayal kırıklığı yaratır diye sorulsa çok az kişi Neymar cevabını verirdi. Ancak yıldız isim, Paris se- rüveninde kazandığı antipati rüz- gârını Rusya’da fırtınaya çevirdi. Sürekli ezdiği toplar yüzünden takımın oyun akışını yavaşlattı ve abartılı biçimde yerde kıvranarak kendini alaymalzemesi haline getirdi. VAR sayesinde düzeltilen penaltı alma çabası ise Neymar’a duyulan antipatinin son damlası oldu. Öyle ki, Messi’nin gölgesin- den kurtulmayı amaçladığı bir ortamda tümbunlardan ötürü bu kez takım arkadaşı Mbappe’nin arkasında kaldı Neymar. Messi’den konu açılmışken onu da kaybedenler sınıfına koymak haksızlık olmaz. Maradona ile kıyaslanışı onun her daimpeşinde olacak fakat Messi’nin asıl prob- lemi, millî takımda bir türlü kendi- sini doğru biçimde yönlendiren etkili bir teknik adamla çalışama- mış olması. Nasıl ki Rebic ve Pavard öncülü- ğünde sivrilenler olduysa Rusya’da fırsat tepenler de yok değildi. Örneğin Ousmane Dembele, Barcelona’nın ardından Fransa’da da eline geçen fırsatları doğru değerlendiremedi. Onun gibi daha iyi bir turnuva geçirebi- lecek diğer isimde Dele Alli’ydi. Genç yıldızın İngiltere formasıyla sergilediği performans, Totten- ham’dakinin gayet altında kaldı. Brezilyalı Gabriel Jesus da Manchester City’deki gibi olamadı ve her defasında izleyicilere Firmino’yu arattı. Hırvatistan’ın ikinci forveti Nikola Kalinic’ten ise belki de kimse sıra dışı bir atılım beklemiyordu. Fakat daha ilk maçta oyuna sonradan girmeyi reddedince evine gönderildi. Böylece belki de hayatının en büyük fırsatını kaçırdı ve finale yükselen kadroda yer alamadı. Parlayan ve Kayan Yıldızlar Luka Modric Lukaku-Hazard Pogba-Pavard Messi-Neymar Dünya Kupası gibi yoğun bir turnu- vada kazanan veya kaybeden tek- nik adamı çok ince bir çizgi belirler. Didier Deschamps tamolarak o çiz- ginin üzerinde yürüyerek başladı kupaya. Elinde ciddi bir oyuncu havuzu vardı ve kadroya almadığı isimlerle erkenden tartışma yarat- mıştı. Üstelik EURO 2016 finalindeki yenilginin bir yenisini daha kaldıra- mazdı. Öyle bir kadrodan tüm futbolseverlerin beklentisi, rakibi paramparça eden ve göze hitap ederken kazanan bir anlayış göre- bilmekti. Fakat Deschamps onu da yapmıyordu. Tümbunların altından kalkabilmek için tek çaresi kupayı kazanmaktı. Bunu kendi tarzıyla kazandığı anda ise futbolun en büyük kaidesi geçerli oldu; kazanan her zaman haklıydı. Tamolarak bu tarz bir turnuvada verim alabileceği bir felsefe üstünde inatla diretti ve belki de Roberto Martinez gibi alkışları toplayabilecek başka bir teknik adamı gölgede bıraktı. Zira kadro kalitesine yakışır bir teknik adam arayan Belçika sonunda Martinez’le bu açığı kapat- mış gibiydi ancak benzer oyun anlayışını daha etkin uygulayan isim Deschamps’tı. Roberto Martinez gibi geçer not alan bir başka isimde Gareth Southgate oldu. Taktik anlamda belki de yetkin gözükmedi ama yıllardır koyu bir dağınıklık içinde var olmaya çalışan İngiltere Millî Takı- mı’nı kısa sürede toparlamayı bildi. Brezilya’nın kadrosu Deschamps veya Martinez gibi Avrupalı bir ismin elinde olsaydı sonuç ne olurdu? Bu senaryoyu hiç bileme- yeceğiz ama Tite’ninkinden biraz daha olgun ve temkinli bir oyun sergileyeceğini tahmin etmek zor değil. Eğer Dünya Kupası’nda Brezilya’nınki gibi bir oyun oynaya- caksanız, tıpkı 2002’de olduğu gibi sonuca gitmekte bu kadar zorlan- mamalısınız. Sambacıların verimsiz atakları çeyrek finale kadar idare etti ancak Belçika, güçlü rakibi üstüne gelirken arkasında bıraktığı açıkları çok iyi değerlendirdi. Tite’den beklenen bundan çok daha fazlasıydı. Aynı kaderi Löw de pay- laştı ama biraz farklı bir kılıkla. 2014 zaferi sonrasında takımında gerekli kabuk değişimini yapmadı Alman teknik adam. Belki de zorlukla ka- zanılan bir şampiyonluğu korumak için ona hiç ulaşamamış bir çoğun- luk gerekiyordu. Sampaoli’nin elinde bu açlık vardı ama Arjantinli teknik adam takımındaki dağınık- lığı toplayamadığı gibi Messi’den de verim alamadı. Bir türlü ne oyna- mak istediği anlaşılmayan bir Arjantin’e şahit olduk. Son olarak bu yazının kurgusunu baştan sona değiştirebilecek bir teknik adam, ilkmaçına 2 gün kala görevden alındı! Lopetegui eğer İspanya’nın başında kalsaydı Deschamps yerine onu, Modric yerine Iniesta’yı, Mbappe yerine Asensio’yu yazacaktık belki de. Orkestra Şefleri Deschamps ve Martinez 58 59

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==