Futbol Gelişim Sayı 11

81 FUTBOL GELİŞİM / EĞİTİM sındaydı ve temmuz ortasına kadar dönmeyeceklerdi. – Ama yalnızlık baskı yaratmıyordu. Takım arkadaş- ları geri döndüğündeGündoğan aşa- ğı yukarı onlarla aynı programı uygu- layacaktı. “Cesurca olacak ama,” demişti o zaman, “rehabilitasyonumun bitti- ğini hissediyorum.” Tüm yaşadıklarından sonra, o son haftalar – finiş çizgisi artık açıkça görünürken – bir işkence olmalıydı. Yalnızca City’nin 300 milyon dolar değerinde yeni transfer yaptığını izlemekle kalmayıp iyileşme süreci üzerindeki kontrolünden de vazgeç- mek zorundaydı. Gündoğan iyileşme süreci üzerin- de her zaman bir miktar denetim sa- hibiydi: temposunu kendisi belirliyor, eğer bir acı hissederse yavaşlıyor, kendini hazır hissettiğinde hızlanı- yordu. Fakat şimdi tam bir ikilemin ortasındaydı – eğer gerçekten hazır olmak istiyorsa maç oynamalıydı ve eğer maç oynamak istiyorsa gerçek- ten hazır olmalıydı. – Her şey Guardi- ola’nın insafına kalmıştı. Gündoğan’ın ne zaman geri çağrılacağını yalnız o biliyordu. City’nin sezon öncesi turnesi baş- ladı ve bitti; Gündoğan oynamadı. 15 Ağustos’ta Girona’ya karşı oynadık- ları bir dostlukmaçında 15 dakika aldı ama ay sonu geldiğinde hâlâ gerçek bir maçta oynamamıştı. City’nin Ey- lül’deki ilk iki maçında yedek listesin- deydi – Liverpool’a karşı evde Pre- mier League maçı ve deplasmanda Feyenoord’a karşı Şampiyonlar Ligi maçı – ama hala sadece bir seyirciy- di. Ama o, sabrını yitirmedi ya da yıl- gınlığa kapılmadı. Aylar önce söyle- miş olduğu gibi artık rehabilitasyon konusunda Ċ å 勠āČ ritmini biliyor, zorluklarını tanıyordu. Gündoğan, yapı olarak her zaman sakin biri oldu; hatta bir defasında “çok mutlu ya da çok üzgün olmaya meraklı değilim,” demişti. Ama, “günden güne” mant- rasıyla duvarın öteki tarafında geçir- diği son 10 aydan da yeni bir şeyler öğrenmişti. İlk başta, uzakta olduğu için unu- tulacağından korkmuştu. Sadece çektiği fiziksel acı değil katlanması gereken yalnızlık, belirsizlik ve dile getirilmeyen ‘ya hiçbir zaman eskisi gibi olamazsam’ endişesi de onu yıl- dırıyordu. Ama bekledikçe bir değişiklik fark etti. Aylar geçtikçe endişesi azaldı, daha az kaygılanmaya başladı. “Alaycı gibi gelecek ama futbolu şimdi bırakmam gerekse, tamam derim,” dedi Gündoğan. “Dünyanın sonu olmaz. Bırakırım ve başka bir şey yaparım. Belimden sakatlandı- ğımda, kendimi çok kötü hissetmiş- tim, Nerdeyse ölmüş gibiydim, ya da öyle hissetmiştim.” “Ama artık çok daha rahatım. Kendimi oldukça iyi hissediyorum, belki daha yetişkin gibi. Sakatlık beni değiştirdi. Belki de yaşamam gereken bir deneyimdi.” Bekleyişi Cumartesi’ye kadar sür- dü: Sahayı terk ettikten, sessizliğin ve gölgelerin arasında kaybolduktan tam 276 gün sonra Gündoğan, tekrar stadyum ışıklarını altına çıktı. Wat- ford karşısında geçen 66 dakikadan sonra Guardiola ona dönüp Ċ(xê¡Æ mısın?” diye sordu. “Tabii ki,” dedi Gündoğan. Heyecanlıydı, genellikle olduğun- dan daha heyecanlı. Geri dönüşünün Watford’a karşı olmasındaki garip şi- irsel tesadüfün farkındaydı; “Belki de böyle olması gerekiyor- du, “ dedi. Her şeyde öte, duvarın diğer ta- rafına geri döndüğü için mutluydu. Kramponları yerde tıkırdadı. Saha ke- narına geldiğinde taraftar büyük bir tezahüratla ayağa kalktı. *Rory Smith’in New York Times’da yayınlanan makalesinden çevrilmiş- tir. Kaynak: TheNewYork Times

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==