TR
EN
İspanya futbolu 15.06.2016
İspanya futbolu

İspanyollar, Fransa'ya son iki turnuvanın şampiyonu olarak geldi. 2008 ve 2012'de Avrupa'nın zirvesine çıkan ve futbol tarihinin en önemli takımları arasına adını yazdıran İspanya, aynı zamanda bu turnuvayı üst üste iki kez kazanma başarısını gösteren ilk takımda olmuştu. İspanyollar bu turnuvada da zirveyi hedefliyor. Bunu başarabilirlerse sadece Avrupa Şampiyonası'nda değil, işin içine Dünya Kupası da katıldığında, büyük uluslararası turnuvalarda üst üste üç şampiyonluk kazanan ilk takım olacaklar. Ayrıca Avrupa Şampiyonası'nda da toplamda dördüncü şampiyonluklarına ulaşarak, bu alanda Almanya ile birlikte ortak oldukları "en çok şampiyon olan takım" unvanını da tek başlarına sahiplenecekler.

EURO 2016 Taraftar Rehberi Kitapçığı

Tüm bu sebeplerin yanı sıra İspanya'nın bir de kendisini yeniden ispatlama ihtiyacı var. Bunu duyunca insan ister istemez son iki Avrupa Şampiyonası'nı da kazanmış bir ekibin kendisini daha ne kadar ispatlayabileceği sorusunu sorabilir belki ama İspanya'nın 2014 Dünya Kupası'nda yaşadığı büyük hayal kırıklığı ve peş peşe şampiyonluklar kazanan kadronun da artık iyice kabuk değiştirdiği düşünüldüğünde EURO 2016'nın İspanya adına ne denli önemli bir test olduğu da anlaşılabilir. İspanya, son Dünya Kupası'na giderken, katıldığı son üç büyük turnuvayı da kazanmış bir takımdı. Çoğu kişi İspanyolların nasıl durdurulabileceğini merak ediyor fakat bu soruya da bir türlü net bir cevap bulamıyordu. Böylesine bir turnuva kazanma serisi yakalayan bir takım daha önceden çıkmadığı gibi, birçok futbolsever, İspanya'nın serisini sürdüreceğini de düşünüyordu. Ancak Brezilya'da İspanyollar adına her şey tepetakla olacaktı. Daha ilk maçında Hollanda karşısında, üstelik 1-0 öne de geçmesine karşın 5-1'lik tarihi bir yenilgiye uğrayan İspanya, bu mağlubiyetin şokunu üzerinden atamadan çıktığı ikinci maçta da Şili'ye 2-0 kaybedecek ve önünde daha bir karşılaşma olmasına karşın turnuvadan elenmesi kesinleşecekti.

Böylesine sert bir düşüş sonrasında genellikle karşılaştığımız manzara, teknik direktörün kovulması veya istifa etmesidir. Ancak 2014 Dünya Kupası sonrasında ne İspanya Futbol Federasyonu, teknik direktör Vicente del Bosque'ye kapıyı gösterdi ne de del Bosque tercihini ceketini alıp gitmekten yana kullandı. Bunun yerine sorunlara da kendi içlerinde çözüm aramayı ve bu şekilde yaralarını sararak EURO 2016 elemelerine hazırlanmayı tercih ettiler.

EURO 2016 elemelerinde C Grubu'nda Slovakya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Makedonya ve Lüksemburg ile mücadele eden İspanya, henüz ikinci maçında Slovakya deplasmanında 2-1'lik bir yenilgi alıp Dünya Kupası sonrasında hâlâ toparlanamamış olduğu izlenimini yarattıysa da sonrasında oynadığı bütünmaçları kazanarak grubunu 10maçta 27 puanla lider tamamladı. Lâkin bu başarının, futbol kamuoyunu İspanya'nın eski günlerine dönebileceğine ikna etme hususunda çok da etkili olduğu söylenemez, zira İspanyolların en başından kâğıt üzerinde iki zorlu maçı vardı, Ukrayna ile Slovakya deplasmanları… Bunların da zaten birini kazanıp diğerini kaybettiler.

Bunun dışında son bir yıl içerisinde ciddi sayılabilecek iki hazırlık maçı oynayan İspanya, bunları da birer galibiyet ve mağlubiyetle tamamladı. Mart 2015'te Hollanda'ya 2-0 yenilen İspanyollar, Kasım ayındaysa İngiltere'yi aynı skorla geçti. Yenildikleri Hollanda'nın, genel performans açısından son 30 yıldaki en kötü Hollanda seviyesinde olması da İspanya'nın özel maçlardaki notunu kıran bir başka önemli ayrıntı.

Biraz negatif bir pencereden bakınca görünen manzara böyleyken, bardağın dolu olan bir kısmı da yok değil elbette. İspanya, peş peşe Avrupa ve dünya şampiyonlukları kazanırken, geleceğine dair en önemli sorun, kadrosunun fazla kemikleşmesiydi. Kalede Casillas, savunmada Ramos, Pique ve Puyol, orta sahada Xavi ile Iniesta, ileride de David Villa, sağlam oldukları müddetçe ilk on birde oynuyorlardı. David Silva, Xabi Alonso, Busquets, Fabregas ve Fernando Torres de ilk gruptakiler kadar olmasa da çoğu zaman millî takım formasını sırtına geçirmekteydi. Takımın yükünün yıllar boyunca hep bu isimlere binmesi de haliyle bir yıpranmışlık yaratmıştı. Yaş ortalamasının artması da buna paralel bir sorundu.

 Buna karşın EURO 2016 elemelerinden itibaren görmeye başladık ki, del Bosque artık kadroda daha çok yeni yüze yer vermeye çalışıyor ve takımın yaş ortalaması da düşüyor. Son dönemde ağırlıklı olarak kullanılan isimler düşünüldüğünde, EURO 2016 kadrosunda kaleciler hariç 30 yaş ve üzerinde sadece dört oyuncu var: Iniesta, David Silva, Sergio Ramos ve Aritz Aduriz. Bu oyuncular haricinde takımın en yaşlı isimleri konumundaysa Pique ve Fabregas gibi 1987 doğumlular var. Artık Puyol, Xavi, Xabi  Alonso ve David Villa gibi büyük yıldızlar olmasa, Mata, Diego Costa, Torres gibi oyuncular kadronun dışında kalsa da onların boşalttıkları bölgeyi tamamen bomboş bırakmayacak Koke, Isco ve Morata gibi gençlerle, artık olgunluk dönemini yaşayan Alvaro Morata gibi önemli oyuncular da mevcut.

Son olarak, Türkiye ile İspanya arasında bugüne kadarki önemli mücadeleleri hatırlamak gerekirse… İlk başta 1954 Dünya Kupası elemelerine dönüp bakıyoruz. İki ülke, İsviçre'de düzenlenecek turnuvaya katılabilmek için birbirlerine rakip olmuştu ve İspanya'da oynanan ilk maçı da ev sahibi ekip 4-1 kazanmıştı. İstanbul'daki rövanştaysa gülen taraf, 'Canavar' lâkaplı Burhan Sargın'ın tek golüyle ay-yıldızlılar olmuştu.

O dönemde averaj hesabı yapılmadığı için, üç gün sonra iki ekip tarafsız sahada, Roma'da karşı karşıya geldi ve bu maç da 2-2 neticelendi.

En sonunda İsviçre'ye gidecek tarafı kura belirledi. Stadyum görevlilerinden birinin oğlu olan ve saha kenarında maçı seyreden 14 yaşındaki Luigi Franco Gemma'ya çektirilen kura sonucunda da Türkiye, tarihinde ilk kez Dünya Kupası'na katılma hakkını elde etti. Ne var ki bu eşleşmeden sonra Millî Takımımız, İspanya ile oynadığı maçlarda bir daha galibiyet yüzü göremedi. İber ülkesi ile daha sonra altı maçta daha karşı karşıya gelen ay-yıldızlılar, bu maçlarda dört yenilgi ve iki beraberlik aldı, sadece bir gol kaydedebildi. 17 Haziran'da, Nice'te oynanacak olan karşılaşmada dileğimiz elbette millîlerimizin İspanya karşısındaki 62 yıllık galibiyet hasretine son vermesi ve bu sayede ikinci tur yolunda da dev bir adım atması yönünde. Tabiî bunun için İspanya'nın ne olursa olsun bu grupta favori konumunda bulunduğu ve Fransa'ya, futbol tarihinde hiç yapılmamış olan şeyleri yapmak için geldiği gerçeğini de bir an bile akıllardan çıkarmayıp ayakların yere sağlamca basmasını sağlamak da şart.