TamSaha 165. Sayı / Ağustos 2018

Dünya Kupalarının genel futbol trendlerini belirlediği bir köşe taşı olma özelliği çoktan kayboldu. İletişimin bu denli yaygın olmadığı dönemlerde, yani 1990’lı yıllarda dek, bu turnuvalarda rakipleri tanımak o kadar da kolay değildi. Böylece bir anda liberolu savunma oynayan bir Almanya, hücumcu beklerini sahaya süren bir Arjantin veya kanat forvetleri ile karşısın- dakini şaşırtan bir Brezilya görebi- lirdiniz. Bugün ise herhangi bir taktik akımın detaylı analizini veya kalburüstü bir takımın sıra dışı antrenman programını Youtube’da kısa bir araştırmayla bulabilirsiniz. Hal böyle olunca Dünya Kupaları da trend belirleyenden ziyade var olan ana akımların en iyi uyarlamalarını sergileyen bir ortama dönüştü. Elbette Rusya 2018 de bu durumun bir yansımasıydı. 2000’li yıllardan bugüne taktik akımlara damga vuran reaktif ve proaktif futbol ek- senini net biçimde izledik. Son iki dünya şampiyonunun topa sahip olup oyunu domine eden takımlar- dan oluşması, beklentiyi 2018 için de benzer çizgiye getirmişti. 2010 ve 2014’teki kupalar için İspanya ve Almanya bu anlayış çerçevesinde ağır favoriydi ve mutlu sona ulaş- mışlardı. Fakat bu kez sınıfta kaldı- lar. Hatta benzer biçimde oyuna hükmetmeye çalışan Brezilya’yı da bu sınıfa rahatlıkla sokabiliriz. Ne var ki bugün topu rakibe verip onu geri kazandığı anda boşlukları güzelce değerlendirebilen takımlar bu işte iyice ustalaştı. Diego Simeone’nin Atletico Madrid gibi en üst seviye olmayan bir ekiple bir La Liga şampiyonluğu ve iki Şampiyonlar Ligi finali elde edişi belki de bu anlayışın güçlenmesini hızlandırdı. Aynı şekilde Jürgen Klopp’un da iyi kapanıp rakip kaleye yıldırımhızıyla inen yakla- şımını da sayabiliriz. Eksenin bu kutbunu iyi değerlendiren Fransa zaten önüne çıkan en zorlu rakibi bile net bir oyunla alt etti. Finalde Pogba ve Mbappe’nin golleri belki de bu anlayışa en uygun örnekler. Benzer biçimde Belçika’nın Bre- zilya karşısında 2-0 öne geçtikten sonraki oyunu ile zirve yapan genel felsefesini de sayabiliriz. Son olarak İspanya ve Portekiz’in olduğu gruptan neredeyse lider çıkacak olan İran’a da bu anlayış özelinde bir alkış tutmak gerekir. Sadece topa sahip olup olmamak değil, yıldız oyuncuların iyi bir sistem içinde yer almadıkça nasıl vasatlaştıklarına da şahit olduk Rusya’da. Fransa ve Belçika, oyun- cularına uygun ve açıkça belli birer felsefeleri olduğu için başarılı olabildi. Böylece iyi işleyen sistem, lider olabilecek yeteneklerin öne çıkışını da kolaylaştırdı. Öte yandan Arjantin ve Portekiz gibi ülkeler dünyanın önde gelen birer oyuncusuna sahip olsa dahi bekleneni veremedi. Zira dünya futbolu artıkMaradona gibi özel bir yeteneğin peşinden gidip kupa kazanan takımları barındırmıyor. Devir, bireysel yeteneklerin toplamından fazlasını üretebilen sistemlerin devri. Taktik Akımlar Filmi EURO 2016 günlerine sara- lım. Fransa, Belçika ve hatta bir ihtimal Hırvatistan gibi ülkelerin iki sene sonraki Dünya Kupa- sında öne çıkacağı daha o gün- lerden belliydi aslında. Hele ki Fransa’nın yetenek havuzu daha o zamanlar öylesine de- rindi ki, ilk 11 için her pozisyona en az üçer kuvvetli adaymev- cuttu. 2018’e kadar geçen sürede bu isimlerden bazıları elendi, yerlerine yeni adaylar palaz- landı. Performans harici sebep- lerden ötürü kadroya alınmayan isimlere bile rahatlıkla taham- mül edebilecek bir genişlikti bu. Dolayısıyla havuzu böylesine derinleştiren ve onu her sefe- rinde tazelemeyi bilen Fransız futbol akademileri, bu kupanın en önemli hak sahibi olabilir. Belçika da Fransa gibi altın bir jenerasyona, belki onun biraz daha yaşlısına sahipti. Onlar da altyapıya verdikleri önemin karşılığını almayı uzun zaman- dır hedefliyordu. Bu noktada Fransızlardan biraz farklı olarak Premier Lig rüzgârını da arkala- rına almayı bildi Belçikalılar. Öyle ki, öne çıkan tüm oyuncu- ları erken yaştan itibaren İngil- tere’de kendini kanıtlayıp dünya yıldızı seviyesine erişti. Aslında Belçika’nın bu denli ciddi bir nesil yakalamasını ikiye ayırabi- liriz; genç oyunculara gerekli tümdonanımı verebilen bir altyapı sisteminin ardından Premier Lig’de o yetenekleri olgunlaştıran büyük teknik adamlar. Unutmamalı ki Belçika eğitim sistemi kadar Guardiola, Mourinho ve Pochettino gibi devrimci isimlerin de Belçikalı oyunculara katkısı ciddi seviyede. Almanya’nın da kâğıt üstünde bu iki ülkeden azı yoktu, hatta fazlası dahi vardı. Ancak 4 yıl önceki şampiyon kadroyu yeni- lemeyince Löw’ün ekibinde ciddi bir açlık ve tahmin edilebilirlik problemi görüldü. Senaryoların en kötüsü gerçekleşti ve son şampiyon grubun dibine demir attı. Öte yandan Fransa ve Bel- çika gibi hedefe yönelik sistem takımlarına bakınca Arjantin gibi bir potansiyel boşa harcan- mış gibi göründü. Önceki iki örnekte birçok taktiği aynı oyuncularla oynayabilir, belirli bir taktik için de farklı isimler bulabilirsiniz. Ancak Arjan- tin’deki oyuncu havuzu nerden tutsanız elinizde kalacak cins- ten. Hücumdaki alternatif zen- ginliği savunma hattındaki derin yetersizlikle birleşince Arjantin hiçbir sistemle ve hiçbir teknik adamla var olamazdı. Nitekim hayal kırıklığından öte gideme- diler. Kaybedenlerde son sözü de Af- rika ülkelerine bırakmak lâzım. Her Dünya Kupasında araların- dan en az biri sivrilir ve son 16’ya kalırdı. Ne var ki bu sefer beş temsilci de üç maç sonunda ül- kesine dönüş yaptı. Ciddi bir po- tansiyele sahip olan Fas belki de zor bir gruptaydı ama orada bile İran’ın altında kaldılar. Senegal ise kadrosuna daha uygun bir grup hayal edemezdi ancak yine de elenmekten kurtulamadı. Ülkeler 55 56 Dünya Kupalarının kötüsü olmaz. En sıkıcı gelen turnuva bile en azından tarihî bir anı niteliğindedir ve iyi hatırlanır. Yine de ülkesinden futbolcusuna, taktik akımından teknik adamına her kupanın kazananı ve kaybedeni çok olur. 4 yıl boyunca beklediğimiz Rusya 2018’i de böylesine inişleri ve çıkışları olan bir kupa olarak hatırlayacağız. Rusya 2018’in Z Raporu Mustafa Akkaya Fransa Belçika Almanya Senegal

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==