TamSaha 158. Sayı / Ocak 2018

53 52 BREZİLYA 1950: Maracana’damatemhavası İSVİÇRE 1954: Millîlerin ilk tecrübesi Normalde dört yılda bir düzenlenen Dünya Kupası, 1939-1945 yılları arasında süren II. Dünya Savaşı nedeniyle sekteye uğramış ve 1942 ile 1946 yıllarında oynanması planlanan turnuvalar iptal olmuştu. Nihayet 1950 yılına gelindiğinde futbolseverlerin hasreti bitecek ve kupa, bıraktığı yerden devam edecekti. 1938’deki son turnuvanın ev sahibi seçiminde FIFA’nın üst üste ikinci kez tercihini Avrupalı ülkelerden yana kullanması ve Amerika kıta- sından birçok ülkenin bu karara tepki olarak elemelere katılmaması üzerine, 1950 Dünya Kupası’nın Güney Amerika’da yapılması karar- laştırılacaktı. Böylece kupanın ev sahipliği Brezilya’nın oldu. Turnuva- nın yine 16 takımla yapılması plan- lanıyordu fakat elemeler sonrasına üç takım -Türkiye, İskoçya ve Hin- distan- kupaya katılmaktan vaz- geçtiklerini açıklayacaktı. Bundaki en büyük etken de tıpkı 1930 Dünya Kupası’nda olduğu gibi, Güney Amerika’ya seyahat etmenin çok fazla vakit ve nakit gerektirmesiydi. Katılan takım sayısının 13’e düş- mesi üzerine, normalde dört takımlı dört gruptan oluşması planlanan ilk tur maçlarının iki adet dörtlü, bir adet üçlü ve bir de ikili grupta oynanması zorunluluğu doğdu. Tek devre oynanacak grupmaçları sonrasında da dört grup lideri bir final grubu oluşturacak ve burada yapılacakmaçlar sonunda lider ola- cak takımda kupayı kazanacaktı. İlk turda A Grubu’nda Brezilya; Yugoslavya, İsviçre ve Meksika’yı geride bırakıp final grubuna kalırken, İspanya, İngiltere, Şili ve ABD’nin yer aldığı B Grubu’nda da İspanyollar üç maçlarını da kazana- rak lider çıkıyordu. C Grubu’nda İsveç, İtalya ile Paraguay’ı geçmeyi başarırken, iki takımlı olduğu için tekmaçta sona eren D Grubu’nda Uruguay, Bolivya’yı 8-0’la hezimete uğratıyordu. Final grubumaçları, Brezilya’nın şo- vuyla başlıyordu adeta. İlkmaçında İsveç’i 7-1 mağlup eden ev sahibi ekip, ikinci maçındaysa İspanya’ya ufak bir indirimyapıyor ve sahadan 6-1’lik skorla galip ayrılıyordu. Öte yandan Uruguay ise gruptaki ilk karşılaşmasında İspanya ile 2-2 be- rabere kalmış, sonrasındaysa İsveç’i zor da olsa 3-2 mağlup etmişti. Bu durumda, Brezilya ile Uruguay arasında oynanacak son grupmaçı, doğal bir final havasına bürünü- yordu. Ancak karşılaşmanın bera- bere bitmesi halinde de bir puan önde yer alan Brezilya, kupaya uzanan taraf olacaktı. 16 Temmuz 1950’de Rio de Janeiro’nun Mara- cana Stadı’nda oynananmaç, tribünlere dolan yaklaşık 200 bin kişiyle futbol tarihinin bu alandaki rekorunun kırıldığı bir karşılaşma olmuştu. Böylesine büyük bir des- teği arkasına alan Brezilya, maça atak başlamış, Uruguay ise refleks olarak savunmaya çekilmişti. İlk yarı golsüz sona erdiğinde Uru- guay’ın savunması başarılı olmuş sayılırdı belki ama mevcut skorun Brezilya’ya yaradığı da bir gerçekti. İkinci yarının hemen başında Brezilya’nın Friaça’nın attığı golle 1-0 öne geçmesi, Uruguay’ı uyandıran bir tokattı adeta. Beraberliğin bile kendilerine yetmediği bir maçta üstüne üstlük geriye düşmüş- lerdi ve artık kaybedecek hiçbir şeyleri yoktu. Çok geçmeden oyunun kontro- lünü ellerine alan Uruguaylı futbolcular Brezilya kalesini yoklamaya başlıyor ve bu girişimler nihayet 66. dakikada Schi- affino’nun golüyle durumu 1-1’e getiri- yordu. Artık bulacağı tek gol Uruguay’ı kupaya ulaştıracaktı. Bu durum, Brezilya cephesinde de telaşa neden olunca kader ağlarını ördü ve 79. dakikada Ghiggia’nın sağ çaprazdan çektiği şut Brezilya kale- cisi Barbosa’yı mağlup edince Uruguay, 1930’dan sonra ikinci kez katıldığı Dünya Kupası’nda ikinci kez şampiyonluğa ulaş- mayı başardı. Üstelik belki de futbol tarihinin olabilecek en zorlu deplasman maçından alnının akıyla çıkarak! Dört yıl önce Brezilya’da düzenle- nen Dünya Kupası’na, elemeleri geçmesine karşın Güney Ame- rika’ya yapılacak seyahatin hayli masraflı olacağının düşünülmesi üzerine gidemeyen Türk Millî Takımı, 1954’e gelindiğindeyse bir kez daha kupanın elemelerini aş- mayı başaracak, turnuvanın yakın bir yerde, İsviçre’de düzenlenmesi sayesinde de tarihinde ilk kez futbolun bu en büyük vitrininde boy gösterecekti. Bu açıdan bakıl- dığında, 1954 Dünya Kupası, Türk futbol tarihinde çok önemli bir kilometretaşı niteliğine de sahipti. Doğrusunu söylemek gerekirse, elemelerde şans faktörü de millîlerimizin yanındaydı. Avrupa elemelerinin altıncı grubunda İspanya ile eşleşen Türkiye, raki- biyle Madrid’de yaptığı ilkmaçta 4-1’lik bir mağlubiyet alırken, 14 Mart 1954’te İstanbul’da oynanan rövanştaysa Suat Mamat’ın tek golüyle galip gelmişti. Ancak o dö- nemde averaj hesabına bakılmak- tansa takımların tarafsız sahada üçüncü bir maç oynaması uygun görülüyordu ve buna göre de iki ekip 17 Mart’ta Roma’da bir kez daha karşı karşıya geldi. 90 daki- kanın 2-2 sonuçlanması üzerine uzatmalara geçilmiş, burada da skorun değişmemesi neticesinde, o devirde henüz seri penaltı vu- ruşları icat olunmadığından çare olarak kura çekimine gidilmişti. Talih kuşunun ay-yıldızlılarımızın başına konduğu an da buydu zaten. Maç biter bitmez bir kâğıda “İspanya”, bir diğerine de“Türkiye” yazılmış ve stat görevlilerinden birinin oğlu olan Luigi Franco Gemma adlı 14 yaşında bir çocuk da kurayı çekmek için sahanın ortasına getirilmişti. Franco’nun çektiği kâğıttan “Türkiye” yazısı çıkmasıyla birlikte de Millî Takı- mımızın İsviçre’deki turnuvada 1950 Dünya Kupası’nın şampiyonu Uruguay Schiaffino’nun 1950 Dünya Kupası’nda Brezilya ağlarına yolladığı beraberlik golü

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==